Avrupa devletleri 90 lı yılların ortalarından itibaren İslamiyet`i kontrol altına almak ve dizayn etmek için adımlar atıyorlar.

Bu süreçte Müslümanları diğer Avrupalılardan ve dinlerden ayıran tesettür, sünnet, helal kesim gibi adetlerinden ve inançlarından vazgeçmeleri talep ediliyor.

Bu taleplerin, Müslümanların yaşadıkları topluma ve kültüre adapte olmak adına başlattıkları çaba olarak değerlendirmek mümkün değil.

Uzun zamandan beri İslamiyet i şekillendirme ve dizayn etme çalışmalarını tüm Avrupa devletlerinde bu proje içişleri bakanlıkları eliyle yürütüldüğünü biliyoruz. Bunun meyvelerini almaya başlamışlar.

Bu İslamiyet`i şekillendirme projesine uygun olarak bir buçuk yıl önce bir camii açmışlar. Burada kadınlar ve erkeklerin yan yana namaz kılıyormuş ve de imamı kadınmış. Yasaklara karşı olduğu iddialarıyla ortaya çıkan Alman usulü camiye çarşaflı girmek yasakmış. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Bu tür girişimler, ehlileştirilmiş ve sekülerleştirilmiş bir İslamiyet`in dizayn edilmesi çalışmalarına maşa olmaktan öte bir şey ifade etmez.

Almanya da da 2006 yılında ilk İslam Konferansı İçişleri Bakanlığı tarafından organize edildi.

O dönemki Alman İçişleri Bakanı Wolfgang Schä uble 'aydınlanmış ülkemizde aydın Müslümanlar istiyoruz' açıklamasıyla konferansı açmıştı.

Wolfgang Schä uble`in ülkesinde istediği aydını zannederim bulmuş.

2017 de Almanya daki ilk 'eşitlikçi camiyi' oluşturduğu iddia eden Seyran Ateş`in BBC Türkçe`de dün yayınlanan hezeyanlarını okuyunca tüylerim diken diken oldu.

Berlin deki bir camide imamlık yapan ilk kadın olan Türkiye doğumlu Seyran Ateş, yurt dışından gelen fonların Avrupa daki camilerde 'radikal İslam ı beslediği'ni savunuyor.

Avrupa ülkelerine yabancı fonların yasaklanması çağrısı yapan Ateş e göre, bu fonlar, 'daha özgür ve hoşgörülü bir İslam ın ortaya çıkmasını engelliyor.'

'Kurda kuzu emanet etmezsiniz. Biz yabancı ülkelerin camilerimizi idare etmesine izin veriyoruz. Bu şartlar altında nasıl Avrupa ile uyumlu bir İslam anlayışı oluşturabiliriz?'

Ateş, 'İmamlar buraya Türkiye den gönderiliyor. Hepsi Türk devletinin çalışanları. Bizim buradaki, Avrupa daki ihtiyaçlarımızla nasıl bir bağ kurabilirler?' diye soruyor.

'Demokrasiye, cinsiyet eşitliğine ve LGBT haklarına karşı bir İslam ı öne çıkarıyorlar. Şeriat toplumu sunuyorlar. Arap, Afgan, Pakistan camileri de var, hepsinde kendi dilleri konuşuluyor. Neden Alman bir camimiz olmasın?' diye saçmalıyor.

Bir taraftan bu gibi hezeyanları okurken, bir taraftan da, dünyanın dört bir tarafından İslam ile şereflenen insanların haberlerini okuyoruz. 11 Eylül olaylarından sonra hız kazanan İslam`ı karalama çalışmalarına rağmen İslam`a olan ilginin arttığına şahit oluyoruz.