Değerli okuyucularım,

Rahmetli Barış Manço`nun şarkısında vardır hani:

';

Kınalar yakalım elimize, kınalar yakalım elimize

Sahip olalım dilimize, sahip olalım dilimize

Aman dikkat belimize, aman dikkat belimize

; '

Gerçekten de bugün toplumun hemen birçok kesiminde bu aman dikkate uyulmadığı için bel ağrıları ve bel fıtığı gibi şikâyetler baş göstermektedir.

Bugünkü yazımızda bu konuda bilgi paylaşımında bulunacağım.

Diyelim ki mükemmel bir bedeniniz var. Yiyip içip eğlenin. Hoplayın zıplayın. Eğilin bükülün; İstediğiniz hareketi dilediğiniz zaman yapın;

Ama minik bir hatırlatmada bulunalım.

Bütün bunları yaparken, vücudunuzu birazcık öğrenin.

Niye mi?

Ola ki ters bir hareket size pahalıya mâl olabilir; Gerçi vücut bu, bir kere beş kere on kere de olsa sizi çok sevdiği için yanlış hareketlerinizi tolere etmeye çalışacaktır. Yine de kendini dengede tutmaya çalışacaktır. Ama bir yere kadar;

İsterseniz, vücudu ayakta tutan iskelet yapımızı bir hayal edelim.

Bel kısmından başlayıp beyne kadar uzanan bölüm, halka halka omurlardan oluşuyor değil mi?

Haliyle boyundaki omurlara 'boyun omuru' deniliyor, beldeki omurlara da 'bel omuru'

`height=

Belimizi biraz tanıyalım

Belimizde kaçomur var biliyor musunuz?

-Beş omur var. Tabi omurlar arasında amortisör görevi gören sabit diskler var. Zaten sorun bu disklerin deformasyonu işte; Her neyse, anlatmaya devam edelim:

-Dur bir dakika 'disk ne?' mi diyorsunuz.

Vücudumuzda özel bir bağ dokusundan oluşmuş bir organ. Görevi nedir diyorsanız hiçde az değil inanın;

Bu diskin görevi o kadar çok ki şaşmamak elde değil. Düşün hangi bir eylemi takip etsin

-Omurganın dayanıklılığını mı takip etsin?

-Hareketliliğini mi takip etsin?

-Kimi zaman meydana gelen zorlamalara karşı dirençliliği mi sağlasın?

-Kimi zaman omurgaya uygulanan şok darbelerin emilip hafifletilmesini mi sağlasın?

-Nerede ne zaman ne şekilde oturup kalktığı belli olmayan biz insanların, omurlara yüklediğimiz kuvvetin, çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasını mı sağlasın?

Ama bu, içi jel gibi, peltemsi yumuşak maddeden (sıvıdan) oluşan, dışı da özel bir tabakayla muhafaza edilen diskler, her biri iki omur arasında sıkışmış halde tüm bu görevleri hem de bir ömür yapmaya çalışıyor.

`height=

Asıl yük hangi disklerde?

Bütün diskler aynı görevi üstlenmekle birlikte kimilerinin görevi biraz ağır. En ağır yük de dördüncü ve beşinci omurlardaki disklerde.

Bunu şöyle açıklayalım isterseniz

Hani apartmanın birinci, ikinci üçüncü katına binen yük ile yedinci katına binen yük aynı değildir. İşte aynen öyledir. Bu arada insanların inşa ettikleri apartman katları arasında da ah böyle diskler olabilseydi. Ve bizdeki diskler gibi özellikleri olsaydı, depremler insanlara salıncak gibi neşe kaynağı olurdu biliyor musunuz?

Oysa depremde şöyle bir sallanmaya başlandığında en evvel alt katlar çöküyor. Çünkü yükün ağırlığı orada. Ü stelik apartmanlar hareketsiz;

Neyse biz konumuza gelelim.

Beldeki hareketin büyük çoğunluğu dört ve beşinci omur ile 'sakrum kemiği' adı verilen kemik arasındaki eklemlerde oluşuyor.

Hani disklerin içinde peltemsi sıvı vardı ya, o sıvının bir de kabı vardı. Tıpta ona 'fibrotik bant' diyorlar liflerden oluşuyor. İşte o bant ve lifler o sıvının omurlardan gelen baskıyı ayarlarken etrafa dağılmasını önlüyor.

Ne müthiş bir yapı değil mi?

İş yine dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz.

Hanımlar, beyler, gençler arkadaşlar; Vücudumuzu özenle ve dikkatli kullanmalıyız...

Ani hareket yapmamalıyız; Ters hareketlerden sakınmalıyız;

Fıtık denilen şey

Eğer vücudumuzu tanımaz da rasgele bir hayat yaşar isek, bir gün geliyor ne oluyor biliyor musunuz?

