İttifak Gazetesi Sözlü Tarih Vâlâ Sidar yazı dizimizin altıncı ve son bölümünde yeniden huzurlarınızdayız. Mütevazı imkânlarla Türk at yetiştiriciliği tarihine adını altın harflerle yazdıran Vâlâ Sidar`ın aziz hatırasını gazetemizin hoş kokulu satır aralıklarında bugünün ve yarının irfanına arz etme çabasında bulunduk. Bu vesileyle merhuma Allah`tan rahmet niyaz ediyorum. Makam-ı âlî , mekânı Firevs olsun. Â min.

İbrahim Ethem Gören: Kaan Bey Yalel`de sonra Royal Dancer geliyor sanırım... 

Kaan Sidar: Evet İbrahim Ethem Bey, Royal Dancer` a gelince; Babamın koştuğu atların içinde tartışmasız en kabiliyetli ve başarılı olanıydı. Ü nlü atçılarımızdan İlyas Çokay`ın yetiştirdiği ve 20. yüzyılın en seçkin safkanlarından Native Dancer`ın Türkiye`ye gelen tek temsilcisi olan Royal Ride ile, Mine 3 gibi seçkin bir kısrağın kızı olan Royal Dancer 1977 yılında rekor bedelle babam tarafından satın alındı. Bunu duyan merhum Mehmet Kemal Karamehmet babama 'Vâlâ, ahır tay dolu, git istediğini seç, koş, kazan, öde. Kapalı kutu, ne idüğü belirsiz bu bir taya neden bu kadar yüksek bir bedel ödedin!' diye tepki göstermişti. 

'At parayla alınmaz.'

At parayla alınmaz diye bir söz var. Fakat bunun istisnalarından biri de Royal Dancer`dır. Hayatının ilk 3 yarışını yılın en seçkin taylarını mağlup ederek kazanan Royal Dancer seyisinin ihmali nedeniyle sakatlandı ve 2 yaşlı tayların en önemli iki koşusundan biri olan Kraliçe 2. Elizabeth koşusunda sakatlığına rağmen 2. olmayı başardı. Royal Dancer`ın bu derecesi bizim için birincilik kadar anlamlı ve değerlidir. Royal Dancer tam iki yıl süren ve türlü aksiliklerin peşimizi bırakmadığı tedavi döneminden sonra eski performansına geri dönemese de yine de başarılı sonuçlar elde etti ve sakatlığı nüksettiğinden anne olmak üzere TJK Pansiyon Haraya kabul edildi.  

`height=

TJK`nın Pansiyon Hara`sını da konuşalım;

Pansiyon Hara TJK tarafından safkan İngiliz yetiştiriciliğini teşvik etmek amacıyla İzmit`in Bayraktar köyünde kurulmuş ve bünyesinde damızlık aygırlar da bulunan örnek bir tesistir. Bu haraya belli vasıflara sahip olan kısraklar pansiyoner olarak kabul edilir.  Kendine ait harası olmayan küçük yetiştiricileri destekleme amacıyla kurulmuştur. Kâr amaçlı değildir.  Pansiyon Hara bugün farklı bölgelerdeki modern tesisleri, veteriner hizmetleri ve deneyimli personeliyle İngiliz atı yetiştiriciliğimizin temel direğidir. 

Royal Dancer İzmit`teki harada neler yaptı?

Royal Dancer iki yıl süren tüm çabalarımıza rağmen gebe kalamadı ve Suudi Arabistanlı bir yetiştirici, kısrağın durumunu bildiği halde ciddi bir bedel ödeyerek satın alıp Arabistan`a götürdü. Orada görevli bir Amerikalı veteriner kısrağı tedavi ederek gebe kalmasını sağlamış ve kendine tıpatıp benzeyen bir tayı olmuş. Bunu da o dönemde Suud`da at binen eski jokeylerimizden Mustafa Yüksel ağabeyim anlatmıştı. Ancak sonrasını takip edemedik, akıbetini bilmiyoruz maalesef. 

