Akıl özgürlük içinde hiçbir korkuya kapılmadan, belirli bir kalıba girmeden, gerçek olanı, doğru olanı bulmamızı sağlayan yetenektir.

Korkunun olduğu yerde akıl çalışmıyor.  

Özgürlük, her istediğini yapma özgürlüğü değil, ama yaşamı bütünlüğü içinde anlama olanağı veren özgür bir ortam olmalı.

Yaşam gerçekten güzel bir şey, bizim onu soktuğumuz rezil kılıkla hiçbir alakası yok.

Taklit etmek, benzemek değil bulmak ve keşfetmek, işte eğitim budur.

Yaşamak insanın doğru olanı kendi çabasıyla bulmasıdır.

Siz sahip olma, üstün olma tutkusunda kendi güveninizin peşinden koşmakta vazgeçmedikçe  yeni bir dünya yaratmanın yolunu bulamazsınız.

Eğer bir açıklama bulursak, sorunları çözeceğimizin yanılgısı içindeyiz.

Herşey bize bir şey öğretir, bir kuru yapmak uçan bir kuş, bir koku, bir gözyaşı, zenginler ve yoksullar, ağlayan kimseler, bir kadının gülümsemesi, bir adamın yüksekten alışı, hepsi herşey bize birşey öğretir. Yaşamın kendisi bir öğretmendir.

Gerçekten ne yapmak istediğimizi bilmedikçe zihnimiz alışılagelmiş düşüncelerin çizgisinin dışına çıkamayacaktır.

Özgürlük Sorunu

Kafanızda sorunlarla, üzüntülerle, kurgularla uğraşmadığınız zaman zihin tam bir durgunluğa, dinginliğe erdiği zaman gerçekten ancak o zaman gözleyip izleyebilirsiniz.

Dünyada pek çok bağımsız insan var ama özgür olan çok az. Siz çevrenizi iyice anlamaya, sizde toplamdan, dinden, ananızdan, babanızdan gelenek ve görenekten gelen etkileri fark edip tanımaya başladığınız zaman akıllı olmayı başarabilirsiniz.  Bu etkileri fark edip bunlardan özgür olmak derin bir içgörü gerektirir. Genellikle bütün bu etkilere karşı çıkamıyorsunuz, çünkü içinizde korku var. Eğer bunlara karşı çıkarsanız başarılı bir iş, saygın bir durum sahibi olamayacağınızdan korkuyorsunuz, din adamlarının sizinle ilgili yargılarından çekiniyorsunuz. Özgürlük korkuya zorlamaya güvence içinde olacağım diye didinmeye izin vermeyen ruhsal bir durumdur.

Ü niversiteler bitirip unvanlar kazanmaya, dereceler almaya çaba harcamamışıydık? Bunların hepsi bize güven duygusu veriyor, önemli biriymişiz gibi hissediyoruz kendimizi.

Bir şey olma çabasına düştünüz mü artık özgür bir birey değilsinizdir.

Eğitimin işlevi çocukluktan başlayarak başka birisine benzemeye çalışmak yerine sizin kendiniz olmanızda size yardımcı olmak olmalı. Dünyada en güçşey de kuşkusuz insanın kendisi olması, kendiğini bulmasıdır.

Özgürlük ve Sevgi

Hiçsabahın erken saatinde güneşin sudaki yansısını ilgiyle izlediniz mi? Nasıl olağanüstü bir yumuşaklığı vardır ışığın ve nasıl karanlık sular kımıl kımıldır. Ağaçların üzerinden gördüğünüz çoban yıldızı gökteki tek yıldızdır. Hiçböyle şeylerle ilgilendiniz mi? Yoksa günlük işlere kendinizi öylesine kaptırmış olduğunuzdan, uğraşlarınızın daha ağırlıklı bir yer tuttuğu için bu dünyanın onca güzelliklerini unuttunuz ya da hiçtanımadınız mı?

