Aramızda dolaşın psikiyatrik vakalar…

Abone Ol

Değerli okuyucularım,

Sağlık sayfaları artık bir hoş oldu;

Magazin türü sunumlar moda oldu;

Mini mini kutucuklardaki hap bilgiler mucize gibi anlatılır oldu;

Bunlar biraz da uzun yazıların okunmayacağı endişesinden kaynaklanıyordu.

Oysa doğru ama doyurucu bilgiler daha çok dikkate alınıyor.

Biz bu gerçekten yola çıkarak neye dikkat ettik?

Gerek modern gerek geleneksel tıbbın her alanında değerli hocalarımızla iletişim kurduk.

Onların inci mercan değerindeki bilgilerini sizlerle paylaşmayı amaçladık.

Çok da olumlu geribildirimler alıyoruz.

Hani diyoruz ya hep;

Sağlıklı vücut, sağlıklı hücrelerden oluştuğu gibi sağlıklı toplum da sağlıklı bireylerden oluşur;

Bakın değerli bir eczacı olan Ali Murat Duman Hocamız toplumdaki bir gözlemini bizimle paylaşmış:

Her altı kişiden biri aramızda;

Diyor ki: 'Sağlık Bakanlığının resmi verilerine göre Türk toplumunda her 6 kişiden 1 tanesi, klinik açıdan tanı konulacak düzeyde psikiyatrik problemler taşıyor.

Bir sağlıkçı olarak biliyorum ki, maddi ve manevi açıdan birçok yıkıma yol açan diğer birçok hastalığın kökeninde de psikolojik faktörler var;

Kamu hastanelerinde psikiyatrik teşhis konulup tedaviye başlamak ve bunu istikrarlı bir şekilde sürdürmek ise çok zor;

Bunun hastadan kaynaklanan sebepleri var;

Hekimden kaynaklanan sebepleri;

Ve sistemden kaynaklanan sebepleri var;

Özel hastanelerde ise, sosyal güvencesi olmasına rağmen yerine göre hastalardan 200 lira, 300 lira, 400 lira gibi ek ücretler talep ediliyor.

Ama şu da bir gerçek ki; Psikiyatrik rahatsızlıklar diğer hastalıklar gibi değildir.

Düzenli tedavi süreci ile iyileşme imkânı olan hastalıklardır.

Zengin insanlar, her defasında paraları olduğu için özel hastanelere bu farkları ödeyerek uzun süren tedavi yolculuğuna çıkabiliyor.

Ama ya parası olmayanlar?

Büyük çoğunluğu asgari geçim düzeyine sahip olan ülkemizde bu tedaviye bu farkları verecek kadar para bulamayanlar?

Sahi onlar ne olacak? Düşünebiliyor musunuz, her seferinde bu parayı vererek tedavi olabilecek kaçinsan var ülkemizde?

Eee olmayınca ne yapıyor bu insanlar?

Ne yapsınlar bu sebeplerle ne kamu hastanelerine ne de özel sağlık kuruluşlarına psikolojik açıdan başvurabiliyorlar.

Ne yapıyorlar?

Toplumun içinde dolaşıyorlar, gidecek başka yerleri mi var?

Asıl sorundan habersiz miyiz?

Değerli okuyucularımız bu vesileyle ülkemizde yaşanan birçok acı haberin kaynağından haberimiz mi yok nedir?

Neden bu konuya sosyologlar, antropologlar, üniversiteler ilgi göstermez ki?

Devletin idari ve mülki amirlerinin bu konuda hiçmi araştırma merakı yoktur?

Her gün haberlerde, televizyonlarda gazetelerde cinnet haberleri okuyoruz;

Her birimiz 'vah vah' diyerek okuyor izliyor sonra işimize dönüyoruz;

Peki toplumda var olan bu bireysel öfke patlamalarının sebebini niçin konuşmuyoruz?

Her gün sokakta, evde, iş yerinde ve daha birçok yerde meydana gelen kavgaları, can ve mal güvenliğini tehlikeye atan olayları sadece izleyip geçmeli miyiz?

Psikolojik sorunlarından ötürü kanser olan, verem olan ve daha birçok hastalıklara yakalanan binlerce insanı saymıyorum bile.