Royal Dancer`dan sonra;

Royal Dancer`dan sonra da muhtelif atlar koştuk. Hepsi çeşitli yarışlar kazandılar, bize yük olmayıp kendi ekmeklerini çıkardılar.  At koşmaya birkaçyıl ara veren babam 1987 yılında pansiyon harada bulunan meşhur atçı Özdemir Atman`ın yetiştirmesi Ela adlı kısrağı alarak yetiştiriciliğe başladı.

Ela nasıl bir attı?

Ela doğurgan bir kısraktı bize arka arkaya dört tay verdi. Bunlardan Ruby`i kendimize ayırıp diğerlerini ve kısrağı gebe vaziyette günümüzün önemli yetiştirici ve atçılarından Arek Kuyumcuyan`a sattık. Ruby tam 11 yarış kazandı, birçok derecesi de var. Yarış hayatı bittikten sonra tayını aldığımız ve hayatının sonuna kadar baktığımız Ruby`nin soyu halen devam ediyor. Torunu Carduelis`n kızı Grand Duchess de halen Sipahi Ocağı`nda ve engel atlama konusunda bir hayli başarılı. Arek Kuyumcuyan`a sattığımız tayların üçü de yarış kazanmayı başardılar. Bunlardan Magic Boy adındaki erkek tay grup koşularda çok başarılı oldu ancak şanssız bir şekilde sakatlanarak pistlere çok erken veda etti.

`height=

Babanızın koşan son atı hangisidir?

Babamın sağlığında koştuğumuz son at Carduelis`tir. Bu kısrak kısa yarış hayatına rağmen üçyarış kazanmayı başarmış karakterli bir yarış atıydı. Son koşusunu babamın cenaze merasiminin yapıldığı 6 Temmuz 2010 günü koştu ve akabinde haraya gönderdik. Babam hayatının son günlerine kadar atçılıktan kopmadı. Hasta yatağında bile yarışları takip etmekten vazgeçmezdi. Korkunçbir sigara tiryakisiydi. Günde üçpaket sigara içerdi, bu iptilâsının bedelini canıyla ödedi maalesef. Torunu Alp`in büyüdüğünü görememiş olması içimde bir ukdedir.

Vâlâ Sidar`ın Türk atçılığı için ürettiği katma değerleri nasıl özetlersiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi babam çok sayıda atı olan, büyük bir eküriye sahip olmadığı halde sahalarda uzun bir süre varlık gösterebilmiş ve başarılı olmuş nadir atçılardan biridir. Bu başarısı camianın önde gelen duayenlerince de her zaman takdir edilmiştir. Bir dönemin büyük atçıları olan Sadun Atığ, Cemal Kura, Sadık Eliyeşil, Halim Celaloğlu, Mehmet Kemal Karamehmet, Atıf Er, İlyas Çokay, Turhan Türeray, Ergin Talay, Kenan Atan, Galip Ekenler, Ercan Emre, Semiral Bilbaşar, Avram Barokas, Can Güven, Edip Çizmeci ve Ferit Tanaçan gibi isimler babamı çok takdir ederler ve değer verirlerdi. Bunların dışında yarış basınının önemli isimlerinden antrenör Bülent Oktar`ın babası, at sahibi Burhaneddin Oktar`ı da özellikle zikretmek isterim. Onunla da unutulmaz anılarımız var. 

`height=

Bu arada babamın çok yakın arkadaşları olan camianın başarılı antrenörleri Niyazi Atamer, İbrahim Kurt (Ekrem Kurt`un ağabeyi), Burhan Şenemgen Sedat Metin (Mavro Yaşar ve Metin Körmükçü`yü de rahmetle anmak isterim. Ayrıca unutulmaz Orjin Uzmanı ve Türk Soykütüğünün hazırlanmasında büyük katkıları olan 'Orjin Osman' lakaplı ve Royal Dancer`ın hayranlarından Osman Atakol`u da anmadan geçemeyeceğim. Babamla tavla partileri çok meşhurdu. Her seferinde mars olmasına rağmen tavlada çok usta olan babama kafa tutmaktan ve iddialaşmaktan bir türlü vazgeçemezdi.  

