Bilim Sanat ve Kültür Derneği (BİKSAD) ülkemizin önde gelen sanat derneklerinden biri. Kanlıca`daki merkezinde ve Fatih Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi`ndeki atölyelerinde geleneksel sanatlarımıza yeni isimler ve eserler kazandırmakta olan dernek bünyesinde 2020-2021 sanat eğitimleri başladı. Bu vesileyle bugünkü yazımızda BİKSAD`a ve hizmetlerine değineceğiz.

BİKSAD`ın temelleri Hattat Hüseyin Kutlu`nun 1976-2002 yılları arasında Hekimoğlu Ali Paşa Camii`nin imam-hatiplik vazifesini icra ettiği yıllarda atılmış. Mezkû r yıllarda Kütüphane bünyesinde filizlenen sanat eksenli çalışmalar ilerleyen yıllarda kurumsal kimliğe bürünmüş.

`height=

BİKSAD, 2009 yılında insan her zaman güzeli anlatmak ister. Güzel olanı değerli ve kendine yakın kabul eder, ona tutku ile bağlanır. İçinde yaşadığımız zaman ise bu değerlere uzak kaldığımız, anlayış derinliğinin günden güne azaldığı, ruhların bunaldığı kuru, çorak bir mevsim gibidir. Böyle bir ortamda mutlu olabilmenin en sağlıklı, en müstakim yolu güzel ve iyi olanı arayıp bulmaktır.` mülahazalarıyla kültür, sanat, medeniyet, irfan yolculuğuna başlamış.

BİKSAD geride kalan on bir yılda ihtişamlı mazimizden günümüze intikal eden bilim, kültür ve sanat değerlerimizin araştırılması, korunması, tanıtımı, yorumu ile bir sonraki nesillere intikaline yönelik pek çok hizmeti gerçekleştirdi. Hattat Hüseyin Kutlu nun himayesinde ve onursal başkanlığında İstanbul`da iki merkezde faaliyetlerini sürdürmekte olan BİKSAD`ın başkanlığını halihazırda Sinan Günüçderuhte ediyor.

Pek çok sanat projesi hayata geçirildi.

Ü lkemizin önde gelen kültür-sanat insanlarının himayesinde irfan yolculuğunu sürdürmekte olan BİKSAD`ın kurucu üyeleri Hattat Hüseyin Kutlu, Sadrettin Özçimi, Cumhur Tulay, Ahmed Şahin, Erol Dönmez, Hasan Hüseyin Doğru, Yasin Kurt, Payende Tellibeyoğlu ve Cavide Pala`dan müteşekkil.

Dernek kısa sürede öznesinde sanat ve estetik olan pek çok projeye imza atmış. Cumhurbaşkanlığı için hazırlanmakta olan Mushaf-ı Şerif çalışması 21`inci yüzyılın en önemli yazma eser projesi olarak karşımızda duruyor.

Bine yakın sanat sevdalısı öğrenci;

Dernek nezdinde evvelemirde hüsn-i hat ve mû sıkî meşkleri ile başlayan faaliyetler hâlihazırda 18 farklı branşta Kanlıca merkezde ve Fatih Hekimoğlu Ali Paşa Camii Kütüphanesi`ndeki atölyelerde otuz civarında usta öğretici ve sayıları bine yaklaşan öğrenci ile devam ediyor.

Yazımızın bu yerinde BİKSAD Sanat Atölyelerinin 2020-2021 dönemi derslerinin başladığını ve kayıtların devam ettiğini belirtelim.

`height=

Hüsn-i hattan mû sıkî ye tezhipten, Osmanlıca ve usû l derslerine;

Kovid-19 tedbirleri kapsamında sosyal mesafe ve sair sağlık tedbirleri gözetilerek başlatılan derslerde sınırlı sayıda öğrenci, ülkemizin geleneksel sanatlar alanında mahir ustalardan Arapça, Cild, Ebru, Hüsn-i Hat, Kanun, Klasik Kemençe, Kur`ân-ı Kerî m (Tashî h-i Hurû f-Ta`lim ve Tevcî d) Mû sıkî (Mû sıkî Korosu), Mû sıkî Nazariyatı, Mû sıkî Topluluğu Etüd Grubu, Ney, Osmanlı Türkçesi, Resim, Şukû fe-Minyatür, Tanbur, Tezhib, Ud ve Usû l (Bendir-Kudüm) dersleri alacak.

