Proje için bulaşıkçılık ve garsonluk yapıyor

Proje kapsamında dünyanın en büyük metropollerinden New York'a gelen Uysal, burada İstanbul'daki hayatını bir kenara bırakarak iki Türk restoranında bulaşıkçılık ve garsonluk yapıyor, Central Park'ta fayton kullanıyor, 7 kişiyle bir evi paylaşıyor. Uysal, aynı zamanda New York'taki başarılı Türklerin hikayesini anlatacak röportajlar yapıyor ve faytonla gezdirdiği turistlere İstanbul'u anlatıyor. Projenin sonunda 100 engelli çocuğun eğitim masrafının karşılanması ve bu çocuklara işitme cihazı alınması için yeterli bağışı toplamayı amaçlayan Uysal, projesini ve New York serüvenini anlattı.

Geçirdiği yüz felcinden proje çıkardı

Uysal, daha önce görme engelli çocuklar için çok fazla proje geliştirdiğini ancak şubat ayında geçirdiği yüz felci nedeniyle işitme sorunu yaşadıktan sonra işitme engelli çocuklar üzerine eğildiğini söyledi. Çocuk Eğitim Derneğinin yöneticisi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Ömer Ilıcalı ile yaptığı istişareler sonucu "100 Pırlanta" projesinin ortaya çıktığını belirten Uysal, projenin bir başka ayağı olarak da İstanbul'u New York'taki turistlere anlatarak Türkiye ve İstanbul'a daha fazla turist çekmeyi amaçladığını vurguladı. New York'ta gerek "100 Pırlanta" projesi konusunda gerek İstanbul konusunda çok güzel tepkiler aldığını dile getiren Uysal, "Bu zamana kadar 300'ün üzerinde insana ulaştım. Herkes çok pozitif karşıladı. Olayın Çocuk Eğitim Derneği tarafından yürütülüyor olması, işitme engelini ortadan kaldırmaya çalışan bir proje olması insanları çok daha yüreklendiriyor, konuşmak ve dinlemek için." dedi.

"Burada çok başarılı bir Türk toplumu var"

Uysal, New York'taki Türklerin başarı hikayelerine ilişkin yaptığı röportajların da kendisi için çok değerli olduğunu vurgulayarak "Burada çok başarılı bir Türk toplumu var, hem bir Türk hem de bir Müslüman olarak bunun daha çok duyurulması beni daha çok onore ediyor." diye konuştu. Projede insanların bir iki dakikalığına bile duyamadığı, anlaşamadığı ve iletişim kuramadığı zaman çok büyük bir strese girdiklerini ve bu stresin okul öncesi çocuklarda etkisinin çok daha büyük olduğunu anlatmaya çalıştıklarını belirten Uysal, "Yarın ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, şu an güzel koşullarda yaşayabiliriz, şoförlerimiz, arabalarımız, büyük evlerimiz olabilir ama bir gün bir kanepede kıvrılarak bazen de üşüyerek ve sadece musluk suyu içerek de tüm günü geçirebilirsiniz. Bunu unutmayalım." ifadelerini kullandı.

Çocukların en kıymetli ve en savunmasız varlıklar olduğuna işaret eden Uysal, "Özellikle de bir duyusu olmayan bir çocuk hayatı çok daha zor yaşıyor, bu çocuk çok daha özel bir çocuk. Onun için ben her birine bir pırlanta diyorum ve bu pırlantaları yalnız bırakmamak, onlara destek olmak, duyabilmelerini sağlamak, doğru eğitim alabilmelerini sağlamak, bu projemin ana amacı." değerlendirmesinde bulundu.  İTTİFAK-AA