Vâlâ Sidar koşusunun hikâyesini de konuşalım?

Babamın vefâtından bir yıl sonra babamın yine yakın dostlarından atçı, yetiştirici ve TJK Yönetim Kurulu Ü yesi, değerli ağabeyim Ercan Emre`nin önayak olmasıyla Türkiye Jokey Kulübü babamın adına kupalı bir koşu ihdas etti. Böylelikle her yılın eylül ayında koşulan 3 ve yukarı yaşlı safkan İngiliz atlarına mahsus bu koşuyla babamın hatırası yaşatılıyor. Biz de hipodromda o gün ailece hazır bulunarak kazanan atın sahibine kupasını takdim ediyoruz. Bundan dolayı da Türkiye Jokey Kulübü`ne müteşekkiriz.

Babamın atçılıktaki başarısının en önemli faktörü ahır bakımına çok önem vermesiydi. Eskilerin 'At Ahırda Koşar' sözüne uygun biçimde at ve tayların beslenmesine, tımarına, idman ve yarış sonrası dinlendirilmesine çok ihtimam gösterirdi. Koşacağı yarışları da dikkatle seçer, bu seçimi yaparken atın karakter ve fiziksel özelliklerini de mutlaka dikkate alırdı. Jokey seçiminde de ata uyum sağlayabilecek, yumuşak elli ve sakin mizaçlı jokeyleri tercih ederdi. Mesela Kızıltopraklı kısa mesafelerde başarılı olan, süratli ve önde gitmeyi seven bir attı. Ayrıca kum pistte ve özellikle yağmurlu havalarda, çamur pistte çok başarılı oluyordu. Dolayısıyla atların koşacağı yarışları seçerken bu özellikleri dikkate almak gerekiyor. 

At seçimi kriterlerine de değinir misiniz?

At seçerken dikkat edilmesi gereken önemli hususlar öncelikle orjin, yani soy ve  fiziksel yapıdır. Babam at seçerken bunlara dikkat etmekle birlikte atın mutlaka yürüyüşüne,  nasıl adım attığına ve bilhassa ayak ve tırnaklarına bakardı. Ayrıca alacağı atı ahırda da izler, huyu, suyu nedir?` diye anlamaya çalışırdı. 

Atlar insanlar gibi farklı karakter özelliklerine sahip canlılardır. Babam bütün bunların dışında hislerine çok güvenirdi ve atla göz göze geldiğinde bir bağ kurabilmişse tercihini o doğrultuda kullanılırdı. Sonuçitibarıyla at seçmek bir sempati işidir. İlk görüşte duygusal bir bağ kurduğunuz atlarda kolay kolay yanılmazsınız. Böyle durumlarda ufak tefek kusurların pek de önemi yoktur. Dünyanın bütün büyük atçıları da benzer şeyleri söylerler ve bu konuda hemfikirlerdir. Babam diğer atçılarla birlikte lokalde vakit geçirmek yerine ahırda atların başında bulunmayı tercih eder seyislere bizzat nezaret eder, işler bittikten sonra onlarla birlikte yemek yer, çay içer, sohbet ederdi. 

Vâlâ bey bildiğim kadarıyla at konulu ilk Türk sinemasında oynamış. Biraz da sinema konuşalım isterseniz. 