Mahir ustalar;

Bir önceki paragrafta ifadesini bulan mahir ustalar` cümlesine Fatıma Kapdan, Fatih Bayram, Asuman Emin, Melike Kazaz, Uğur Taşatan, Kübra Karakaya, Birsen Sevim Kara, Abdüllatif Efe, Derya Özer, Abdülhâdi Erol Dönmez, Ali Rıza Özcan, Betül Kırkan, Abdullah Aydemir, Emine Şirvan, Reha Sağbaş, Ayşenur Köse, Sema Babuşçu, Mustafa Selçuk Erarslan, Aslıhan Özel, Birsen Sevim Kara, Hamide Uysal, Ahmed Şahin, Eray Cinpir, Esat Şar, Ali Tan, Cavide Pala, Süreyya Abdullalı, Şehnaz Biçer, Özer Özel, Osman Kırlıkçı, Necati Çelik, Kabil Kurşun, Mert Nar ve Tulû Uysal giriyor.

9 bin üye;

9 bin üyesi bulunan BİKSAD bünyesinde kurulduğundan bugüne kadar `kâbil-i irşâd olan üstad olur üstaddan` fehvasınca yüz altmış beş hüsn-i hat, tezhip, şükû fe, ebru, minyatür ve naht talebesine icazet verilmiş. Dolayısıyla öz sanatlarımızın usû l, erkân ve âdâbını yeni nesillere aktarmakta olan ustaların her biri alanlarının uzmanı olan icazetli sanatkârlar. BİKSAD`ın birkaçhocası için müsaadelerinizle kısa paragraflar açalım.

Abdullah Aydemir: Talebe hocasıyla teşrik-i mesaisini ömür boyu sürdürmelidir.

Hüsn-i hat hocalarından Hattat Abdullah Aydemir`in bir hasbıhalimizde Râkım Mesleği`nde hoca talebe münasebetlerine yönelik mülahazaları şöyle şekillenmişti: 'Hat sanatında talebe hocasına saygı ve sevgi beslemeli, kendisinden feyz alabilmelidir. Hoca, talebesine karşı şefkatli ve tahammüllü olmalı, sanatı sevdirebilmeli, hatalarından dolayı rencide etmemelidir.

Tüm gelenekli sanatlarımızda olduğu gibi hat sanatında da saygı ve sevgi zemininde yol bulan bir hoca-talebe münasebeti kurulmalıdır. İcazet alan bir talebe hocasıyla teşrik-i mesaisini ömür boyu sürdürmelidir... Çünkü talebe, kendisini geliştirirken hocası da yeni inceliklere vâkıf olmakta ve tecrübe yönünden talebelerinden hep bir kaçadım ileride gitmektedir. Nasıl ki bir çocuğun ömrü boyunca ebeveyninden ömür boyu alabileceği tecrübe edilmiş bilgi birikimine ihtiyacı varsa talebenin de hocasına her zaman ihtiyacı vardır. İrtibat asla kesilmemelidir.'

Melike Kazaz Kanlıca`da cild sanatı ustaları yetiştiriyor.

Derneğin Kanlıca`daki merkezinde sanat sevdalılarına cumartesi ve pazar günleri cild sanatının incelikleri öğretmekte olan Melike Kazaz, geçtiğimiz yıl ebediyet yurduna sırlanan İslam Seçen hocanın hayrülhalefi. Geleneksel sanatlara 2004 yılında Hocası Hüseyin Yalçınkaya (Ayan Ebru) ile ebru sanatından başlayan Kazaz 2010 yılında ebru icazeti almış. Ersan Perçem`den bir yıl kadar tezhip dersi alan Melike Kazaz 2008 yılında İslam Seçen`den cilt dersleri almaya başlamış. Halen, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Ü niversitesi Geleneksel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü`nde Öğretim Görevlisi olarak Cild Sanatı dersi vermekte olan sanatkâr, BİKSAD`ın yanı sıra Emin Barın Cilt ve Restorasyon Evi ile İslam Seçen Atölyesi`nde bir yandan cild sanatı dersleri veriyor, diğer yandan da koleksiyonerlerin eserlerinin restorasyonu ile ilgileniyor.

