Aldatmak ve Önyargılarımın Perçinlenmesi Üzerine-II

Abone Ol

Bu denli önemli sorunları bulunan ve eşi de hekim olan Aydan`ı yazarın psikiyatrist ya da psikologla yüzleştirmemesi de çok enteresandır. Halbuki Aydan`ın mutlaka tedaviye ihtiyacı vardır.

Bütün bu sorunları görmezden gelen yazar Aydan`ın cinselliğini öne çıkartmakta onu, eşiyle de iyi bir cinsel hayatı olmasına rağmen bedenen doyan ama ruhen hep açve huzursuz kalan bir kadın olarak nitelendirmektedir.Yazara göre 'Başka bir erkeğe muhtaçolmamak,aradığı her şeyi evde bulabilmek için bir çok şeyden vazgeçebilirdi ama bunun mümkün olmadığını kederle ve korkuyla fark eden bir kadındır' Aydan. (s. 106) Bu açıdan bakıldığında evliliklerinde cinsel ve duygusal anlamda 'evlilik birliğinin kurulamadığı' görülmektedir. Yazarın çarpık olan bu evliliği ısrarla sürdürmesi ve en sonunda da 'yeniden denemelerini' istemesi çok ilginçtir. İlginçten de öte hazindir. Böylece yazarın 'hukuki anlamda evli olunabilir. Ancak sadakat, aile ve evlilik birliği gibi önemli toplumsal olgular önemsizdir' algı ve düşüncesini okuyucuya ve topluma normalmiş gibi dayatmaya çalıştığı görülmektedir. Bu anlamda Aldatmak için aile karşıtlığı ve hatta aile düşmanlığını öne çıkartan bir kitaptır diyebiliriz.

Yazar kitapta daha da ileri gitmektedir. Sonunda bütün bu olup bitenleri Aydan kocası Haluk`a anlatıyor. Haluk`ta bütün bunları anlayışla karşılıyor. Sonra bir daha denemek için aile İstanbul`dan, İzmir`e taşınıyor. Bu denemeye peki diyen Aydan 'hiçolmazsa ailesini kurtaracak, kaybettiklerini yeniden ele geçirebilmek için bir köprübaşı tutacaktır' (s. 238) Yazarın burada vermek etmek istediği ana düşünce de kanaatimce 'her türlü toplumsal, ahlaki insani ve dini kuralları çiğneyebilirsiniz. Bunda ısrar da edebilirsiniz. Ama hiçbir şey olmamış gibi hareket edilebilir ve tekrar da normale dönebilirsiniz' şeklinde basit, afaki ve Türk toplumunun genetik sosyolojik gerçekliği ile uyuşmayan bir bakış açısıdır.

Kitaptaki bir önemli çelişki de, aldatma eylemini gerçekleştirenin bir kadın olmasıdır. Halbuki, Türk toplumuna bakıldığında aldatan genellikle erkektir. Kitapta yazar, kadını salt cinsellik açısından ele alarak onu aşağılayarak bir bakıma onurunu kırmakta, yok etmeye çalışmaktadır. Romanı feminist bir bakışla değerlendirirsek Aydan cinsellik başta olmak üzere her haliyle özgür hareket eden bir kadındır. Erkeklerden (kocasından)aldığı bir intikam söz konusudur. Görüntü bu biçimdedir. Biraz daha derine indiğimizde ise yazarın kadınlardan ya da herhangi bir kadından aldığı intikam görülmekte ve bu intikamın tezahürü olarak 'Aldatmak' eylemi oluşmaktadır. Burada kitabın aile ile birlikte kadına da düşman olduğu ifade edilebilir. Asıl sorulması gereken önemli sorunun ise aldatmanın (erkek ya da kadın fark etmez) psikolojik sosyolojik, ahlaki, dini hukuksal ve felsefi anlamda meşru ya da iyi bir eylem olup olmadığıdır? Bildiğimiz kadarıyla dünyanın hiçbir toplumunda aldatmak eylemi meşru ve iyi bir davranış olarak algılanmamaktadır.

