Kendi gerçeği ile yüz yüze gelememe... Bir şekilde kendisi ile yüzleşmeyi sürekli ertelemek...

Batı insanının batı medeniyeti insanının içinde bulunduğu ikilemi, Batılı kendisi bizzat görmekte o kadar başarılı değildir. Bunu biliyoruz.Batı, başarıyı hedeflemekte başarılıdır ama kendi dilemmasını tesbit ve teşhis etmekte, -haydi bir teşbihe koyulalım- yayadır. Yaya kalmıştır ve yayadır.

Soru kendini sormakta: Peki, Batı insanı yürüyebiliyor mu?

Hayır. Çünkü   y ü r ü m e k  insanın en tabiî eylemleri arasındadır. Bir insan yürüyorsa, o insana belli bir anlam kazanmış diye bakmak mümkündür.

'Kendini bilen, Rabbini de bilir' hikmeti, insan doğasının beraberinde getireceği hızı da çağrıştırıyor belki. Yürümek`e aşırı bir önem mi atfetmiş oluruz bunu demekle? Olabilir böyle düşünecekler çıkacaksa, yazının bağlamına bir tepki demektir.

***

Hıristiyan Avrupa ve Amerika`nın tarihî dilemmasını biz Doğulular görüp göstermekten geri durmamışızdır. Bunu öncelikle son yüz senedir yapıyor, Doğu insanı.

Neden Batı medeniyetinden Doğu`ya doğru bakan bir şiir ilgisi (meraklısı diyemem kaba ve yanlış olur) önemsediği bir şairi mutlaka mystic sıfatlandırması ile anar? Bu çok ilginçgelmiştir bana hep. Biz Mevlâna`yı anarken 'mistik' demiyoruz ona Onlarsa mystic poet Rumî derken, bir özeleştiri hunisi içinden, taşıdıkları mantığı itiraf etmiş olurlar.

Farkındalar mı bunun? Sanmıyorum. Herhalde mistik derken bir kötü niyet içinde olduklarını düşünemeyiz, bu da bizim yanlışımız olur. Back-ground`ta büyük bir soru var. Batılı entelektüeller henüz doğrudan soramıyorlar o soruyu (soru işaretinin heykelini yapmış bir yontucu olsa, bu heykel Avrupa kültür, edebiyatı, felsefe ve nihayet inançbirikiminin duruşuna dönük olurdu)...

Okurlar için güçbir şey olmasa gerek bir Batılının, kendi medeniyeti içinde çıkmış kuşatıcı ve bir insanı feth edici bir şairi hiçbir zaman 'mistik' diye anmadığı. O halde nedir Batı medeniyeti içinde bu psikolojinin sebebi?

Batılı, çünkü Doğuya oldum bittim  h a y r e t  etmiştir. Hayret bugün de devam etmektedir. Onun için işte, büyük bir şairi 'mistik' kelimesi ile karşılamaktadır. Bizlerse, kimi büyük şairleri, şiir vadisini bulmuş olanlar diye görürüz. Onların aşırı tanıtımına agrandize edilişleri karşısında ezilme bile diyebileceğimiz bir dönem yaşanmıştır. Bununla birlikte büyültüm (agrandize etmek) Batının bir salvosu diye görülmemelidir. Kendi toprağında batılılaşmış doğuluların kendi insanına ettiğidir o büyültüm. Bu böyledir. Türkiye`de, Suriye`de, Mısır`da, İran`da, Pakistan`da, Irak`ta, Lübnan`da, Hindistan`da. İslâm edebiyatında büyük şiir çıkmayacağının psikolojisi  içinde bulunan kimi eleştirmenler, tanıtıcılar, dergi ve gazetelerde bizim modern şiirimizi, Batının beceremiyeceği ölçüde ablukaya alınmıştır onlar tarafından.

*

Hıristiyanlık`ın bir âmentü (credo) sorunu vardır. Bu nokta üzerinde onlar kendileri duramıyorlar. Durmaktan kaçınıyorlar. Duranların sesi boğulmuştur. Kendilerini duyuramıyorlar. Batı eliti içinde kendisine hıristiyan diyeceklerin oranı bir soru, ate veya ateistler bir başka sorudur. Bir kere Avrupa ve Amerika (lar) eliti içinde hıristiyanlıkla ilgisini kesmiş olanların yüzdesi pekâlâ ilginçolurdu.

Kilise terkedilmiş bir anlamdır, mekân olmaktan önce. İhraçedebileceği bir klişeler kalmıştır, onu da gümrükten, buradaki kimi taşıyıcılar enjekte ediyor!.. İyi akıl doğrusu, müteveffa protestan, kalvinist, katolik terimlerine yeni kitleler aramak!...

Batı ülkelerinde İslâm`ı kucaklamak düzlüğüne adım atmak üzere olanları onlar yok sayıyor ama biz görelim.