Çocuk, çocuk terbiyesi, eğitim, okul, toplantı, ebeveyn denilince genelde ilk önce anne akla gelir.  Babalar bu alanlarda pek sorumluluk almak istemiyorlar sanki. Okullarda yapılan veli toplantılarına, çocukların programlarına, seminerlere, veli etkinliklerine katılım sağlayanların nerdeyse yüzde doksanı annelerdir. İstisnai olarak katılan babalar da yok değildir elbette. Babaların birçoğunun bu faaliyetlere katılmamak için haklı gerekçeleri olabilir. Ama hiçbir gerekçesi olmadığı halde bu iş annesinin işi, çocukların eğitiminden anneleri sorumlu diyerek bütün sorumluluğu kendi üzerinden atan babaların da varlığını biliyoruz.

Hâlbuki çocuğun eğitiminden, gelişiminden terbiyesinden hem anne, hem baba sorumlu tutulmuştur. 0-3 yaşında annenin sorumlulukları çok daha fazladır. Ama 3 yaşından sonra çocuğun aile içerisinde öğretmeni hem anne, hem babadır.

Özellikle erkek çocuklarla 3 yaşından sonra bir babanın boğuşması, güreşmesi, onunla fiziksel oyunlar oynaması çocuğun kimliğini kazanması için çok önemlidir.

Çocuklar hem özerk, hem de bağlı olmak isterler. Büyümek ister, büyümelerine, kendilerini ifade etmelerine izin verilmelidir.

Babalık öyle bir duygudur ki hiçkimsenin kendini geçmesini istemez, tek istisnası çocuklarıdır. Çocuklarının kendini geçmesinden ise gurur duyar.

Çocuklar iyi bir şey yaptığında 'ne de olsa babasının oğlu, babasının kızı' deriz. Çocukların güzel davranışlarından gurur duyulur ve biraz da pay çıkarılır.

İyi çocuk yetiştirmek her anne babanın en büyük idealidir. İyi insan olsunlar diye elinden geleni yapar ebeveynler.

En büyük miras iyi bir eğitim ve güzel ahlaktır. Allah Resulü, çocuklarına iyilik, takva ve ahlaki mükemmellik gibi ebedi değerleri miras bırakmıştır.

İyi bir insan, hayırlı bir evlat yetiştirdiysen ona başka miras bırakmaya gerek yoktur. O zaten kazanır. İyi çocuk yetiştiremediysen, hayırlı bir evlat olmamışsa istediğin kadar servet bırak faydası yoktur.

Hayırlı evlât neylesin malı, hayırsız evlât neylesin malı, demiş atalarımız.

Her konuda olduğu gibi babalık konusunda da en güzel örnek, en mükemmel baba Peygamber Efendimizdir. Onun babalık konusundaki terbiyecisi bizzat Hz. Allah`tır.  

Babaların görevleri nelerdir?

Bir aile için, bir ev için baba, hayatın dış sesidir dedik. Baba, dünyaya açılan penceredir. Tüm aileyi, evi, çocukları dünyanın her türlü tehlikesine karşı koruyandır, kollayandır baba. 

Koruyan, kollayan babadır.

Baba, lise müdürü gibidir der ve şöyle açıklar Hayati İnanç[1]:

Müdür, okulu dış tehlikeden korur, it, kopuk okula girmesin diye. Musluklar akıyor mu? Çatıdan su sızıyor mu? Ortam yeterince sıcak mı? Bunlara bakar.

Müdür, asayişi ikmal edecek, öğretmene iltifat edecek.

Asıl dersi veren öğretmenlerdir. Öğretmenlere iltifat ederse onlar daha bir keyifle ders yaparlar.

Baba da aynen böyledir. Evi, dışarının zararından, tehlikesinden korur. Evde yeterli ortamı sağlar, ihtiyaçları giderir.

Asıl görevi ise annenin gönlünü hoş tutmasıdır. Bir baba, çocuklarına iyilik yapmak istiyorsa annelerinin gönlünü hoş tutmalı, ona yardımcı olmalıdır.

Cennet annelerin ayakları altındadır. İşte o anneye babanın da olabildiğince yardımcı olması babalığın şanındandır.

Evlat, annenin eseridir.