Evet. Bildiğiniz gibi 2018 yılında vizyona giren Özdemir Atman`ın Bold Pilot adlı atını, bu atın etrafında gelişen jokey Halis Karataş ve merhume eşi Begüm Atman Karataş`ıın aşk hikâyesini anlatan Bizim İçin Şampiyon adlı film büyük ilgi görmüştü. Aslında Türk sinema tarihinin at yarışı konulu ilk filmi 1953 yılında çekilen ve Babam Vâlâ Sidar`ıın başrolde oynadığı 'Ölüm Yarışı' adlı filmdir. Hayal Film tarafından çekilen bu filmin yapımcısı İsmet Alkaya, Rejisörü ise Cezmi Ar`dır. Filmde Jokey Nejat rolünü oynayan babam başrolü Sibel Göksel ile paylaşmış, Turan Seyfioğlu, Muzaffer Nebioğlu, Ali Tevfik Aktan ve Senih Orkan gibi devrin önemli oyuncuları da filmde rol almıştır. Filmin bazı sahneleri Kalamış sahilinde çekilmiş. Babamın filmde oynadığını duyan bütün mahalle sahile akın etmiş.

Filmin senaryosuna da değinelim;

'Turan ile İrfan at yarışlarında jokeyleri ayarlayarak, para kazanıp geçimlerini sağlarlar. Turan`ın, İrfan`ın karısı ile gizli ilişkisi vardır. Turan`ın kız kardeşi Nevra, Nejat isimli at sahibi bir jokeyle tanışır ve ağabeyini de tanıştırır. Turan bu tanışmadan sonra hileli işlerden uzak durmaya başlar, İrfan ile ilişkini azaltır. İrfan ise hileli yarışlara devam eder. İrfan sevgilisi ile Nejat`ın atına doping yaptırır, at ölür. Yapılacak centilmenlik yarışına Turan da katılacaktır. İrfan bu kez atın eğerini kestirir, yarış sırasında attan düşen Turan ölür. İrfan suçu Nejat`ın üzerine atmak ister. Bu arada bir ara Turan ile ilişkisi olan karısını da ortadan kaldırmak ister, araba ile çarptığı karısı Selma ölür, bu sırada çevredekiler İrfan ı yakalar.'

`height=

Tam bir Türk filmi!

Ölüm Yarışı ticari açıdan başarılı bir film olmamakla birlikte ülkemiz Sinema ve At Yarışı tarihi açısından bir ilk olma özelliği taşıdığından çok önemli. Bu filmden sonra Gesi Bağları adlı filmde rol alacak olan babamın sinema kariyeri yapımcı İsmet Alkaya`nın iflas etmesiyle sona ermiş. Film sinemalarda vizyona girdiğinde babam Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı`nda Askerliğini yapıyormuş. Babamın Komutanı o zaman binbaşı rütbesinde olan Muzaffer Batur (Yalçın Batur`un babasıdır) taburu toplayıp sinemaya götürüp filmi seyrettirmiş. O dönemde Cumhurbaşkanı Celal Bayar`ıın meşhur atı Tufan ile Muzaffer Batur ilgileniyor babam da kendisine yardım ediyormuş, sonradan Ekrem Kurt da Muhafız Alayı`na gelmiş ve Tufan`aa yarışlarında binmiş. Babamla rahmetli Ekrem Kurt`un dostlukları o zamana dayanıyordu. Ölüm Yarışı`nın master kopyası maalesef kayıp. Çok aradık ama bulamadık, elimizde filmden tek bir kare var. O da Veliefendi pistinde babamın Fikret Yüzatlı`ının Ekspres adındaki atının üstündeki görüntüsü. 

Sizin atlarla teşrik-i mesainizi de konuşalım;

Ben de küçük yaşlardan itibaren bana at sevgisini aşılayan babamla birlikte erkenden kalkar, atlarımızın idmanlarına gider, yarışlarını da hiçkaçırmazdım.  Özellikle Kızıltopraklı ve Yalel`e de ara sıra binip gezinti yaptırırdım.  Daha sonra at sahibi belgesi de aldım. Benim üzerime koşan ilk atımız da Ruby oldu. Bu arada 1989 yılında bir arkadaşımla ortak bir at satın alarak 1903 yılında Mahmut Şevket Paşa tarafından kurulan ülkemizin ilk binicilik kulübü Sipahiocağı`nda biniciliğe başladım. Belli bir seviyeye geldikten sonra biniciliğe kendi atım olan Hayta ile devam ettim. Hocalarım eski milli biniciler E. Süvari Albaylar Ramiz Egeli ve İbrahim Murat`n üzerimde çok emekleri vardır. Her ikisine de Allah`tan rahmet diliyorum.

 min.