Bir insanın mutlu olmak için bir başka kimseye gereksinim duymasının, sizin mutluluğunuzun başka bir kimseye bağımlı olmasının anlamını anlayabiliyor musunuz? Burada anlatmak istediğim mutlu olmak için bir başkasının fiziksel varlığına duyulan gereksinme değil kuşkusuz, elbet bu da çok güçlü bir bağdır, ama asıl bağımlılık o kimsenin mutlu olabilmek için bir başka kimseye karşı duyduğu derinlere işlemiş ruhsal bağımlılıktır.

Niçin bağımlı olduğumuzu iyice anlayamazsak bağımlılığa karşı çıkamayız.

Siz hiçbir karşılık vermese, gölgesinden yaralanmasanız, arkanızdan gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz? Çoğumuz böyle bir sevgiye kapalıyız, çoğumuz bu biçimde sevemeyiz, çünkü sevgi bizim için her zaman, kaygıyla, korkuyla çevrelenmiştir. Yalnızca sevip sevgiyi orada bırakmak istemiyoruz, sevip de sevmekle yetinemiyoruz, sevgimize bir karşılık bekliyoruz.  Eğer siz, 'beni severseniz ben de sizi severim' diyorsanız bunun adına ticaret derker, alışveriş derler.

Sevmenin ne demek olduğunu kendi kendimize bulmalıyız. Eğer sevgiyi tanımıyorsak, hiзbir zaman başkalarını dьşьnьp ilgilenen, başkalarını incitmemeye зalışan insanlar olmalıyız. Özgürlük için insanın içinde sevgi olmalı, sevgi olmazsa özgürlük hiçbir değeri olmayan bir kavramdan başka birşey değildir.

İsteklerden kendimizi kurtarabilir miyiz? ama zaten isteklerden kurtulma isteğinin kendisi de bir istek değil midir? Bu isteğin temelinde korku var. Görmek ilişki içinde olmak bir duygu uyandırıyor ve bu duygudan da istek doğuyor. Sizin asıl kendinizi kurtarmak istediğiniz istekler değil, isteklerinizin neden olduğu üzüntüler, kaygılar, sabırsızlıklar, acılar. Eğer istekleri birlikte getirdikleri acılardan, ıstıraplardan, çabalardan, bütün o huzursuzluklardan, sabırsızlıklardan, kaygılardan, korkulardan arındırabilseydik, geriye yalnızca istediğimiz şeyleri elde etmenin zevki hazzı kalsaydı o zaman isteklerden kurtulmak isteyecek miydik? İnsanda kazanmak, başarmak, bir yerlere varmak isteği oldukça bu istekler yanlarında kaçınılmaz bir biçimde tedirginlikleri kaygıları ıstırapları da getirecektir.  Kötü bir araçhiçbir zaman iyi bir araca hizmet edemez.

Yaşadığımız toplum kazanmaki elde etmek, elde ettiklerini korumak ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumdur.  Siz bu topluma uyum sağlayın, para canlısı, mülk hırlısı, önüne geleni ezip geçebilen, çıkarcı, üçkağıtçı yolunuza çıkanı mahfeden bir insan olun, o zaman saygıdeğer bir vatandaş sayılacasınız. Size verilen eğitim işte böyle bir eğitimdir. Böyle bir eğitimin amacı yalnızca sizi bir modele uymanız için koşullamaktan başka nedir ki?

Kıskançlık

Kıskançlık sahip olduklarınızla yetinmemek ve başkalarının sahip olduklarını çekememenizdir. Bir başkası gibi olmak istiyorsunuz. Gerçek kimliğinizi tanımanız son derece güçbir şeydir, çünkü bunun için olduğunuzdan başka bir insan olma isteğinizden bütünüyle vazgeçmeniz gerekiyor. 

Kıskançolmama çabası da kıskançlığın bir parçasıdır. Çünkü kıskançolmamaya çalışarak olduğunuzdan farklı bir insan olmaya çalışıyorsunuzdur.

Nasıl düşünüleceğini bilebilmek bir hayli içgörüyü, derinlemesine bir anlayışı gerektirir. (41)