Uğur Taşatan: Ebru yapanlara ebrucu denilir.

Uğur Taşatan BİKSAD`ın duayen ebru hocalarından biri. Yurtiçinde ve yurtdışındaki koleksiyonlarda onlarca eseri yer alan Ebrucu Taşatan ile yaptığımız bir mülakatta muhatabımız ebru sanatımızda doğru bilinen yanlışlara ve ebrunun olmazsa olmazlarına şu ifadelerle değinmişti: 'Türk ebrusunda ebru yapan sanatçıya ebrucu denir. Ebruzen ya da ebrukâr ya da başka bir şey denmez.

Türk ebru geleneğinde suda erimeyen, güneşte solmayan, asit ve kazein gibi kâğıda zarar veren yabancı maddeler içermeyen boyalar kullanılır. Guaj boya, akrilik boya, oto boyası, seramik boyası gibi boyalarla Türk ebrusu yapılmaz. Tekneye boya dökülerek Türk ebrusu yapılmaz.

Türk ebrusu kıvamı arttırılmış suyun üzerine fırçalarla boya serperek ya da kumlu ebruda olduğu gibi boyayı bizle damlatarak elde edilir. Tekne üzerine boyayı dökerek Türk ebrusu yapılmaz. Suminagashi tekniği ile yapılan boyalı kâğıtlar Türk ebrusu değildir.'

`height=

Hattat Hüseyin Kutlu Onursal Başkan.

Kurulduğu günden beri onlarca konser, sergi, icazet töreni, kültür gezileri, kültür sanat sohbetleri ve bayramlaşmalarıyla gönülden gönle büyümeye devam eden BİKSAD, çalışmalarını onursal başkan Hattat Hüseyin Kutlu`nun liderliğinde sürdürüyor.

Medeniyetimizden kaybolup giden güzelliklere ayna olmak için âlâ keyfiyeti haiz çalışmalara imza atmakta olan BİKSAD`a sanat yolculuğunda kolaylıklar ve başarılar dilerken kurumun vizyonuna projektör tutarak yazımızı nihayete erdirelim.

BİKSAD yitirdiğimiz hazineleri arıyor.

'Kayıp medeniyetimizin peşindeyiz. Yitirdiğimiz hazinemizi arıyoruz. Atalarımız insanlığa çok önemli değerler kazandırdı. Yüzlerce yıl dünya, bu değerlerin etrafında döndü, karanlıklar bu değerlerle aydınlandı, insanlık bu değerlerle yolunu buldu. Medeniyet güneşimiz Doğu`dan doğdu, yükseldi ve tüm dünyayı aydınlattı. Biz, kaybettiğimiz o ışığı arıyoruz.

Dedelerimizin anlattığı, 'Bin Bir Gece Masalları' aslında gerçekti.

Astronomi, tıp, matematik, kimya, fizik, felsefe, hukuk, sosyoloji, mimari, sanat, kültür, edebiyat, mû sıkî , hüsn-i hat... Bir milleti medeniyet sahibi kılan ve bu sayede tüm insanlığa önder yapan şey, tüm bu alanlarda en iyi olmaktır. En iyi âlimlere, bilim adamlarına, düşünürlere, münevverlere, hekimlere, sanatçılara, gönül insanlarına sahipseniz, o zaman güçlü bir medeniyetin sahibi olursunuz. Biz, âdeta etrafında dönüp dolaştığı dünyayı bir ay gibi aydınlatan, bu gönül insanlarımızı keşfetmeliyiz. Dedelerimizin anlattığı, 'Bin Bir Gece Masalları' aslında gerçekti. Dünya o zaman bizim medeniyet şehirlerimizin etrafında yaşardı. O şehirlerdeki sultanların, devlet adamlarının, ilim adamlarının, sanat adamlarının ve gönül adamlarının yaşadıkları hayat, o masallara dönüştü. İbn-i Sina`nın eserleri, 700 yıl boyunca tüm Avrupa üniversitelerinde okutulurken, onun yaşadığı şehir ve hayat da masal olarak anlatılırdı aynı zamanda. Farabi`nin astronomisi, Câbir`in matematiği, Sinan`ın mimarisi, İbn Haldun`un sosyolojisi, Itrî `nin mû sıkî si, Şeyh Hamdullah`ın hüsn-i hattı ve bir masal kahramanı olarak onların hayatları dilden dile dolaşırdı tüm dünyada. Dinleyenin büyülendiği masallar, işte bu kahramanların gerçek hayatlarıydı. İşte biz, bu kahramanların ayak izlerinin peşindeyiz.

