İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle, saf bir kalp ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Yapılan vazifelerin kıymetleri, ihlâsa göredir. Kul şeytandan ancak ihlâs ile kurtulur. İhlâsın zıddı riyadır. Riyâ, bir vazifeyi yalnız gösteriş için veya maddî bir menfaat için yapmaktır.

Allâhü Teâlâ rahmetiyle, ihlâslı kimseleri, şeytanın vesvese ve tuzaklarından, günah işlemekten muhafaza eder. Ayet-i kerimede (meâlen) buyruldu ki: 'Şeytan: Ey Rabbim, beni azdırdığından dolayı, yemin ederim ben de muhakkak onlar için yeryüzünü süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. Ancak senin kalblerine ihlâs verdiğin kulların hariç.` dedi.' (Hıcr Sû resi, ayet 39-40)

Amellerin kabulü ancak ihlâsla yapılmasına bağlıdır. Bir Sahabî , Peygamber Efendimiz`e (s.a.v.) gelip:

'Hem sevap hem de şöhret için savaşan biri hakkında ne buyurursunuz?' diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

'O, hiçbir şey alamaz.' buyurdular. Sahabe üçdefa aynı suali tekrarladı. Her defasında Resû lullâh (s.a.v.):

'O, hiçbir şey alamaz' buyurdular. Sonra da şöyle buyurdu:

'Muhakkak Allâhü Teâlâ ancak ihlâsla ve sırf kendi rızası için yapılan ameli kabul eder.' (Nesai)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

'Bir dirhem sadaka yüz bin dirhem sadakayı geçti' buyurdular.

'Yâ Resû lallâh, bu nasıl olur?' denildi.

'Bir adamın iki dirhem sermayesi vardı. Onlardan birini alıp sadaka olarak verdi. Başka bir adamın da çok malı vardı. O da malının kazancından yüz bin dirhem sadaka olarak verdi.' buyurdular. (Nesai)

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdu: Amelin azlığına bakma, kabul olunup olunmadığına bak. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muâz bin Cebel`e (r.a.) 'Amelinde ihlâslı ol. İhlâslı olursan az amel sana yeter' buyurmuştur.