Endişenin adı Koronavirüs, nam-ı diğer COVID-19. Elit, zengin, fakir, Avrupalı, Asyalı herkesi esir almış durumda.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde her yıl 5 milyon civarında grip vakası ortaya çıkıyor ve bundan kaynaklı ölümlerin sayısı 650 bini buluyorken, koronovirüs konusunda neden bu kadar panik yaşanıyor?

Her yıl grip sezonunun ne zaman başlayıp bittiği, ne kadar insanın hastaneye kaldırıldığı, gripten kaçkişinin öldüğü belliydi. Ancak yeni koronovirüsün ne kadar ölümcül olduğu, salgının ne zaman biteceği henüz bilinmiyor. Şu ana kadar ilacı ve aşısı bulunabilmiş değil. Dünya`nın en iyi hastanelerinin olduğu yerelerde bile maalesef sistem bu yükü taşımakta zorlanıyor. Eğer İtalya`daki gibi ani vaka sayı artışı olursa dünyanın hiçbir yeri salgını kaldırabilecek güçte değil. Süper güçdediğimiz ülke liderleri bunu itiraf ettiler. Koronovirüs konusunda panik bu sebeple çıkıyor zaten. Belirsizlik toplumları yıpratıyor, dedikodular, komplo teorilerini alevlendiriyor. Korku uyandırıcı haberler veya sosyal medya yayınları, gereksiz endişelere sevk etmektedir.

Belirsizlik ve öngörülemezlik, kontrol eksikliği` hissetmemize neden oluyor.

İnsanlığın böylesine, sıkıntılı bir döneme girdikleri vakitte, nefsimiz türlü isyanlardan muhafaza edebilmek ve öfke duygusuna yenilmeden kontrolümüzü sağlayabilmek elbette kolay değildir. Bu durumda biz de çareyi, denizcilerimiz gibi Mevla`ya yönelerek dua etmekte buluyoruz. Zor durumlar karşısında sabrın ve sükû netin daim olmasını sağlamak için yüce Allah ın huzurunda her zamankinden daha fazla ellerimizi açıyoruz.

İster dindar olsun, isterse olmasın, 'Allah selâmet versin.' Sözünü denizcilerimiz dilinden düşürmez. Selamet, her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak güvenlik içinde olmak manasına gelir. Denizcilik mesleği hâlâ dünyanın en zor ve tehlikeli işlerinden biri olarak sayılmaktadır. Madencilik sektöründen sonra insan kayıplarının en çok olduğu sektör denizcilik sektörüdür.

Türk denizcileri demir alıp verirken nasıl ki 'vira bismillah,
funda bismillah' deyip işe başlarlar, diğer işlerinde de Allah adını dillerinden düşürmezler. Top atışlarında da 'bismillah salvo' denilmesi hiçbir subay tarafından yadırganmazdı.

Bu hal bazılarını rahatsız etse de Türk denizcilik kurallarını hiçbir güçbozamadı bugünü kadar. Allahtan yardım dileyen nida cümleleri adeta kökleşmişti. Peki, denizciler neden bu kadar dine vurgu yapıyor?

Çünkü hangi fırtınanın denizciyi nerede yakalayacağını bilemez. Bazen olur ki aylar boyunca fırtına içinde kalırlar. İşte bu anlarda Allah`tan başka sığınacak neresi vardır ki?

İnsanların çaresiz kaldığı bu durumu kâinatın sahibi olan Allah, âyetler ile dile getirerek bizi düşünmeye ve duâ etmeye dâvet ediyor.

Bugün olduğu gibi, tedirginlik, belirsizlik içerisindeyken okuyabileceği, bu sayede yüce Allah`ın sükû net temin edebileceği sabır duaları mevcuttur. Peygamber Efendimizin sıkıntıda olanların bunu atlatabilmeleri, sabırlı olmaları hakkında bir dua var ki, her zaman bana ilaçgibi gelir. Meali şöyledir: 'Allah ım! Sana malımı, dinimi ve nefsimi emanet ediyorum. Allah ım! Hükmüne beni razı kıl, kaderimde bulunanı bana mübarek et, tehir ettiğinin acele olanını, acele ettiğinin tehirini istemeyeyim. Nefsimi isyandan mahrum kıl, teslimine yardımcı ol.'

Dua ederken tedbiri elden elbette bırakmayalım. Çünkü 'Bana bir şey olmaz' anlayışı hem kamu sağlığı hem de bireysel sağlık için tehlike arz ediyor. Aşırı derecede korku ise depresyon, sağlık anksiyetesi gibi bir takım ruhsal sorunlara neden olabilir. Bu nedenle resmi bilgilendirmeleri takip etmek, gerçekçi bir risk değerlendirmesi yapmak ve hangi davranışları edinerek kendimizi koruyabileceğimizi öğrenmek bu süreçte hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı korumak için çok önemli.

Elbette bütün insanlar Allah`ın ihsan ve merhametine muhtaçtır. Bir minicik mikrobun dünyayı çaresiz bıraktığı bugünlerde tedbiri elden bırakmadan, dua edelim.