Aile mektebinin yerini hiçbir mektep tutmaz. O mektebin ilk ve en önemli muallimi annedir. O vazifenin alternatifi yoktur, kimseye devredilemez. Rahmeti ilahinin sağanak sağanak yağdığı yer annedir, anne kucağıdır.

O aile mektebinin müdürü de babadır. Otoritenin olmadığı yerde kaos oluşur, kargaşa oluşur. Çocuklar evde otorite figürü olarak babayı görmelidir. Çocukların onay aldığı, güvendiği insan baba olmalıdır. Peki, onayı alınacak, güven duyulacak bir baba ortada yoksa ne yapılacak?

Biraz da babalara ne olduğuna bakalım.

Babalarımız nereye gitti?

Yirminci yüzyılın başlarına kadar babalar, evde tek ve güçlü bir otorite olarak varlıklarını sürdürdü diyebiliriz.

Son yüz yılda ise babalar, aile hayatından ve çocuğun eğitim hayatından yavaş yavaş kayboldular. Sanayi devrimi, babaları tamamen işe mahkû m etti. Çok yoğun bir çalışma hayatına atılan baba, ailesinden, çocuklarından uzaklaştı. Bununla beraber çocukların ve evin bütün sorumluluğu annenin üzerinde kaldı.

Daha önce babalar, eve yakın bir bölgede kendi işinde gücünde, ailesiyle birlikte yaşayıp beraberce üretiyordu. Baba, günlük hayatın tam merkezindeydi. Tarımla, bağla, bahçeyle, kendi işiyle uğraşan bir baba çocuklarıyla da beraberdi. Onların önünde rol modeldi. Usta çırak ilişkisi içinde baba bütün marifetlerini çocuklarına öğretirdi. İşler, meslekler, zanaatlar, işletmeler babadan oğula aktarılırdı.

Babalar, zaman içerisinde iyice geri çekilmişler ve pasif bir duruma düşmüşlerdir. Başlangıçta şartlar belki bu duruma zorlamıştı. Ama şimdi şartlar değişti. Anneler de iş hayatına girdi.

Anne dışarı çıktıkça babalar daha da etkisiz olmaya başladı.  Daha öncesinde en azından babalar, dış dünyanın sesiydiler. Şimdi o rollerini de internete, akıllı telefonlara, tablete kaptırdılar.  

Annelerin sorumlulukları gün geçtikçe arttı. Ama bu oranda babalar daha pasif duruma geçti. Evde otorite anne olmaya başladı. Babalar sadece işe giden ve eve para getiren kişi konumuna düştüler. Çocukların bütün sorumluluğu, eğitimi, disiplini anneye kaldığı gibi evin diğer bütün ihtiyaçları, sosyal ilişkileri de annenin omuzlarına binmiş durumdadır.

Daha açık bir ifadeyle evde bir anlamda büyümeyen, ergen olarak kalmak isteyen bir baba figürü var artık günümüzde. Yetişkin olamadığı için de sorumluluk alamıyor haliyle;

Prof. Dr. Kemal Sayar, 'Babanın ölümüne tanık oluyoruz. Bütün simgesel biçimleriyle baba ve otoritesi kayıplara karışıyor. Yarım erişkinlik ödüllendiriliyor. Böylece bütün kadim öğretilerde yerleşik olan dürtüleri kontrol etme, bastırma ve disiplin gibi dizginler serbest bırakılıyor.'[2] diyor.

Hâlbuki babanın verdiği güven duygusu daha bir başkadır. Onun onayı, onun tanıklığı daha gerçekçidir. Babanın onayı çocuğa özgüven kazandırır.

Anne babalık her bir nesilde önem kaybediyor. Doğru dürüst bir ebeveynlik görmeden büyüyen çocuklar, doğru dürüst bir evlilik, doğru dürüst bir ebeveynlik yapamıyorlar. Çünkü önlerinde iyi bir rol model kalmadı.

Bir baba kız ilişkisi, doğru bir baba kız ilişkisi o kadar önemlidir ki, toplumun fay hatlarını derinden etkiler. 

Kız olsun, erkek olsun çocukların büyüdüklerinde nasıl bir karaktere, nasıl bir davranışa ve nasıl bir sosyal ilişki içinde olacaklarını ebeveynleriyle olan ilişkileri belirler.