Peki Aldatmak ın hedef okuyucu kitlesi kimlerdir. Türk toplumunun her kesiminden insanlar bu &ndash ve benzeri- kitabı okumakla birlikte, bu kitabı da daha çok 'kimlik bocalamasında olan ve kendini Müslüman olarak tanımlayan gençkitle tercih etmekte olduğunu. Kitaplarına en ez ilgiyi ve en tutarlı tepkiyi ise Türk milliyetçileri göstermektedir.

Kitabın arka kapağında 'Bu kitabı okuduktan sonra hayatınıza ve ilişkilerinize bir kez daha bakacak, hepsinin size şimdi çok daha değişik göründüğünü şaşırarak fark edeceksiniz' denilmektedir. Bu doğrudur. Aldatmak`ı okuyan binlerce kadın kocasını Cem ya da Haluk`un yerine koymak isteyecektir. Erkekler ise karısından acaba Aydan gibi eşim beni aldatıyor mu? diyerek şüphe duyacak hatta bu kuşkular sonucunda boşanma davalarının açılma sayısı artacak,daha fazla ayrılıklar yaşanacaktır. Bekar gençlerimiz hayallerinde Aydan gibi bir kadınla birlikte olmayı düşleyecek ya da henüz tecrübesiz olduğu karşı tarafla olan ilişkisinde kız arkadaşından Aydan rolü oynamasını bekleyecektir. Bekar kızlarımız ise Aldatmak`taki çarpık ilişkiyi nefretle karşılayacak asla Aydan yerine kendilerini koymak istemeyecekler, hatta normal ilişki ve evlilik düşüncesinden de uzaklaşacaklardır. Bu müthiş çelişkiler Aldatmak`ın okurlarını gerecek ve onları güvene, saygıya ve sevgiye dayanmayan ilişkilere sürükleyecektir.

Yine kitabın arka kapağında 'aşkı ve insanı pek az yazar Ahmet Altan gibi anlatabildi.' denilmektedir. Bu ise safsatadır. Kitapta aşk hiçolmamakla birlikte insana has önemli duygu ve değerlere de yer verilmemiştir. Kitap baştan sona 'aşk' gibi 'kutsal ve üstün' değerlere ihanetle doludur.

Kitapta üslup ve anlatım da çok zayıftır. Yazar biraz psikoloji biraz da deneme denemek istemiş ama gereksiz bir biçimde laf ebeliğine düşmüştür. Geveleme ve gereksiz yere abartma çok fazladır. Cümleler alabildiğine uzun ve devriktir. Roman sürükleyici değil tersine kulak tırmalayıcıdır. Doğallık yok tersine abartma ve yapmacılık vardır. Tasvir hemen hemen hiçyoktur. Kahramanlar, fiziki yönüyle ve hayat hikayeleri bakımından dahi okuyucuya anlatılmamıştır. Ara sıra çok sıkıcı hale gelen roman Türkiye`deki popüler okur kitlesinin kalite(sizlik) düzeyini göstermesi bakımından da ilginçtir.

Burada yaptığımız değerlendirme ve eleştirilere rağmen Aldatmak`ı savunmak isteyenler de çıkacaktır. Bunlar temel tezini sadece kitabın çok satmasına dayandıracaklardır. Çok satış stratejisi uygulanarak piyasaya arz edilen Aldatmak vb. kitaplar aynı zamanda okuru da aldatmaya yönelik eserlerdir.

Türkiye`de Aldatmak ve bunun gibi kitapların okuru üzerindeki düşünsel ve davranışsal etkisini ölçen bir araştırma yapıldığını bilmiyorum. Halbuki son on beş yıl içerisinde bir milyonun üzerinde insanımız bu kitabı okudu ve bir biçimde etkilendi.

Toplumu aldatmaya yönelik kitapların o ülkenin siyasal sistemi ve siyasetin bakış açısıyla da derin ve anlamlı ilişkisi vardır. Bu durum üzerinde de yoğunlaşmak gerekiyor.

Yani Aldatmak gibi toplumu aldatmaya yönelik kitapların ortaya çıkması da bir nevi siyasal anlayışların oluşturduğu ortamlarda vücut buluyor. Bu kitapların müşterileri de siyasal anlayışlar tarafından üretiliyor ve hazırlanıyor.

Meselenin bu tarafı daha dramatik ve incelenmeye muhtaçtır.

Çünkü bir yerlerde yanlış yapılıyor.

Bu telafisi mümkün olmayan yanlış;