Semerkant, Buhara, Taşkent irfan, hikmet, ilim şehridir.

Bizim şehirlerimiz öylesine güzeldi, öylesine etkileyiciydi ki, onları ancak masallarda görebilirdiniz. Bu yüzden Bağdat, Kahire, İsfahan Bin Bir Gece Masalları`nın şehridir. Bu yüzden Semerkant, Buhara, Taşkent irfan, hikmet, ilim şehridir. Bu yüzden Kurtuba, Granada, Sevilla kelâmın, bilimin, bilgeliğin ve mimarinin şehridir. Bu yüzden İstanbul şehirlerin prensi, payitahtı ve tüm hikâyelerin ortak şehridir. Bir masal şehri gibi, hepsi güzeldi, zengindi, renkliydi, derindi. İşte biz, bu kayıp şehirleri arıyoruz.

Şehirlerimizde şimdi o masallar, o hikâyeler yaşanmıyor. Sanki batık şehir gibi onlar. O muhteşem medeniyetin şehirlerinde şimdi, acı, ıstırap ve gözyaşından gayri hikâye anlatılmaz oldu. Bizim bu kayıp şehirlerin bulunmasına, bu yitik medeniyetin yeniden keşfine, yeniden bilinmesine, yeniden anlaşılmasına dair ahd ü peymanımız var.

`height=

Köksüz değiliz, yol bilmez değiliz;

Aynı medeniyeti yeniden kuramasak da, aynı masalsı hayatı yaşayamasak da, aynı kahramanları bulamasak da, çocuklarımıza gurur duyacakları bir geçmişimizin olduğunu anlatmak zorundayız. Köksüz değiliz, yol bilmez değiliz, kimsesiz değiliz, cahil değiliz, adap bilmez değiliz... Biz, yüzlerce yıl insanlığı aydınlatan bir büyük medeniyetin çocuklarıyız. Bu medeniyet bizim medeniyetimiz. Biz bu medeniyetin çocuklarıyız. O halde yitiğimizi bulmak da, yaşatmak da boynumuzun borcudur. İşte biz, bu borcu ödemeye, bu yükün altına girmeye talibiz.

Matematikten mimariye, mû sıkî den astronomiye, hüsn-i hattan edebiyata kadar, ilmimiz de sanatımız da tıpkı şehirlerimiz gibi kayıp şimdi. Biz, bir şehir kadar güzel, bir şehir kadar büyük, kayıp sanatlarımızı bulup ortaya çıkarmaya, yaşatmaya adadık kendimizi bir arkeolog titizliği, hassasiyeti ve yöntemleriyle. Hüsn-i hat, tezhip, minyatür, ebru, naht, çini, kalem işi gibi tezyini sanatlarımızı anlamaya, öğrenmeye ve öğretmeye azmettik. Osmanlı Türkçemizin zenginliğini, İslam Sanat Tarihi ve sanat felsefesini yeniden canlandırmaya çalışıyoruz.

Bu çabaya ortak olunuz.

Biz, bu sanatlarda ilahi aşkı, adabı, irfanı ve hikmeti bulmayı arzu ederiz. Biz, yitiğimizi aramaya, bulmaya ve insanlığa kazandırmaya uğraşıyoruz. Sizi de bu çabaya ortak olmaya çağırıyoruz.'