-Sürekli yapılan yanlış hareketler, belimize yüklenen aşırı zorlamalar,

-Duruş oturuş bozuklukları, uygun olmayan pozisyonlarda hareketler, o 'fibrotik bant' dediğimiz file gibi sıkı sıkıya örülmüş ve peltemsi sıvının koruyucu görevi giren zarı sürekli zorluyor.

-Bir zaman geliyor ve bu lifçikler minik minik aralanmaya, içerideki peltemsi sıvı da bu aralanmalardan dışarıya doğru sızmaya başlıyor.

Sonra ne mi oluyor?

İşte 'jelatinöz' adı verilen peltemsi sıvı omurların arasından dışarı doğru çıkıyor.

Elbette ki vücut öyle rasgele bir arazi değil ki, çıkan sıvı çıktığı yerde kalsın.

Omurların etrafı bir sürü tesisat ile çepeçevre sarılı. Bir sürü bağ dokusu var, damar var sinirler var; Var da var;

İşte liflerden dışarı taşan bu sıvı hem sıvı özelliğini kaybedip sertleşiyor hem de bu damar ve sinirlere nereye denk geldiyse bası yapmaya başlıyor.

Sonra?

Düne kadar hiçbir şeyiniz yokken bu basıyla birlikte şikâyetler baş gösteriyor.

Sanki bu bir anda, birden bire olmuş gibi geliyor size; Oysa belki ayların belki yılların ihmali ve birikimi;

Hele bir hatırlayın geçen günlerinizi...

Yaptığınız yanlış hareketlerin farkına siz varmasanız da, beliniz ağrı ile sizi sürekli uyarıyordu değil mi? Ama siz önemsemiyordunuz.

İşte dinleniyordunuz biraz geçiyordu. Sonra yine aynı dikkatsizlik;

Biraz uzun mu sürdü ağrılar, bir ağrı kesici ilaçalıyordunuz tamam.

Bir de demokratlıktan söz ediyorsunuz. Vücudun ağrısını, isyanını, ağrı kesiciyle susturuyordunuz. O yine sizi düşünüyor ve ağrıyordu. Siz de ısrarla ona aldırış etmiyor, ağrı kesici yetmezse arada bir kas gevşetici ilaçmerhem vs. kullanıyordunuz.

Ağrıyı susturuyordunuz;

Kusura bakmayın, beliniz yanlış kullanıma dayanamamış ve lifler açılmaya başlamış. O güzelim diskte yırtılmalar meydana gelmiş ve peltemsi sıvı dışarı taşmış.

-Yani?

-Bir de bakmışsınız fıtık olmuşsunuz; Bel fıtığı diyorlar ya o işte;

-Yahu ben ne yaptım ki mi diyorsunuz?

Şu an isterseniz hiçbir şey yapmayın. İsterseniz bir öksürük sonucu oldu deyin. O öksürük esnasında belki oraya son darbeyi vurmuş olabilirsiniz. Yani bardağı taşıran son damla o öksürük esnasında bele binen yük olabilir.

Çünkü bunun evveliyatı var; Öncesi var;

Hatırlayın maziyi

-Sandalyede hep nasıl da kaykılarak oturuyordunuz öyle?

-Bir raftan, ya da masanın bir ucundan bir şeyi alırken üşendiğinizden kalkmak yerine şöööyle uzanıyordunuz sürekli.

-Ayakta iken yerden bir şey almanız gerektiğinde çömelmeyip 'L' şeklinde eğilip alıyordunuz.

Derken bir süre sonra omurlar arası disklerden birinde veya ikisinde fıtık oluştu;

-Nerden mi biliyoruz?

-Belirtileri var işte;

Belirtileri nelerdir?

-Belde ve bacakta dayanılmaz ağrılar,

-Kiminde bazen sadece biri de olabilir.

-Hareketlerde kısıtlılık,

-Topallayarak yürüme,

-Vücudun bir tarafa doğru yamulmaya başlamış, çarpık hale gelmiş oluşu,

-Bacaklarda uyuşmalar,

-Kuvvet kaybı oluşmaya başlaması,

-Hatta bacakta incelme başlaması,

Hele siz dua edin, kiminde cinsel fonksiyon kaybı başlıyor.

-Nasıl mı?

-Valla azizim, taşan fıtık nereye denk gelirse orayı etkilemeye başlıyor. Bir yanardağın lavının dağdan aşağı akışını hatırlayın. Ev gelirse evi, yol gelirse yolu bitiriyor.

Taşan fıtık hangi sinire gelirse o sinirin öte tarafla irtibatı kesiyor. Damara denk gelirse beslenmeyi engelliyor. O zaman kimi idrarını tutamıyor, kimi cinsel fonksiyonunu kaybediyor;

Yani bu fıtık, adamı fıtık ediyor;

Toplumun çok büyük bir kesimi (% 80`i) aslında bel ağrısı çekmiştir. Çoğu halen belinden rahatsızdır. Ama kimse 'Yahu şu belime bir bakayım. Ben yolun neresindeyim?' diye düşünmüyor;

Hayat kavgası işte; Kim canını düşünüyor ki;

Nelere dikkat etmeli?

