Balın tadı ve kokusu, arıların şekerli usâreyi topladıkları bitkilere bağlıdır. Çiçeklerde bulunan şekerli birleşiklerin bal arısı tarafından toplanıp midesinde değişikliğe uğratıldıktan sonra petek gözlerine yerleştirilmesiyle meydana gelen bir maddedir. 
Bal Kur`ân-ı Kerî m`de cenneti tasvir eden bir âyette asel adıyla geçmekte ve orada süzme baldan ırmaklar bulunduğu ifade edilmektedir.
Bal çok eski devirlerden beri Yunanlılar`da, Mısırlılar`da, Asurlular`da hekimler tarafından kuvvetlendirici, tedavi edici ve tatlandırıcı olarak kullanılmıştır. Sindirim bozukluğuna iyi geldiği, besleyici ve kuvvet verici etkileri yanında bakterileri öldürdüğü, mikropların üremesini önlediği ve bazı yaraları iyileştirdiği bilinmektedir. Nitekim Hipokrat balın kesiklere, çıbanlara, apselere ve yanıklara iyi geldiğini söylemiştir. İbn Sî nâ da yarayı balla tedavi etmiş, hem kendisi hem de İbnü`n-Nefî s şifalı bitkileri veya arpayı balla karıştırıp ezerek mesâne tümörü tedavisinde kullanmışlardır.
Eminönü Yeni Cami Külliyesi Sebili`nde dağıtılacak şerbetin Atina balından yapılması vakıf şartı vardı. 
Atina yaklaşık 380 yıl Osmanlı idaresinde (1456-1830) kalan Eğriboz' eyaletine bağlı eski bir Osmanlı kazasıdır. Bu bölge de yer alan ve geniş araziye sahip Panteli Manastırı tarafından, İstanbul Eminönü`ndeki Yenicami Vâlide Sultan vakıfları için yılda 2500-3000 okka bal gönderilirdi.
vakfıyelerde, masraf ve narh defterlerinde geçen 'Atina balı' buralardan temin edilirdi. Hatice Turhan Sultan Vakfiyesi nde bu baldan yapılması şartı olan bir şerbettir. Şerbetçiler yaptıkları nefis demirhindi, vişne ve çeşitli üzümlerden mamul şerbet­ lerini 'cana sefa ruha gIda verir şerbetim canım diyerek' satarlardı.
Osmanlı yemek kültüründe yüzlerce çeşit şerbet olmakta birlikte bal şerbeti yeri başkaydı. Bal şerbetlerinin içinde de 'Atina balı şerbeti' adında özel bir şerbet vardı. 
Ramazan aymda Yeni Cami Külliyesi sebilinde bal şerbeti dağıtılması külliyenin vakfiyesinde yer alan bir vakıf şartıydı.
Hymettus, aynı zamanda Hymettus, Doğu Orta Yunanistan, Attika nın Atina bölgesinde bir dağ silsilesidir.
Evliya Çelebi buradan gelen balın tadının lezzetli olmasının sebebini bu dağın iklimine ve bitki örtüsünün zenginliğine bağlardı. Ü nlü seyyah,
'Atina balı gerçi bir nefti elvan baldır. Amma misk ü amber-i ham rayihası ademin dimağın muattar ider. Ve bir filcan bal kırk filcan su götürüp yine leziz paludesi olur' der.
Rize`nin Pazar ilçesinin eski ismi de Atina idi. Bu yörenin balı da lezzetli olur. Lakin Osmanlı döneminde bahsedilen Atina balı Balkanlar`dan gelen bala deniliyordu. Bunu Evliya Çelebi`nin seyahatnamesindeki bahsettiği bilgiden anlıyoruz. Artık Atina, Yunanistan topraklarında kaldığı için biz Rize`nin nefis ballarıyla da şerbet yapabiliriz. Bildiğiniz üzere, Anzer balı ise 80-90 civarında endemik olmak üzere 400 ila 500 çeşit çiçek bulunduran Rize`nin İkizdere ilçesi Ballıköy Anzer Yaylası`nda üretilen bir şifa kaynağıdır. Anzer balı da faydaları ve üretiminin sınırlı olduğu düşünüldüğünde oldukça kıymetli ve özel bir baldır.