`height=

Gazeteci yazar, öğretmen Asım Gültekin dünya yolculuğunu tamamlayarak ebedî âleme doğdu, uçmağa vardı. Rahmet olsun;

Ölümlerin çoğaldığı bir dönemin orta yerinden geçiyoruz. Gün geçmiyor ki bir tanıdığımızın vefât haberiyle sarsılmayalım. Hayat kadar memâta da ibret nazarıyla bakabilenlere ne mutlu!

Netice itibarıyla ölüm hayatın ikiz kardeşi. Hayat ile ölüm içiçe, sarmaş dolaş. Yakın zaman önce yeğenimin oğlu dünyaya geldi. Nihayet dün meşguliyetlerden fırsat bulup ismini koymaya gittiğim taze bebek Mustafa Batur`u kucağıma aldığımda annesi ve babası için mesuliyetin ne kadar büyük olduğunu idrak ettim. Yatsı ezanı vaktinden hemen önce evime varıp da telefonu elime aldığımda sosyal medyada birbiri ardına Asım Gültekin`in vefâtıyla ilgili paylaşımları ve dahi şahitlikleri gördüm.

İsmiyle müsemma, Asım`ın Nesli`nden bir münevver.

İnsan, yakın çevresinden, teşrik-i mesai içerisinde bulunduğu kimseleri kaybettiğinde çoğu kez eli ayağına dolanıyor, ne/neler yazacağını bilemiyor. Şahitlik bağlamında evvelemirde Asım Gültekin`in güzel bir Müslüman şahsiyet olduğunu ifade etmek isterim. İsmiyle müsemma bir zattı. Malum olduğu üzere 'Asım' ismetten geliyor. İsmet masumiyet demek, günah işlemekten uzak durmak, kalbin bu vadide tir tir titremesi demek. Asım Gültekin, peygamberlere mahsus ismet sıfatından ilham ile güzel iş ve amellere yönelen bir münevver şahsiyetti.

Merhum Gültekin ile nitelikli ve özgün kültür haberlerinin adresi Dünya Bizim haber portalında genel yayın yönetmenliği yaptığı dönemde uzun bir süre teşrik-i mesaimiz olduk. Dünya Bizim`de birlikte yazdık, toplantılara katıldık. Muhtelif eylemlerde aynı saflarda yer aldık.

Dergicilik alanında önemli çalışmalara imza attı.

Dergicilik alanında önemli çalışmalara imza attı. Bulunduğu çevrelerde gençlerin dergicilik özelinde yayın ve kültür hayatına dâhil olmasını temin etti. Ü stad Meriç'Bir devrin vasiyetnamesidir dergi, vasiyetnamesi yahut mesajı. Kapanan her bir dergi kaybedilen bir savaş veya intihar' diyordu. Eski bir dergici olarak dergilerin kapanmasının müessislerinin maşeri vicdanında meydana getirdiği tesirleri ayne`l-yakî n bilirim. Asım`ın da yayınladığı, öncülük ettiği dergilerin bir bölümü kapandı. Ama oralarda kurulan dostluklar baki kaldı. Asım Gültekin kültür sanat ve dahi dergicilik camiamızın gök kubbesinde âvâzesini salarak oldukça hoş sadalar bıraktı.

Kaderi Akif Emre`ninkiyle kesişti.

Ü lkemizin önemli fikir ve kültür sanat portallarından Dünya Bülteni ve Dünya Bizim`in eski(mez) genel yayın yönetmenleri benzer şekilde kalp kriziyle vefat etti. Yazı masasının başında garik-i rahmet olan Akif Emre`den üçyıl sonra Asım Gültekin de sanat, edebiyat ve fikir atmosferimize en verimli katkılarını sunduğu/sunacağı bir dönemde 45 yaşında ötelere, ötelerin ötesine bir şehbal kuşunun kanatlarında 'merhaba' dedi.

Kültür insanıydı;

Asım Gültekin kültün insanıydı. Kendini kültüre, sanata, edebiyata, yayıncılığa, sivil toplum kuruluşu çalışmalarına vakfederek mücadelesini bu yönde verdi. Allah`ın kendisini böylesi bir alanda vazifelendirdiğini gördü. Ve iki günü birbirine müsavi olmadan gayretlere râm oldu.

Caf Caf mizah dergisinde güzel çalışmalara imza attı.

Ü lkemizde kodlarını medeniyet değerlerimize yaslayan mizah dergisi yok gibi. Asım Gültekin, bu alanda rehberi, ağabeyi, eğitim ve kültür girişimcisi Erhan Erken`in rehberliğinde Caf Caf mizah dergisinde önemli çalışmalara imza attı.

Caf Caf`ta 'Türk okuyucusuna ne kadar yaklaşabiliriz?' sualine cevap arayan Gültekin bir hasbihalimizde seviyeli mizah anlayışıyla yola çıktıklarını, dergilerinin entelektüel birikime sahip, medeniyetiyle barışık, gençve dinamik bir yayın kadrosuna sahip olduğunu belirterek 'sürekli üretmek, korkmadan, kendimizle yüzleşerek üretmek zorundayız. Yeni bir tüketim dili geliştirecek miyiz, gençliğe ideal modeller, model şahsiyetler sunacak mıyız gibi sorulara cevap aramalıyız' cümlelerini kurmuştu.

