Bu yazımda Balkanlar`ın en önemli simge yapılarından biri olan güzel bir köprüden bahsedeceğim. Bu köprüyü hemen tahmin etmişsinizdir. Mostar`ın merkezinden akan Neretva nehri üzerindeki iki köprüden biri olan Mostar Köprüsü (Mostarska Ú uprija), Eski Köprü (Stari Most) ve Neretva Köprüsü (Most na Neretvi) adlarıyla da anılmaktadır. XV. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlılar`ın fethettiği şehir tahtadan bir köprü etrafında kurulduğu için buraya Most (köprü), Mostići veya Mostar, Mostari (köprücüler) deniliyordu.

Mostar Köprüsü yüzyıllardan beri seyyahların ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. 1658`de Mostar`a uğrayan Fransız seyyahı A. Poullet bu köprünün inşasının mukayese kabul etmez bir cüret eseri olduğunu, Venedik`te bir mimari hârikası sayılan Rialto Köprüsü`nden daha geniş yapıldığını söylemektedir. Köprüden büyük övgüyle söz eden Evliya Çelebi de o güne kadar on altı ülke gezdiğini, böyle yüksek bir köprü görmediğini belirtir. Köprü hakkındaki değerlendirmeleri Ayverdi`nin şu sözleri en iyi şekilde özetler: 'Bu köprü mimari dehânın terkibiyle taştan yapılmış değil de muhayyilenin cisim halini almasıyla meydana gelmiş gibi efsanevî bir mâna ve ruh kazanmıştır'

Osmanlı İmparatorluğu`nun damgasını vurduğu tarihi Mostar kenti aslında bir sınır kasabası olarak doğmuş. 15. ve 16. yüzyıllarda kent Batı kültürüne sahip Katolik Hırvatlar, Osmanlı kültürünü yaşayan Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar ve Yahudilerden oluşan bir nüfusa sahipmiş.

Hatta ülkenin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Dönemi`nde geçirdiği süre boyunca da bu etnik çeşitlilik hep devam etmiş. Ama bir dakika, daha o kadar yakın tarihe gelmedik.

Orijinal Mostar Köprüsü (Stari Most adıyla biliniyor) 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman`ın emriyle büyük Mimar Sinan`ın da öğrencisi olan Mimar Hayreddin tarafından tasarlanarak yapılmış.

Rivayete göre Mimar Hayreddin`in, köprüsünün ahşap destekleri sökülürken kendi mezarını da kazmaya başladığı söylenir. Çünkü daha önce burada inşa edilen köprüler bir şekilde hep çökmüş ve Mimar Hayreddin de eserinden pek ümitli değilmiş ki boynunun kesileceğinden korkmuş.

Gel gelelim, köprü 427 yıl boyunca depremlere, doğal afetlere, savaşlara ve hatta iki dünya savaşına direnmiş.

Köprünün mimari ve tarihi değerinin yanında kültürel bir anlamı ve önemi de var. Köprü yapıldıktan sonra Mostar kentinin doğu ve batısı arasındaki ticaret artmış ve şehir bu sebeple büyümüş.

Hatta köprü şehrin Müslüman ve Hıristiyan taraflarını da birbirine bağladığı için tüm dünyada etnik çeşitliliğin, çok kültürlülüğün, hoşgörü ve saygının simgesi olmuş.

Osmanlı ve İslam mimarisinin en güzel eserlerinden olan köprünün hazin sonu ise 1993 yılında gerçekleşmiş. Ki yaşı 35`ten büyük olanlar belki televizyon haberlerinden de hatırlar, o dönemde, Balkan Savaşları sırasında, köprünün Hırvat güçlerince tanklarla harap edilip, top atışlarıyla yıkılması tüm dünyanın dikkatini çekmişti.

İçsavaş sırasında tamamen yıkılan köprünün üzerinde eserin Osmanlı devrine ait olduğuna dair bir tarih kitâbesi bulunmamaktaydı. Ancak hem Osmanlı kaynaklarında hem günümüzdeki Batı kaynaklarında köprünün 974`te (1566-67) tamamlandığı görüşü hâkimdir. Kaynaklarda nakledilen iki tarih manzumesi de bunu doğrulamaktadır: 'Rû hu Sultan Mehemmed`in ola şâd / Kıldı bunun gibi hayr eseri / Hem Süleymân-ı zaman sağ olsun / Devleti buldu binâya zaferi / Say-i nâzır ile oldu bu tamam / Yazdı târî hini kudret kemeri` 974' (1566-67).

Mostar Köprüsü UNESCO, TIKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Vakfı) ve Dünya Bankası desteğiyle 1997 yılında yeniden inşa edilmeye başlanmış ve açılışı Prens Charles tarafından 2004 yılında gerçekleştirilmiş.

Orijinaline uygun olarak yapılan yeni köprü için Neretva Nehrinde bulunan köprünün eski taşları kullanılmış. Nemden aşırı derecede zarar gören taşların yerine de, tarihi köprünün ilk yapımında kullanılan taşların çıkarıldığı taş ocağı tekrardan açılmış ve gereken taşlar buradan temin edilmiş.

Köprü bugün dünyanın her yerinden milyonlarca turistin ziyaretine uğruyor. Köprüye çıkan Arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşırken daha ziyade batılı turistlerin olduğunu gördük.

Neretva Nehri`nin iki yakasının birbirine en yakın olduğu kısmında bulunan Mostar Köprüsü aslında çok büyük bir yapı sayılmaz.

Ana köprüye her iki yakada iki kule eşlik ediyor.

4 metre genişliğindeki tek kemerli köprü 30 metre uzunluğunda. Neretva Nehri`nden ise 24 metre yükseklikte yer alıyor. Kemerin bu kadar yüksek olmasının sebebi ise nehir suyunun yükselmesi. Hem gittiğinize fark edebileceğiniz hem de fotoğraflarda göreceğiniz üzere Mostar Köprüsü kemeri kıyıdaki sokaklardan bile biraz daha yüksektedir.

Mostar Köprüsü`nün güneybatı ucunda bulunan yarı dairesel şekildeki Tara Kulesi mühimmat deposu olarak tasarlanmış ve uzun bir süre boyunca da bu amaçla kullanılmış.

Kule bugün köprünün tarihi ile ilgili görsellerini objelerin ve dökümanların, orijinal taş köprüden de önce burada yer alan ahşap köprülerle ilgili kalıntıların ve son köprünün yeniden yapılışı sırasında bölgede keşfedilen arkeolojik eserlerin sergilendiği Eski Köprü Müzesine ev sahipliği yapıyor.

Tara Kulesi`nin terasından ayrıca 360 derece Mostar manzarası da seyredilebiliyor.

Köprünün kuzeydoğu ucunda yer alan Halebija Kulesi ise zamanında hapishane olarak yapılmış. Daha doğrusu alt katları. Ü st katlar ise (Mostar bir sınır kenti olduğundan) gözetleme amacıyla kullanılmıştır.

Köprünün sol tarafında II. Selim`e nisbet edilen minaresiz bir mescid vardır. 1878`e kadar müezzinin ezanı köprünün ortasında okuduğu belirtilmektedir.

Mostar Köprüsü, Osmanlılar zamanından beri gençlerin nehre atlayarak cesaretlerini gösterdikleri bir mekân olmuş, II. Dünya Savaşı`ndan sonra bu âdet bir spor türü halini almıştır. Ayrıca Krallık Yugoslavyası döneminde bir pilot küçük uçağı ile köprü kemerinin altından uçmuşsa da bir daha bunun tekrarlanmasına izin verilmemiştir.