'Garb Menba larına Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlakı' kitabındaki şu bölümü okuyunca biraz gururlanacak, biraz da hayıflanacaksınız. Eskiden hakikaten büyük ahlak sahibiymişiz. Bugünlerde sık karşılaştığımız hırsızlık vakaları, o günlerde mümkün değilmiş.(Daily - News) gazetesinde neşredilen mektubunda bir İngiliz seyyahının anlattığı şu menkıbeyi lütfen dinleyin: (Bugün kendi eşyamla yol arkadaşım olan eski bir Macar zabitinin eşyasını nakletmek üzere bir köylünün yük arabasını kiraladım. Sandıklar, port-mantolar, denkler, paltolar, kürkler, atkılar hep açıktaydı. Buralarda yatağın hayâli bile mevcut olmadığı için, gece üstüne uzanmak üzere ben biraz kuru ot satın almak isteyince son derece nâzik bir Türk bana refakat teklifinde bulundu. Köylü de öküzlerini koşumdan çıkarıp bizim bütün eşyâmızla beraber sokağın ortasında bıraktı. Ben onun uzaklaştığım görünce: &mdash Burada birisi kalmalı! dedim.

Yanımdaki Türk hayretle sordu: &mdash Niçin? &mdash Eşyalarımızı beklemek için.

Müslüman-Türk şu cevabı verdi: &mdash  ! Ne lüzumu var Eşyalarımız bir hafta gece gündüz burada kalsa bile dokurum olmaz. Ben bu sözü kabul ettim ve avdetimde her şeyi yerli-yerinde buldum. Şu noktayı da unutmamalı, o sırada İslâm askerleri mütemadiyen gelip geçmekteydi. Bu vakfa bütün Londra kiliselerinin kürsilerinden Hıristiyanlara ilân edilmelidir içlerinden bâzıları rüya gördüklerini zannedeceklerdir: Artık uykularından uyansınlar!)'

Şimdilerde ben diyorum 'Artık uykularından uyansınlar!' Şimdiki halemizden utanıyorum. Bakın yine aynı kitapta, Batılı seyyahların Türk ahlakında örnek verdikleri bölümler.

A.Brayer isminde bir Fransız doktoru İstanbul`da yıllarca kalıp çok esaslı tetkiklerde bulunduktan sonra « Neuf âî inees â Constantinople» isminde iki ciltlik bir eser neşretmiştir: 1836 tarihinde Paris`te neşredilen bu kıymetli eserin birinci cildinin 196 -197`nci sahifelerinde de şu mühim izahata tesadüf edilir: « Kur ân dâima kardeşçe geçinilmesini tavsiye etmekle, az yemeğe itanâat düsturunu koymakla, şarap vesâir müskirat gibi inşam baştan çıkaran içkileri ve her türlü hava oyunlarını men etmekle, kadınların evlerinde oturmalarını ve sokağa örtülü çıkmalarını emretmekle cemiyet hayatı için meş`um olan bu temayülleri mümkün olduğu kadar imha etmiştir. İşte bundan dolayı İstanbul ­ un en hareketli sokaklarıyla en kalabalık mahalleleri gündüz az gürültülü olur ve güneş battıktan biraz sonra da derin bir ıssızlık İçinde kalır. Tophane nin büyük meydanıyla emsali yerlerde hangi tabakadan olursa olsun bir Müslüman &ndash Türk`ün diğer bir Müslüman &ndash Türk`e hiddetle baktığı nâdir görülür fakat küfrettiği, yakana yapıştığı ve dayak attığı hiçgörülmez. İhtiyarlığın eski Kahramanlık çağlarında hâiz olduğu nüfuz ve te sir Müslüman Türkler arasında hâlâ berdevam olduğu için, ak sakallı bir ihtiyar öyle bir galeyanı bir kaçata sözü ve bir iki âyet iradiyle derhal teskin edip rezalete nihayet verebilir. Düello ve intiharın ne olduğu meçhuldür. Avrupa nın bâzı payitahtlarında çok büyük polis kuvvetleri bulunduğu halde cinayetleri önleyip canileri yakalamaya kâfi gelmemesine mukabil, İstanbul`da polisin hemen hiçbir işi yok gibidir» . Ayni eserin ayni cildinin 234 &ndash 235`inci sahifelerinde de şu izahata tesadüf edilmektedir: « Yankesicilik, dolandırıcılık, anahtar uydurma, kırıcılıkla çalma, pencereden girme vesâir suretlerle yapılan hırsızlıklara gelince, işte o gibi vakalar son derece nâdirdir. Aynı bir cürmün ehemmiyetsiz farklarla birbirinden ayrılan bu muhtelif şekilleri Avrupa ceza kanunlarının ekserisinden pek ince farklarla tefrik edilip birbirinden ayrı cezalara tâbi tutulduğu halde, Türkiye de bunlar meçhuldür. Ev kapılarının şöyle böyle kapandığı ve esnafın umumî ahlâka itimâd edip dükkânım açık bırakarak gaybubet ettiği bu muazzam payitahtta her sene azami altı hırsızlık vakası olur: Bunların failleri de ekseriyyetle Yeniçeriler (Yâni Türk olmayan Devşirmeler) dir» . istanbul da bir kaçsene tedkikatta bulunduktan sonra, 1855 tarihinde « La Turquie actuelle» ismindeki kıymetli eserini Paris de neşretmiş olan müverrih (A. Ubicini), çok bitaraf bir zihniyet mahsulü olan kitabının 329 - 330 uncu sahifelerinde o devrin taşraya da şâmil olan mutlak emniyetini şöyle anlatır: 'Bu muazzam payitahtta dükkâncı herkesçe malû m namaz saatlerinde dükkânını açık bırakıp gittiği ve geceleri evlerin kamuları alelade bir mandalla kapatıldığı halde, senede yalnız dört hırsızlık vak ası bile olmaz. Ahâlisi sırf Hıristiyanlardan mürekkep olan Galata ile Beyoğlu nda ise hırsızlık ve cinayet vak aları duyulmayan gün geçmez. Taşralarda da iffet ve istikamet aynı derecededir.

