Büyük Patlama`nın oluşması için belli bir istikamette, milyonlarca protonlar arasından bir tanesinin düzeni bozması gerekiyor, bu 'başıboş', belki de 'serseri mayın' proton başka bir protona çarpacak, çarpınca büyük patlama [diye düşünülen] evrenin başlangıcındaki olay, aynısı diye umulan hadise, gerçekleştirilmiş olacak. Bu deneyin aslı böyle açıklandı. CERN Yöneticisi Robert Aymar şunları söyledi: 'İki mutluluğu bir arada yaşıyoruz biri önemli bir aşamayı başarıyla tamamlamış olmak bir diğeri de önümüzde bizi bekleyen önemli keşiflerin yolunun açılmış olmasıdır.'

Mutlulukların ilki, sadece büyük deneyin sahipleri ile ilgili yeryüzündeki bebelerle bir ilgisi olduğu belli olmuyor. İkinci mutluluk ise, konunun, transendental yani aşkın yönünü bir anda dışlayan bir sözün içinde. Kâinatın yaratılış ânına tanık olmak tarzında anlatılıyor, hatta zamanların başlangıcında 'orada' olmak gibi metaforlara kadar gidiyordu bu konunun tadı. Sonra baktık ki '(...) bizi bekleyen önemli keşiflerin yolunun açılmış olmasıdır.' duruyor karşımızda.

Dün akşam, Ü lke TV`de büyük donanıma ermiş bilim adamı Taşkın Tuna, konuşmacının: 'Allah`ı mı arıyorlar?' şeklindeki sorusunu, 'Allah`ın sanatını arıyorlar' sözüyle karşıladı. Konuyu eksenine kavuşturmuş oldu.

Daha önce Yahya Kemal`in, içinde: 'Siyah kanatları boşluğa açılan büyük kapı' imgesi bulunan şiirini makrokozmos ve mikrokozmos bilimlerinin keşiflerindeki bazı gerçeklikleri şiir dilinde bulmuş olmaya bir örnek olarak gösteren Tuna, dün akşam Muhammed İkbal`den de bir alıntı yaparak nükleer fizik karşısında izleyenlerin önünü aydınlattı. Allah`ın Sanatı vasıflandırmasını Necip Fazıl`ın çok özel bir şiiri tamamlayabilirdi. Ekranlarda kimsenin aklına bile gelmeyen büyük şairimiz 1944`te O`NUN SANATI`nı yazmıştı.

(Yok) bir (var) dır / Geçit vermez /Dar mı, dardır!

(Yok) bir (yok) tur / Akıl ermez, /Ne de çoktur!

(Var) bir (yok)tur / Yusyuvarlak / Dönen oktur.

(Var) bir (var)dır. / O`na varmak... /Bu kadardır!

Necip Fazıl`ı hatırlamış olalım derdi belki bir program sunucusu. Halbuki hatırlamak acıdır çünkü orada unutma vardır.

Bir felsefeci bu şiir içinde çok şeyler bulur ve bize yaşatabilir. Mümkün olsaydı da CERN ve 5000 bilim adamı Türk Şairi Necip Fazıl`ın bu şiirini okumuş olsalardı...

Yanlış hatırlamıyorsam Stephen Hawking birkaçyıl önce Tanrı`ya inanmadığı cevabını vermişti bir soruya. Ona Big-Bang teorisinin mucidi` diyorlar. Benim varsayımıma göre, o ve CERN çevresi, (Hawking: 'birşey bulabilirlerse 100 dolar veririm diyerek alay etti CERN ile') fizik biliminde, Allah`ın yüce Kitabı`nda biz insanlara haber verdiği Creation yani Yaradılış sırrını daha bir açmak duygusunu da yaşıyorlar. Aralarında konuşurlar mı bilemem. Çünkü bir sansür söz konusu olabilir, az netameli değil aslında. Pozitivizm, Tabiatçılık (doğa kendi kendinin tanrısıdır inanışı) hatta onları İslâm`ın bildirdiği hakikatlere karşı besleyen Hıristiyanlık da sallantı yaşayabilecektir. Zaten konu transendental fikirlerin duygusu alanına geçiyor. Kilise, Hıristiyanların 'asıl ayrıntılar Kur`ân`da' deyivermesinden ürkse gerek.

