`height=

Türkiye son yıllarda savunma sanayine dönük olarak ciddi yatırımlar yapıyor. Türk ordusunun kullandığı silah ve mühimmatlardaki yerlilik oranı her geçen yıl artıyor. Hükümetin özendirici teşvikleri sonucu pek çok alanda yerli üretime rastlayabiliyoruz.

Savunma sanayinin bir başarı öyküsü olarak aktarılan ATAK helikopterleri de bir süredir asker ve polis tarafından terörle mücadelede kullanılıyor. Bugüne kadar ciddi bir sorunla karşılaşılmayan T-129 helikopterleriyle ilgili geçtiğimiz ay sevindirici bir haber çıkmıştı. Buna göre Türkiye, yaklaşık 1,5 milyar dolar karşılığında Pakistan`a 30 ATAK helikopteri satmıştı.

Yıllardır ithalatçı bir ülke olan Türkiye için bu sevindirici haberdeki bir ayrıntı dikkatimden kaçmamıştı. T-129 helikopterinin satışı için ihtiyaç olunan lisans izni de alınmıştı. Çok detay verilmese de, helikopterin yabancı menşeli olan motorundan dolayı lisans izni gerekiyordu. ATAK helikopterinde ABD üretimi motor kullanıldığı savunma sanayini yakından takip eden gazeteciler tarafından da ifade edilmişti.

Türkiye`yi hayli sevindiren bu ihracatla ilgili şimdi de olumsuz haberler geliyor. ABD ile gerilen ilişkilerin sonucunda alınan yaptırım kararının ATAK helikopterinin satışını da kapsadığı iddiaları ortaya atıldı. Buna göre ABD, kendi üretimi motorun kullanıldığı helikopterin satışına izin vermiyor. Sözleşmeler ABD`ye böyle bir hak tanıyor. Peki Türkiye bu durumda ne yapacak, Pakistan`a yönelik satış iptal mi edilecek?

Savunma çevreleri alternatif motorun hazır olduğunu savunuyorlar ama bunun ne kadar gerçekçi olduğu tartışılır. Performans testleri mevcut motora göre yapılmış bir helikopterin yeni bir motorla nasıl bir başarı sergileyeceği bilinmiyor. Yaşanan bu kaostan dolayı Pakistann da satışı iptal etme hakkı doğabilir.

Hükümetin her fırsatta büyük bir başarı hikayesi olarak anlattığı yerli savunma sanayi alanında daha katetmemiz gereken çok yol olduğu bir kez daha ortaya çıktı. En önemlisi de çok karmaşık sözleşmelerin geçerli olduğu savunma sanayindeki iddialı açıklamaların toplumda derin hayal kırıklığını yol açabileceğini de görmek gerekiyor. Aksi takdirde, yerli savunma sanayi yatırımları için toplumdan talep edilecek özveride sorun çıkabilir.

`height=

Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyat mı?

Nur topu gibi bir tartışmamız daha oldu çok şükür. Ü lkede esen milliyetçi dalganın etkisiyle çok geride kaldığını düşündüğüm Türk-Türkiyeli tartışmasını daha yeni unutmuştuk ki, sürpriz bir Türk-Türkçe edebiyat tanımlamasıyla karşılaştım.

Ermeni cemaatine yönelik yayın yapan Agos`un eski yayın yönetmeni Rober Koptaş`ın başlattığı bu tartışma bir anda hızla yayıldı. Kendisi de Aras Yayınlarını yöneten yazar Koptaş, Musevi asıllı Türk yazar Mario Levi`nin kitabının tanıtımından yola çıkarak Türk edebiyatı tanımlamasına karşı çıktı. Koptaş`a göre Mario Levi`nin durumu 'Neden Türk edebiyatı değil de Türkçe edebiyat dememiz gerektiğine dair alayülala örnek' sergiliyor.

Koptaş`ın kendisinin yönettiği yayınevinden çıkan kitapları Ermeni edebiyatı ve kültürüyle ilgili kitaplar` diye tanıtmasını görmezden gelsek dahi Türkçe edebiyat tanımlamasını kullanmak sıkıntılı. Fransız şiiri, Amerikan edebiyatı, İngiliz romancılığı gibi kavramlarla yazan ve konuşan dünyaya Türkçe edebiyat gibi bir saçmalığı kabul ettirmek mümkün görünmüyor.

Sosyal medyada yeniden etnik kimlik, ulusal edebiyat tartışmalarını başlatmaktan başka bir işe yarayacağını düşünmediği bu mesajları, tanımış olmaktan büyük haz aldığım Mario Levi`nin de kabulleneceğini zannetmiyorum. Kendisini daima İstanbullu bir yazar olarak tanıtan ve çocukluğunda evlerinde Türkçe, İspanyolca ve Fransızca konuşulan Levi`nin kendini her daim Türk edebiyatının içinde kabul ettiğine şüphe yok.

Televizyon kültür üretir mi?

Sevglii dostum Osman Bülent Manav, Çocuk Vakfı`nın 1998 yılında PİAR tarafından yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarına dair değerlendirmelerini paylaşmış. Yaklaşık 20 yıl önce gençlerin kültürel ihtiyaçlarını büyük oranda televizyondan karşıladıklarının ortaya çıktığı araştırma, bugün için hayli şaşırtıcı geliyor.