(Paul Eudel), « Constantinople, Smyme et Athenes» ismiyle 1885 de neşredilen seyahatnamesinde bir çok hakikatleri samimiyetle i tiraf etmiştir meselâ 190`ıncı sahifesinde şu müheyyiçkayde tesadüf edilir: « İnsana heyecan veren ulvî bir âdet mucibince camiler, seyâhate çıkacak kimselerin her türlü ticarî senetleri ve eshâmiyle kıymetli eşyalarım emânet olarak bırakmalarına her zaman âmâde bulunur. En eski devirlerden beri hiçbir zaman bu, emânetlerden her hangi bir şey çalınmış olduğu görülmemiştir. Bizim memleketlerde hırsızların bu kadar insaflı davranacaklarını te min edemem» . On-yedinci asrın ortalarından On-dokuzuncu asrın sonlarına kadar iki buçuk asırlık uzun bir devrin muhtelif dallarıda Türkiye yi tedkik eden Garp müellifleri o kadar çoktur ki, bunların hepsini gözden geçirmek için bir çok ciltler doldurmak lâzım gelir: Onun için burada ancak bâzılarının şehâdetlerini iktibas etmekle iktifayı zarurî görüyoruz. Bu müellifler içinde bitaraf olanlar da, düşman olanlar da netice itibariyle hep ayni hakikatleri tespit ve itiraf ederek birbirlerini te yid ediyorlar demektir. Ü zerlerine ittifak edilen noktalar şöyle sıralanabilir:

1 &mdash Eski Türkiye de zabıta vak alarına tesadüf edilmemesi ve ender olan bâzı vak aların da Türk olmayan unsurlara aidiyetinin tespiti. O zamanki Türk milletinin ahlâkî seviyye itibariyle en ileri millet olduğunu gösterir.

2 &mdash Eski Türkiye de vukua gelen ender zabıta vak aların başlıca âmilleri Rumlar, Bulgarlar ve Devşirmelerdir.

3 &mdash Türkler arasında yankesicilik, dolandırıcılık, hırsızlık, ihtikâr ve sahtekârlık tamamiyle meçhul şeylerdir.

4 &mdash Eski Türkiye de evlerin kapıları her zaman ardına kadar açık bırakılabilir veyahut tahta bir mandalla mandallanırdı dükkânlar da ayni vaziyetteydi.

5 &mdash Ayni emniyete köylerle Türkmen aşiretleri arasında da tesadüf edilmesi hayretlerle karşılanmıştır.

6 &mdash Eski Türkiye de düello ve intihar gibi hareketler de tamamıyla meçhul şeylerdir.

7 &mdash İşte bütün bunlardan dolayı eski Türk zabıtası işsiz bir zabıta şeklinde gösterilmiştir.

8 &mdash Netice itibariye eski Türkiye de emniyet ve âsâyiş, Garp memleketlerinin hepsinden üstündür.

9 &mdash Avrupa müelliflerini asırlarca hayretler içinde bırakan bu ulvî ahlâk seviyesinin başlıca âmili Kur ân-ı Kerî m dir.

10 &mdash Bu vaziyet karşısında Garp Hristiyanlığı Daily - News gazetesinde neşredilen bir mektupla ikaz edilerek ibret almaya ve intibaha davet edilmiştir.

Bu kitabın sadeleştirilerek okullarımızda ders kitabı olarak okutulmasını teklif ediyorum.

Artık uykularından uyansınlar.