Bakın size bir şey söyleyeyim.

Klasik tabirle gazetelerin 3. Sayfa cinayet, gasp, darp vb. haberlerine konu olan veya olması muhtemel kimseler var ya;

İnanın hemen her gün bu kimseler ve daha kendini belli etmemiş kişilerle caddede, otobüste metroda, alışveriş merkezlerinde vs. yan yana dolaşıyoruz biliyor musunuz?

Devlet olarak sağlık kurum ve kuruluşları olarak bu gidişat için bir tedbir almamız lazım. Ü lkemiz, devletimiz, milletimiz ve gelecek nesillerimiz için yapmalıyız bunu;

Bir de yine sağlık çerçevesinden konuya bakıldığında, ekranlardan topluma sunulan televizyon dizilerinde de bu konuya önem vermek gerek.

Ele alınan tiplerin ruh halini bu açıdan değerlendirmek gerek;

Ama görüyoruz ki; Durum içler acısı;

Öyle ki bazı özel kanallardaki diziler resmen Beyoğlu`nun arka sokaklarını evlere servis ediyor.

Özgürlükler ülkesiyiz ama

Kim ne yaparsa kendi kendinden sorumludur.

Ama tutup da bir bar ortamını, bir gece kulübünü bir değil iki değil sürekli getirip getirip toplumun çekirdek yapısı olan aileye sunmanın gayesi nedir?

Bu senaristler ve yönetmenler hiçmi aile ortamında yetişmediler? Hiçmi bunların bir iki nesil öncesi annesi ninesi dedesi olmadı?

Bunlarda aile ortamı, bizim kültürümüz örf adetlerimiz hiçmi yoktu?

Hayat Beyoğlu`nun arka sokaklarından mı ibaret?

Aslında bu sebeple hem kendileri konu sıkıntısı çekiyor hem ülkenin dört bir yanına psikolojik sorunları olan tedavi gereken tiplemeleri servis ediyorlar.

Belli ki bu insanlar bu dar çevreden kurtulamıyorlar. Ama bu insanlara, bu yapımcılara bu senaristlere devlet destek olsa, bu insanlara Türkiye`nin birçok güzel yörelerini, örf ve ananelerini, aile kültürünü önerse daha iyi olmaz mı?

Eğitimcinin ruh hali de çok önemli

Bir diğer önemli stratejik konu da topluma insan yetiştiren eğitimcilerin ruh hali;

Yetimhanede yetişmiş bir gazetecinin hatıratında okumuştum. Diyordu ki kendi çocukluk yıllarında yetimhanelerde görev alan öğretmenler genelde sorunlu tiplermiş. Normal okullarda barındırılmak istenmeyen öfkeli, kaprisli, dayakçı vb. kimselerden oluşuyormuş.

Tam da konusunu ettiğimiz tipler;

Nasıl olsa o kimsesizler yurdunda kalan çocuklar adı üstünde kimsesiz ya; Nasıl olsa o yavrucakların hakkını arayacak ana babaları yok ya; Ne kadar sorunlu öğretmen varsa gönder oraya, rahat et; Bu mudur milli eğitim sorumluluğu? İnşallah bu sistem bugün için tarih olmuştur; Ve inşallah günümüzde yetiştirme yurtlarında bu tür öğretmenler yoktur.

Ve diğer yandan devlet, eğer öğretmenine yeteri kadar imkân sunmayıp onu ek iş yapmaya, -genel geçer örnektir pazarda limon satarak geçimin sağlamaya- &nbsp zorlarsa;

O öğretmen çocuklarımızı eğitmek yerine geçem için pazarda limon sıkarsa;

Devlet de zamanında öğretmenden kıstığı bu paraları, öğretmenin kendi derdine düşerek eğitemediği için sokakta illegal örgütlerin elinde eylem yapmaya zorlanan gençlere TOMA alarak su sıkmak zorunda kalır.

Sağlıklı bireylerin ve sağlıklı toplumun oluşması sadece polisiye tedbirle mümkün değildir; Sağlıkta, eğitimde, kültür sanat ve edebiyatta bir bütün olarak doğruya ve ideale yönelmeliyiz.