Zamanla iyi bir düzeye gelmeme rağmen iş yoğunluğum nedeniyle lisansım olduğu halde müsabaka koşmak nasip olmadı. Ancak kabiliyetli bir at olan Hayta`yı yine milli binicilerimizden Bülent Bora ile yarışmalara soktuk ve başarılı sonuçlar elde ettik. Bülent Bora ağabeyim halen Türkiye Binicilik Federasyonu`nun başkanlığını yürütmektedir. Artık yarış sahasından uzak kalmış olsam da zaman zaman baba dostları ve eski arkadaşlarımla hipodromda kır kahvesinde buluşuyor eski günleri yâd ediyor, hatıraları tazeliyoruz.

Vâlâ Bey bildiğim kadarıyla yelkencilik de ilgilenmiş.

Merhum babam atçılık dışında yelken sporuyla da ilgilenerek önce İstanbul Yelken ve sonra Fenerbahçe kulüplerinin takımlarında Pirat ve Snipe sınıflarında yarışmıştır.  Her ikisi de başarılı yelkenciler olan amcam Ziya Sidar ve babam, yelken camiasında 'fırtına kardeşler' lakabıyla tanınırlardı. Fenerbahçe`nin ünlü futbolcuları Kaleci Necdet Erdem, Fikret Kırcan, (Küçük) Fikret Arıcan (Büyük), Basri Dirimlili, Burhan Sargın, Can Bartu ve Lefter Küçükandonyadis de babamın yakın arkadaşları arasındaydılar.

Vâlâ Bey`in Fenerbahçe`nin efsane futbolcusu Lefter`e de önemli bir hizmetinin sebkat ettiğini işitmiştim.

El-Hak doğrudur. 6-7 Eylül olaylarında babam arkadaşı Saltuk Amca`yla birlikte Büyükada`ya giderek Lefter ve ailesini koruma altına almışlar. Bunu da sizin aracılığınızla paylaşmış olayım.  Ailemiz Kadıköy`ün takımı Fenerbahçe`nin renklerine gönülden bağlıdır. Takımda sol açık oynayan dedem, yelkenci babam, yine yelkenci olarak ben 3 kuşak Fenerbahçeliyiz. Babam Fenerbahçe`nin Yüksek Divan Kurulu üyesiydi, ben de halen Kongre üyesiyim. Divan üyeliği için süremin dolmasını bekliyorum. Dördüncü kuşak Fenerbahçeliyi de yetiştiriyoruz inşallah. Bu arada yarış formamızın renklerinin de sarı-lacivert olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Rahmet olsun; At ve atçılık sohbetinin bitmez tükenmez bir yönü var; İyi atlara Yalel`in sırtına binip yelelerine tutunup ebediyet âlemine koşan Vâlâ Sidar`a rahmet niyaz ediyorum. Ruhu şâd, makamı âlî , mekânı cennet olsun. İlginiz için teşekkür ediyorum.

`height=

İşte böyle. Bu dünyadan bir de Ahmet Vâlâ Sidar geçti. Babam şimdi Karacaahmet kabristanında diğer aile büyüklerimizle birlikte basübadelmevti bekliyor. Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.

 min.

Baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş. Sözlü Tarih çalışmanızda babam Ahmet Vâlâ Sidar`a da yer verdiğiniz için ailemiz ve şahsım adına teşekkürlerimi sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.  

Son kelâm diyelim Kaan Bey.

Bir Arap atasözüyle bitirelim bu durumda İbrahim Ethem Bey: 'Saadetüd dünya alâ zahr`ül-Hayl/Dünyanın saadeti atın sırtındadır.' 

BİTTİ.