Baba kız ilişkisi neden önemlidir?

Bir kızın ileride nasıl bir eş seçimi yapacağı ve eşiyle olan ilişkilerinin zeminini babasıyla olan ilişkileri belirliyor. O yüzden babalar, kızlarına karşı çok daha dikkatli, çok daha merhametli, şefkatli, anlayışlı davranması gerekiyor. Baba olarak neyi temsil ettiğini asla unutmamalıdır. Belirli temel değerleri, saygıyı, sevgiyi, dürüstlüğü, adaleti, nezaketi bir kız çocuğu, babasından, babasının annesine ve kendisine karşı olan davranışlarından öğrenir.

Boşanma, karı ve kocalıktan olur. Annelik ve babalıktan boşanma olmaz. Baba sevgisi, baba şefkati görmeyen bir kız çocuğu önüne çıkan ilk erkeğe, onu tam olarak tanımadan ona bağlanabilir.

O yüzden babalar kızlarıyla daha bir ayrı, daha bir doğru, örnek bir ilişki geliştirmeli ve sürdürmelidir.

Bu konu da yine en güzel örnek Peygamberimizdir. Peygamberimizin kızları Zeynep, Ü mmü Gülsüm, Rukiye ve Fatıma ile olan ilişiklerine bakmak gerekir. O kızlarını sürekli gözeten, koruyan, kollayan ve seven bir babaydı. Kızlarının mutlu evlilikler yapmasına, kocalarıyla iyi ilişkiler içinde olmalarına çok önem vermiştir.

Baba oğul ilişkisi de çok önemlidir.

Erkek çocuklar babalarıyla özdeşim kurarlar. Önündeki rol model babadır. Adım adım babayı izler, taklit eder. Zamanla babası gibi tepki vermeye, babası gibi davranmaya başlar. Babası gibi konuşmaya başlar. Babası ile ilişkisi iyi ise özgüveni yüksek bir birey olur. Erkek çocuk, babasının, annesine olan davranışlarını, kardeşlerine olan davranışlarını modeller.

Oğlunuzun sorumluluk sahibi, saygılı, çalışkan, özgüveni yerinde bir beyefendi olmasını istiyorsanız bir baba olarak da sorumluluk sahibi, saygılı ve beyefendi bir baba olmalısınız. Sadece çocuklarından saygı bekleyen bir baba değil, çocuklarına sevgi duyan ve saygı duyan bir baba olmalısınız.

Babalar genelde hep çocuklarından, eşlerinden saygı, sevgi bekler. Sadece beklememelidir. Kendisi de çocuklarına karşı, hanımına karşı saygılı davranmalı ve sevgisini göstermelidir.

Babalar erkek çocuklarını bir anlamda soyun ve gücün devamlılığı olarak görürler. O yüzden baba ile erkek çocuğun ilişkisi ayrı bir öneme sahiptir. Bir erkek çocuğun sorunsuz ve sağlıklı bir ergenlik dönemi geçirmesi, sağlam bir karakter kazanması, iyi bir evlilik yapması ve iyi bir baba olması da babasıyla ilişkilerine bağlıdır.

Baba figürü, bütün aile bireylerinin ortaklaşa kabul ettikleri, herkesi tatmin eden, saygı ve güven duyulan bir otorite olarak tekrar ailenin merkezine oturmalıdır.

Baba yara aldıkça çocukları kandırmak, başka yollara sevk etmek, aldatmak kolaylaşır. Babanın meşrutiyetini yitirmesi sadece çocuklara saygı duyulan bir rol modelinin kayıplara karışması değil, ileriki hayatımızda akıl danışacağımız, bize rehberlik edecek, yol gösterecek bir akil adamı da yitirmemiz anlamına geliyor. Olgunluk ve sorumluluk da babayla birlikte yitip gidiyor.[3]

Tekrar ailenin ve çocuklarının sorumluluklarını alabilen olgun, tam yetişkinliğe ermiş babaları yeniden görmek istiyoruz.

Çözüm, Kuran ve Sünnet ışığında kurulan ve yürütülen aile modelinin yeniden ihyasındadır.

[2] Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez-Kemal Sayar

 

[3] Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez-Kemal Sayar