`height=
Abdurehim Heyit

Seher vakti görünce gözüm sultanını,

Dedim sultan mısın? O dedi yok-yok.

Gözleri ışıltılı, elleri kınalı,

Dedim Çolpan mısın? O dedi yok-yok.

Dedim ismin nedir? Dedi Ayhan`dır,

Didim yurdun nere? Dedi Turpan`dır,

Dedim başındaki? Dedi hicrandır,

Dedim hayran mısın? O dedi yok-yok.

Doğu Türkistan`ın Müslüman Türk evlatları hür dünyanın gözleri Ü mmet-i Muhammed`in şaşı bakışlarının önünde Çin mezalimi altında bir bir şehit ediliyor. Bize ise sadece yalandan` ağıt yazmak düşüyor. Oysa Diriliş Şairi, 'Ben ağıt yazmayı sevmem/Ölümden değil dirilişten yanayım/Ölümden değil ölüm sonrasından yana/Ağıt yazmaktan değil mevlüt yazmaktan yana' diyordu. Nedense biz hep ağıt yazmayı seviyoruz.

Dedim aya benzer, dedi yüzüm mü?

Dedim yıldız gibi, dedi gözüm mü?

Dedim ışık saçar, dedi sözüm mü?

Dedim volkan mısın? O dedi yok-yok.

Dedim kıyak nedir? Dedi kaşımdır,

Dedim kunduz nedir? Dedi saçımdır,

Dedim on beş nedir? Dedi yaşımdır,

Dedim canan mısın? O dedi yok-yok.

Uygur Türkleri kan ağlıyor

Kahrolası, sözüm ona Çin yönetimi çoluk-çocuk, kadın erkek demeden toplama kamplarında tuttuğu Müslüman kardeşlerimizi sistematik işkencelerle öldürüyor. Heyhat! Uygur Türkleri kan ağlıyor. Doğu Türkistan`da insan kanı akıyor, akan Müslüman kanı; Kimin umurunda!

Çin, katil ejderha, kanlı pençeleriyle Müslüman Türk yurdunu, Türkistan`ı darmadağın ediyor. Vuruyor, kırıyor, kesiyor, öldürüyor, ayırıyor, mütemadiyen parçalıyor, bizde ses yok, tepki yok, haykırış yok, nümayiş yok, nota yok, ilişkileri kesmek, askıya almak, ambargo koymak yok. Pekiyi ne var? Sadece derin bur sükû t; Asıl ölüm, mâşerî vicdanın mevti bu olsa gerek.

Çin, müstakil dünyanın, Müslüman liderlerin gözünün içine baka baka, kardeşlerimizi hunharca katlediyor, soykırım yapıyor. Bizim üzerimizde hâlâ derin, stratejik bir sessizlik, ölü toprağı var. Çin aslında Uygurları katlederken bizi de öldürmüş, hipnotize etmiş, sesimizi, âvâzımızı kısmış, hissiyatımızı çekip almış, şirâzemizi boşmuş.

Dedim deniz nedir? Dedi kalbimdir,

Dedim rânâ nedir? Dedi lebimdir,

Dedim şeker nedir? Dedi dilimdir,

Dedim ver ağzıma? O dedi yok-yok.

Dedim zincir var, dedi boynumda,

Dedim ölüm var, dedi yolumda,

Dedim ya bilezik? Dedi kolumda,

 

Elleri, omuzlarına kadar kana bulanmış Çin askeri, vicdanı körelmiş Çin polisi kendileri için sıradan olan kıtallerinin yanında zaman zaman ve de özellikle sembol şahsiyetleri de öldürüyor. Bile isteye, Müslüman ülkelerin ahalisinin sinir uçlarına basmak için yapıyor bunu. Test amacıyla işlenen cinayetler bunlar. Biz ise duruyoruz, öylece, sessizce; Tam da Çin`in istediği gibi.

 

Dedim korkar mısın? O dedi yok-yok.

Dedim niçin korkmazsın? Dedi Tanrım var,

Dedim ya başka? Dedi halkım var,

Dedim daha yok mu? Dedi ruhum var,

Dedim memnun musun? O didi yok-yok.

Kayıtsız kalmak ne büyük baht!

1949 yılından bilitibar Çin`in Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur Türkleri kelimelerin kifâyetsiz kaldığı zulümlere maruz kalıyor. Bu mezalim, bu vahşet, bu soykırım sadece muhatapları olan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sorunu değil, tüm Müslümanların ve yine tüm dünyanın, topyekû n insanlığın büyük bir sorunu imtihanı; Türkün ata yurdunda İslâm`ın bayrağını taşıyan Uygur Türklerinin şehadetlerine kayıtsız kalmak ne büyük baht!

Dedim istek nedir? Dedi gülümdür,

Dedim ya savaş? Dedi yolumdur,

Dedim Ötkür neyindir? Dedi kulumdur,

Dedim satar mısın? O didi yok-yok.

Çin polisi, yukarıda beş bölüm halinde arz ettiğim Uçraşkanda/Karşılaşınca başlıklı şiirini sebep göstererek Doğu Türkistan`ın, Türk illerinin, Turan yurdunun has evladını, Abdurehim Heyit`i 2017 yılının nisan ayında tutuklamıştı. 21 aylık esaretinin ardından destandan, şiirden, ozandan, Müslümandan korkan sözde` bir medeniyetin temsilcisi Çin, Doğu Türkistan`ın hür âvazını kıstı, Heyit`i öldürdü. Heyit`in gözbebeklerindeki Müslüman takvimi elli beşinci yılını sürerken söndü. Bizim ise dâvâ şuurumuz ilây-ı kelimetullah aşkımız, kızıl elma ülkümüz yıllar önce sönüp gitmişti.

Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin!

Bulgar mezaliminin yaşandığı yıllarda o dönemde Almanya`da sürgün hayatı yaşayan Ozan Arif, Belene kampında Bulgaristan Türklerine reva görülen işkencelere karşı 'Türk`ün düşmanı kim, Amerika, Kızıl Rusya Kızıl Çin' diyordu. Aradan geçen 35 yılda Kızıl Rusya` dost`luğumuzu kazanırken ABD`nin ve Çin`in düşmanlığı baki kaldı. Lakin şimdiki zamanda ne hikmetse Çin yönetimine karşı sesimizi yükseltemiyoruz.

Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk`ün bayrağına!

Çinli zalimlerin kamp` adını verdikleri hapishanelerde binlerce Uygur Türk`ü sistematik işkenceye tabi tutuluyor. Su`dan sebeplerle gözaltına alınan kardeşlerimizden bir daha haber alınamıyor. Biz ise haberlerini dahi yapamıyoruz. Yaptığımız bağdaş kurup boğazın lacivertleşen sularına karşı edebiyat yapmak! Hani nerede 'Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk`ün bayrağına!' diyenler!

Bu satırları yazarken Doğu Türkistan`da zulüm devam ediyor. Bir şey yapmamız lazım. Sadece buğz ediyoruz. Mütemadiyen imanın, bir adım öte aksiyonun en zayıf yolunu tercih ediyoruz.

Türk yurdunun yılmaz sesi, kısılmaz âvâzı, bağrıyanık fedaisi Abdurehim Heyit, Miladi takvimin yaprakları 1964 yılını gösterirken Kaşgar`da dünyaya gelmişti. Çin mezalimini Uygur dutarına yansıttı. Söyledi çaldı, çaldı okudu. Uygur irfanının eski şiirlerini yorumladı, yeni şiirler inşâd etti. Kendine has tavrı, gönlünden, bağrından kopan yanık sesle Türkistan`ın tercümanı oldu.

Abdurehim Heyit, 1964`te Kaşgar`da doğdu. Çocukluğundan beri 'dutar' a ilgi duyuyordu. Tambur ile bağlama arasında iki telli, dertli bir saz olan dutarını 40 yıl boyunca bir nevi ibadet şuuruyla eline aldı.

Birkaçyıl önce de Atı`lar/Atalar ve Uçraşkanda/Karşılaşınca başlıklı şiirlerini okumuştu ya. Çin yönetimi tutuklanmasına mezkû r iki eseri sebep gösterdi! Oysa daha önce Çin, Devlet sanatçısı ilan ettiği Abdurehim Heyit`in kayıtlara giden, cd`lere basılan tüm eserlerini Sansür İdaresi`nce onay vererek yayınlanmasına müsaade etmişti.

`height=

Dört yıl önce Ankara`daydı

Cennetmekan Hayit daha dört yıl önce burada Ankara`daydı. 2015 yılında Türkistan`dan kalkıp Kaf Dağı`nın ardındaki Türk diyarına, Türkiye`ye gelerek misafirimiz olmuş, Gazi Ü niversitesi Türkiyat Uygulama ve Araştırma Merkezi nin, TİKA ile birlikte 18 Aralık 2015 te düzenlediği Abdurehim Ötkür ün Ölümünün 20. yılı ve Mirsultan Osmanov un doğumunun 85. yılı münasebetiyle gerçekleştirilen Uluslararası Uygur Araştırmaları Konferansı& na katılarak unutulmaz bir konser vermişti.

Abdurehim Heyit`in bir Aralık akşamında Ankara`da seslendirdiği Karşılaşma, Anacan (Anneciğim), Atalar, Bilim Aşkında, Beyaz Gül Kırmızı Gül, Ömrün Menzilleri ve dahi Leylim Ley başlıklı şiir ve türkülerin erhamı Ankara kalesinin üzerinde oturmuş Türkistan için ağıt yakıyor.

Meni unutmangiz!

Abdurehim Heyit, bir saatlik konser için bir günlük yoldan gelmiş, hava limanında giderken gözlerindeki perde aralanmış, mihmandarı Hülya Kasapoğlu Çengel`e yol arkadaşı, yoldaşı, sırdaşı, gönüldaşı, ülküdaşı dutarını hediye ederken Meni unutmangiz/Beni unutmayınız' demişti.

Yaşa ve yaşat diyordu ecdad!

'Yaşa ve yaşat' diyordu ecdad! Unuttuk seni maalesef! Yapamadık, beceremedik bir türlü! Sahip çıkamadık, biiznillah yaşatamadık, kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getiremedik.

Türk illerinin ozanı Abdurehim Heyit in şehadeti kutlu olsun. Heyit, şimdiki vakitte şüheda tahtına kuruldu, kaldıysa şayet bizde şayet ilây-ı kelimetullah sevdası -o da yitip gitmeden- Fatihalara, salavâta, gökbayrağa sarıp Urumçi ufuklarına Kırgız`a, Kubuksar`a, Gulcay`a, Altay`a, Tanrı dağlarına gönderin.

Issuz acun öldü

Issuz acun öldü, felek öcün aldı. Doğu Türkistan`ın bağrıyanık sesi kısıldı. Dutarın iki telinden biri koptu ince olanı Turfan vadisine düştü, Ankara`da kalan diğeri dertli dertli çalmaya devam ediyor:

Dedim adın nedir, dedi Heyit`tir

Dedim ya makamın, dedi şehittir

Dedim peki suçun, dedi Türklüktür

Dedim pişman mısın, o dedi yok yok