Bak bu da güzel bir soru:

-Hareketsiz bir iş ve hayat tarzı da bel için tehlikedir. Çünkü disklerin elastikiyetinin sürekliliği için çalışması gerekir.

-Daha çok oturarak çalışmak risklidir. Yine aynı mesele, işleyen demir ışıldar hesabı.

-Şişmanlık risktir. (Biliyorsunuz şişmanlık neye risk değil ki? Kapıya konacak şey değil ama işte; Risk)

-Spor yapıyorum diye rasgele hareketler yapmak risktir.

-Haddinden fazla ağır şeyleri kaldırmaya çalışmak risktir. Hani derler ya, 'aman dikkat belini incitirsin' işte o mesele.

-Yanlış duruş ve oturuşların tamamı risktir. Nedir derseniz adam gibi oturmamak yani.

-Huzursuz bir ortamda ve stres içinde yaşamak,

-Sigara ve alkol kullanmak,

-Uzun süre otomobil kullanıyor olmak. -Koltukta oturmuş olmak-

-Bedensel faaliyetlere ısınmadan başlamak da risktir.

Çözüm ne?

-Yatak istirahati gerekir.

-Yatak sert ve düzgün olmalıdır.

-Sırtüstü uzanıp bacakların altına yastık koymak en iyi dinlenme şeklidir.

-Bazı durumlarda korse gerekebilir. Ancak uzun süreli olmamalı.

-Fizyoterapistler tarafından hastalara bel koruma prensipleri ve hastalığın aşamasına göre egzersizler gösterilir. Hastanın durumuna göre uygun görülen fizyoterapi modaliteleri ile tedavi seanslarına alınır.

Akupunktur ve bel fıtığı tedavisi

Akupunktur ve lazer tedavisi beyin oksijenlenmesini arttırarak beynin vücudun tüm organ ve dokularına doğru komutlar vermesini sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar, pankreas hormon ve enzimlerini salgılatarak (pankreastan insülin hormonu salgılatır bu hormon ise şekerin hücrelere girmesini sağlayarak kan şekerini düşürür ve enzimleri salgılatarak mide ve barsak sindirimini kolaylaştırır, kabızlık problemlerini ortadan kaldırır) vücuttaki içsalgı bezlerini uyararak hormonların dengeli çalışmasını sağlar, beyin ve bağırsaklardan seratonin adı verilen hormon salgılatarak kişinin aktif dinamik ve zinde kalmasını sağlar, beyinden endorfinler salgılatarak ağrı kesici etkileri ortaya çıkartır, karaciğer ve böbrekleri uyararak vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlar, tansiyonu dengeler, kolesterolü düşürerek damar tıkanıklıklarını önler, lokal olarak tüm kasların kanlanmasını arttırarak o kaslara oksijen girişini hızlandırır ve kasların koordineli çalışmasını sağlar. Ayrıca akupunktur ve lazer tedavisi bağışıklık sistemini güçlendirdiği için vücudun bakteri ve viral enfeksiyonlarına yakalanmasını önler ve yakalanma durumlarında direnci arttırarak kolay atlatılmasını sağlar. Daha burada sayma imkânımız olmayan birçok etkileri ile vücudun tam ve koordineli şekilde çalışmasına neden olur.

Omurilik daralması, bel ve boyun fıtıklarında, kireçlenmelerinde, düzleşmelerinde, myofasial ağrı durumlarında, nöral darlıklarda asıl problem kas iskelet sistemindeki biomekanik dengenin bozulması sonucu bölgedeki ödem ve kas sıkışmasının sinir uçlarına yaptığı bası nedeniyle olmaktadır. Akupunktur ve lazer tedavisiyle bölgedeki ödem çözülür, bölgenin kanlanması artar. (Dolayısıyla bölgenin bol oksijen alınması sağlanır) Kasların ve bağların güçlenmesini sağlanır. Bölgedeki ödem ve spazmın sinir uçlarına yaptığı bası ortadan kalkar. (Acil kaza, kırık, travma veya hayati tehlikesi olan vakalar haricinde, bel ve boyun- bel fıtığından ameliyat olması istenmiş vakalarda bile ameliyata gerek kalmadan tedavi edilebilir)

Bel ve boyun fıtığı, belinde ve boyunda yapısal bozukluk, kanal darlığı olan, kireçlenme, düzleşme veya mekanik bel ve boyun ağrıları olan hastalara en etkili ve yan etkisiz tedavi metotlarından birisi akupunktur ve lazer tedavisidir.