Batılı felsefeciler Batı medeniyetinin büyük bir başarısızlık içinde olduğu, ciddi tedbirler alınmadığı takdirde büyük bir çöküş yaşayacağı gerçeğini söylüyorlar. Aslında değerlendirilebilecek birçok konu var. Ancak burada sadece aile ve doğum oranlarından bahsedeceğiz. Batı medeniyetinin bugün dünyaya hükmettiği bir gerçek olmakla beraber, bu hakimiyet teknik, teknolojik ve ideolojiktir. Fakat komünizmin yok olduğu gibi, onun da başarısız olduğuna ve kaybolduğuna dair birçok gösterge mevcut. Bertnard Russell, Batı hakimiyetinin bitmeye yakın olduğunu belirtiyordu. Ancak bunu sadece o söylemiyor. Örneğin 'Batı`nın Çöküşü' isimli kitabın yazarı Alman tarihçi ve felsefeci Oswald Spengler, delil ve karşılaştırma ile Batı medeniyetinin nasıl ve neden çökeceğini ifade ediyordu. Batı`nın hakimiyeti gelişmiş teknolojilerin bir sonucudur

Kıta Avrupa`sında gerçekleşen savaşların en önemli sebeplerinin başında kıtadaki hegemonya mücadeleleriydi. Kıta Avrupa`sındaki hegemonya mücadelelerinden biri uzun yıllar Fransa ve Avusturya-Macaristan arasında gerçekleşmiştir. Fransa ve Avusturya-Macaristan arasındaki hegemonya mücadelesi sadece iki devlet arasında değildi aynı zamanda da iki ülkeyi yöneten hanedanlar arasındaki mücadeleydi. Hiçbir devlet diğer devlet veya devletlere daimî olarak hegemonyasını kabul ettirip mevcudiyetini bu şekilde devam ettirme başarısını gösterememiştir. Bu savaşların ikisinde de özellikle Fransa mağdur olmuş ve bundan dolayı da saldırgan olan Almanya`nın kontrol altına alınması gerektiği fikrini ortaya atmış ve bu fikir etrafında taraftar toplamaya uğraşmıştır. Fransa, İkinci Dünya Savaşından sonra da Almanya`nın artık kontrol edilmesi gerektiğini fikrini savunmuş ve bu doğrultuda girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimlerin en önemli sonucu ise 1951 yılında kurulan Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı`dır. Kurulan bu teşkilat ile beraber en azından kömür çelik sektörlerinde dolaylı da olsa Fransa Almanya`yı kontrol etme imkânına sahip olmuştur.

Yirminci yüzyılın hemen başında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı`nın henüz şoku atlatılmamışken ikinci bir Dünya Savaşı`nın daha şiddetli ve acımasız bir şekilde yaşanmış olmasından hemen sonra Avrupa`da Birliğe giden yolda ilk anlaşmalar gerçekleştirilmiştir. Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı (AKÇT) olarak başlayan ve bugünkü adı olan Avrupa Birliği ile son halini almıştır. Avrupa Kömür Çelik Teşkilatını kuran altı ülke, Fransa, Almanya, Hollanda İtalya, Lüksemburg ve Belçika, bu anlaşmayla beraber kendi egemenliklerinden bir bölümünü gönüllü olarak kendi aralarında oluşturmuş oldukları bir üst kuruma devretmişlerdir. Bu Avrupa tarihinde daha önce şahit olunmamış bir siyasi gelişmedir. Yirminci yüzyılın başında yaşanmış olan iki acımasız savaş neticesinde yaşanan acıların sonucu bu kararı almışlardır. Önceki yüzyıllarda da Kıta Avrupa`sında yaşanmış olan savaşların tahribatlarını ancak bu şekilde onarabilirlerdi. Avrupa`da savaşların önlenmesi ve kalıcı barışın sağlanması için gerekli doğru adımların atılması hemen II. Dünya Savaşından sonra gerçekleştirilmiştir.

İngilizler Avrupa`da olan güçmücadelelerine aktör olarak katılmamış ama dengeleri değiştirebilecek müdahalelerde bulunabilmiştir.

Avrupa Birliği dünyayı olumsuz etkileyen ekonomik krizden hemen sonra 'Avro-Krizi'ni yaşaması ve hemen akabinde Brexit`le beraber en önemli ve güçlü ülkesi Birleşik Krallık`ın birlikten kararı 'Batı nın Çöküşü' tartışmalarını yeniden gündeme getirmişitir. Brexit krizi yanında göçmen krizinde uyum ve birlik görmemiş olması bizlere Birliğin girmiş olduğu bu kaotik ortamdan kolay kolay çıkamayacağını göstermektedir. Avrupa Birliği kurumlarının yetkilerinin sınırlı kaldığı düşünüldüğünde Brüksel merkezli bir çözümün oraya çıkması mümkün görünmemektedir. Bir başka husus ise ABD`nin kendisini Avrupa`dan geri çekmesi ve Uzak Doğu`ya doğru yönelmesidir. İkinci Dünya Savaşından sonra ABD ekonomisinin 'gizli eli' Avrupa`da bir düzenleyici olarak üstlendiği rolü başarıyla yerine getirmiştir. Bugün ise Amerika Birleşik Devletleri ile ABD arasında ciddi fikir anlaşmazlığı ortaya çıkmıştır. İngiltere`nin birlikten ayrılması, İtalya`nın artık birliği umursamaması, Hristiyan Birlik partilerinin lideri Merkel`in artık siyaseti bırakacak olması, Fransa`nı sarı yeleklilerle başının dertte olması bu çöküşün ayak sesleri diyebiliriz.