Özüyle sözü hâliyle kâli birdi.

Asım kardeşimizin özüyle sözü, hâliyle kâli birdi. Dediğini yapar, yaptıklarını derdi. Bilirsiniz, cemiyetin orta yerinde kurulup duran, iş dünyasını plaza hayatından, diplomadan ve sayılardan ibaret gören mütekebbir tipler vardır. Çalışma ortamlarında kendileriyle üst ve yatay pozisyonlarda olanlara karşı oldukça yumuşak ve müşfik alt pozisyonlardakilere ise sert ve duygusuz bir şekilde davranışlarda bulunur böyleleri; Denetim ve gözetimin olmadığını düşündükleri yerlerde de muhataplarına her türlü haksız, hukuksuz, kanunsuz, erdemsiz muameleleri reva görürler... Hâl böyleyken bir de sû ret-i haktan ve insandan görünürler!  Böylelerinin Asım Gültekin`den öğreneceği çok şey var. İçi-dışı bir, pak bir insandı, insan-ı kâmildi Asım. Neyse oydu. Yönetiminde bulunduğu müesseselerin çaycısına da, okulunda öğrencilerine de, -Yedi Hilal ve vb. gibi ictimai çalışmalarında- paydaşlarına da Müslümanca mukabelelerde bulunur, olması gerektiği davranarak insana insan olduğu için değer atfederdi. Bu bağlamda mütekebbir değildi, tevazu sahibiydi, mütevazıydı. Bilenler bilir, son kelime Asım için vaz edilmiştir dersek mübalağa etmiş olmayız.

Koçali: Öğretmenden önce bir ağabeydi.

Bir önceki paragrafta Asım Gültekin`i tarif ve tavsif bağlamında iş dünyasından misal getirmiştik. Yazımıza, merhumun iş/eğitim camiasından öğrencisi Sefa Koçali`nin ve kültür dünyasından yol arkadaşı Ahmet Mercan`ın şahitlikleriyle devam edelim.

Sefa Koçali merhumun Pertevniyal Lisesi`nden öğrencisi... Şimdiki zamanda işinin ehli bir mühendis olan Sefa`dan hocasıyla ilgili şahitliklerini yazmasını rica ettiğimde şu notları gönderdi.

'Asım Gültekin öğretmenden önce bir abiydi. Sınıfa girdiğinde yine bambaşka bir konu üzerinde edebi bir metni okuyacak, ya da kelimelerin kökeninde kaybolacaktık. Saatlerce 'a' harfini anlatabilirdi mesela.

Ezberci eğitime karşı, düşünmeye, okumaya, anlamaya yönlendiren bir öğretmendi. Dergileri çok severdi. Bize dergi okumayı sevdiren oydu.

'Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!'

Hiçunutamadığım bir an olarak, Cumhuriyet mitingleri düzenlendiği dönemde sınıfa girdi, ortam alevli, lise öğrencileri Asım hocadan da bir şeyler duymak istiyor. Asım Hoca oralı değil, 'şiir okuyalım' dedi. Açtı, Mehmet Akif in Safahat`ını. Başladı, 'Tükürün' şiirini okumaya. 'Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!/Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!'

Ahmet Mercan: Asım Gültekin hikmet üretirdi.

'Asım Gültekin in camiada özgün bir yeri vardı. Bu meyanda ona muadil ya da ona denk bir başka isim hatırlamıyorum. Topyekû n bir camia için çalışan bir adamdı. Donukluğu harekete geçirirdi. Büyüklerine, küçüklerine iş çıkarır, hikmet üretirdi...

Mercan: Bir yanımı alıp götürdü.

Sadece benim değil zannediyorum, herkesin bir yanını aldı götürdü. İslam ona çok yakışıyordu ve o inancını coşkuyla taşıyordu. Hem ülkesini hem camiasını hem de ümmetini seven, büyük bir aşkla, sevgiyle, coşkuyla bu işi yapıyordu. Daha bizden sonraya kalacak ve bizi temsil edecek diye baktığım bir insandı. Allah mağfiret etsin' Â min.

İnsan olmayı ve insan kalmayı başardı.

Aliya İzzetbegoviç, 'İnsan olmak ve insan kalmak, Allah`a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur' diyordu. Hayat aslında insan olma ve insan kalma davasıdır. Kâmil manada 'insan' olanlar, eşref-i mahlû kat vasfının şuuruyla çevresini şenlendirir, söz konusu vasfı unutanların sıfatı ise 'bel-hüm edall'dir.

Camiamızın başı sağ olsun.

Ahmet Mercan Ü stad`ın kaldığı yerden devamla, rahmetin nur olup yağdığı günlerde dünya nöbetindeki sırasını güzel bir imtihanla, insan olarak yaşayıp insan olarak kalabilmek gibi bir erdemle savıp ebedî âleme doğan Asım Gültekin`e dua ederek yazımıza nihayet verelim. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet, makamı âli olsun. Cenab-ı Hakk kederle eşi Nuran Hanım`a, çocuklarına, büyüklerine sabrı cemil ihsan eylesin. Camiamızın başı sağ olsun. Â min.