Her geçen gün daha az televizyon izleyen 18-30 yaş arası gençlerin yüzde 50`si 20 yıl önce düzenli TV izleyicisiymiş. Sadece yüzde 11`i sanat dergisi okuyan bu grubun boş zamanlarını değerlendirmede yüzde 93 oranında TV yer tutuyor. Kitap okuyanların oranı ise bugünle kıyaslandığında hayli imrendirici, yüzde 56. Devlet Bakanlığının aynı dönem yaptığı araştırmada ise gençlerin yüzde 69`u hatırlayamadığı kadar uzun bir zaman önce kitap okuduğunu söylüyor.

Yine aynı araştırmaya göre gençlerin yüzde 40 kütüphaneye hiç gitmiyor, gidenlerin ise sadece yüzde 8`i kitap okuma amacıyla gidiyor. Millet kıraathanelerinin birbiri ardına açıldığı günümüzde rakamlar değişir mi derseniz, hiç mümkün görünmüyor. Dünyada bile metnin sonu` tartışmalarının yapıldığı artık kitabın yeni neslin hayatından çıktığından söz edildiği bir dönemde kitap okuma oranlarının artması ihtimal dışı.

Araştırmanın televizyonla ilgili sonuçlarına bakacak olursak, günümüz gençliğinin ekran karşısında geçirdiği süre çok daha arttı ama bu ekran TV ekranı değil. Daha çok akıllı telefonlar ve bilgisiyarlar günümüz insanının hayatında fazlasıyla yer kaplıyor. Kültürel ürünleri de akıllı telefonlar üzerinden transfer eden günümüz gençliği, TV yayınlarına artık nostaljik bir unsur olarak bakıyor.

`height=

Tatlı hayat;

Türkiye`de kamu televizyonculuğunun kilometre taşlarından biridir  Hüseyin Başusta; Aynı zamanda İttifak Gazetesinde köşe yazıları da yazan emekli TRT prodüktörü Başuşta veya benim kendisine hitabımla Hüseyin Abi, geçtiğimiz yıl 180 gün süren dünya turunun ardından bu defa da dünyanın damına doğru yolculuğa  çıktı.

Uçakla gittiği Norveç`ten gemiye binen Hüseyin Abi ve eşi Madalet Hanım, buzullar arasında yol alırlarken tüm notlarını sosyal medyadan paylaşıyorlar. Hüseyin Abi, bir yandan Kuzey Kutbunun korkutucu fırtınası karşısında bildiği tüm duaları okurken, diğer yandan canlı yayında bizi oralara çağırıyor.

En son çok uzaklardan görebildiği kutup ayısının macerasını aktaran sevgili Hüseyin Abinin gezi notlarını ve amatörce çektiği fotoğrafları facebook`taki huseyinbasusta-trt hesabından ve huseyinbasusta.com.tr adresinden takip edebilirsiniz.

`height=

GÜ ZEL

Elektrikli fayton Payitaht`

İstanbul`un en güzel sayfiyesi Adalar`da bitmeyen tartışmayı sonlandıracak elektrikli faytonun ilk görüntüleri basında yer aldı. Denizlili bir üreticinin geliştirdiği yüzde 75`i yerli olan faytonun, Adalarn kronik sorununu çözeceği umut ediliyor.

Peki Payitaht` adı verilen bu faytonlar, Adalarn nostaljik fayton keyfini bozmaz mı? 4 saat şarjla 70-80 kilometre gidebildiği açıklanan faytonun tasarımında nostaljik öğelere fazlasıyla yer verilmiş. Sürücü kısmı da atlı faytonları andırıyor ama elbette ki yüzlerce yıllık atlı fayton geleneğini bir anda unutturması beklenmiyor.

Ada`nın fiziki yapısı ve atların yaşam koşulları atlı faytonların kaldırılmasını savunanları haklı çıkartıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de hayvanseverlerden gelen tepkilere daha fazla kulak tıkayamadı ve dönüşümü başlattı.

`height=

ÇİRKİN

Ada yokuşunda yıkılan atlar

Yeteri kadar beslenemiyorlar, iyi bir şekilde bakılmıyorlar ve çok kötü koşullarda çalıştırılıyorlar. Adalarn alamet-i farikası kabul edilen faytona koşulan atların kaderi değişmiyor.

Son olarak Perşembe günü sosyal medyaya düşen bir fotoğraf, atlara yönelik eziyetin hiç bitmediğini ispatlıyordu. Yazın bu sıcak günlerinde yine saatlerce yokuşları tırmanan, kırbaç yiyen atlardan ikisi daha fazla dayanamadı ve yıkıldı. Büyükada`da çekilen bu fotoğraf, bir kez daha atlı faytonların döneminin bittiğini ortaya koyuyor.

`height=

Takip Önerisi: Temizmekan

Ekolojik mimari ve yenilenebilir enerji ile yeni bir dünya hedefleyen dijital dergi Temizmekan hesabını mutlaka takip etmelisiniz. Daha güzel bir dünya için fikir üreten bu dergiyle ilgili önümüzdeki günlerde daha geniş değerlendirmeler yapacağım ama şimdilik @temizmekan hesabını takip etmeniz yeterli olacaktır.

Temizmekan`dan bir de paylaşım yapalım: Maliyeti 4 sent olan sakızın sokaklardan temizlenmesi yaklaşık 2 dolara maloluyor. Birleşik Krallık sakızların sokaklardan temizlenmesi için 60 milyon sterlin harcıyor.