Yine fizik deneyine bakalım: Olasılıklardan biri bu çarpışmaların maddenin oluşumuna yol açması. Bu olursa 'Higgs Bozonları'nın varlığı doğrulanmış olacak, resmî açıklama böyle.

Higgs Bozonları nedir derseniz, galiba onları ve çok şeyi Sayın Taşkın Tuna`dan dinlemek en iyisi. Gençler gözünü kırpmadan izliyor. Patlama mı, Göverti mi demeli acaba...

Bana sorarsanız, her şeyin kaynağı bir Yaratıcı`ya itiraz edenlerin, Hıristiyan bile olmayanların, sırf akılla geçmiş zamandaki büyük meçhule izahlar getirmek ihtiyacı içinde bulunmalarını yargılama hakkına sahip değilizdir. Buna karşın Yaratıcı`nın yardımına başvurmayı bir anlamda bilime bir hakaret gibi algılayan tanrıtanımazlık, kendi kendisinin çelişimini itiraf etmiş olmaktadır. Biraz önce Tanrı`nın yardımına başvurmak sözümüz, sizi şaşırtmasın. Ateistler hem Yaratıcı`yı [ki o Yaratıcı, ismini bile açıklamıştır yarattıklarına] hem de yaradılış sırlarını açışını bilimadamlığına bir müdahale gibi görmektedirler. Hatta bunu dindarların bir hakareti saymaktadırlar. Oysa bilimden amaç, bu olmasa gerek. Bilimle hakiki bir şekilde, Hakikat`e hizmet etme duygusuyla çalışmak, bütün o sıkıntılara göğüs gererek yaşamaktır. Yaklaşık üçyüz yıldır dini (sistematik bir şekilde) inkâr eden pozitivist bilimadamlarının sultası altındadır dünyamız. Öte yandan manevî haz duyacak şekilde yaşayıp çalışmaktan kaçınan insanlar, gelecek zamanı ve geçmiş zamanı adeta bir kumar heyecanına çevirmişlerdir. İnsanlığın böyle bir tabloyu nasıl karşıladığını merak etmek bile adeta cesaret gerektirmektedir. Çünkü medyanın her türlüsü, pozitivizmin gönüllü uşağı durumundadır.

Bay Hawking o derece tartışılmaz bir deha olarak karşılanmaktadır ki, bu çözümlenmesi oldukça çetin teori üzerine kafa yormak, düşünmek, sorgulamak, günlük hayatın dışına itilmiştir. Aslında Yaratıcı`ya şirk koşma gafleti içersinde kurumlaşmış olan Kilise de tanrısız değildir. Hıristiyan ruhbanlarının çıkmazı Kur`an-ı Kerim`in yani bütün sırları açan veya ipuçlarını veren bir kaynak, ilahi bir kaynak olduğunu bildikleri halde Avrupa ve Amerika`daki bilim dünyasını uyarmaları gerekir. Bu son cümlemiz kimi din kardeşlerimize, 'bunu söylemek amma da safdillik' dedirtebilecektir. Ama unutulmasın ki geçmişte, İslâm tarihinde bir Rahip Bahira örneği vardır. DİA İslâm Ansiklopedisi`nden yararlanmak imkânı elimizin altında hazırdır. Bizlere düşen Hıristiyan dünyasını manevî kudret zannetmekten kendimizi almaktır.

Yüce Allah 'Biz bir şeyi var etmek istersek, ona Ol! deriz ve o, oluverir' mealinde, insanlığın zihnini büyük durumlara açmaktadır. Çünkü Allah, dosttur.