31 Mart 2019 mahalli idarelere seçimlerinde özellikle gönül vurgusu çok yapıldı. Adeta seçimin mottosu gönül idi.  İnsan varlığını ele alırken Hz. Mevlânâ`nın üzerinde durduğu en önemli yeti gönüldür. Türkçe bir kelime olan gönül kelimesinin Farsça karşılığı dil, Arapça karşılığı ise kalptir. Mevlânâ`nın üzerinde ısrarla durduğu bu manevi yeti insan göğsünde kan pompalayan et parçasından ibaret olmayıp ruh ve beden arasındaki ilişkiyi organize eden bir merkez olarak görmüştür.

Kalbin insan varlığındaki merkezi rolünün İslâm düşüncesindeki belirginliğine rağmen bu merkeziyet pozitivizmle ve daha eskilere gidecek olursak Hipokrattan itibaren daha ziyade beyne atfedilmiştir. Batı düşüncesindeki bu kabul zamanla İslam dünyasında da hükümranlık kurmuştur. Halbuki özellikle İslâm ârifleri nazarında kalp, zihni de yönlendiren insanın merkez uzvudur. Mevlânâ, insan varlığının ve şahsiyetinin temelini teşkil etmesi bakımından gönlü ağaçköküne benzetir. Yapraklar ve dallar ağacın kökünden feyiz alıp yeşerdiği veya alamayıp kuruduğu gibi insanlar da gönüllerindeki var olana nispetle bir değeri haizdirler.

Ayna sembolü!

Gönülle ilgili Mevlânâ ve diğer âriflerce kullanılan ayna sembolizmi kâmil gönlün birçok vasfına işaret eder. Önceki devirlerde aynalar, demir levhaların temizlenip pastan arındırıldıktan sonra cilalanıp parlatılması ile yapıldığından Mevlânâ, insanın gönül potansiyelini, iyi işlendiği takdirde aynaya dönüştürülebilecek bir demire benzetir.

Hakk`ın dışındaki her şeyden temizlenen gönül ayna haline gelince ilahi tecellileri yansıtan varlık âlemindeki en mükemmel mazhar ve tecelligâh olur. Zira bir hadiste ifade edildiği üzere işlenen her kötülük kalpte siyah bir leke bırakır. Her bir leke kendisine uygun temizleyici ile temizlenmez -ki bu temizlenmenin din dilindeki karşılığı tövbedir- ve lekeler artmaya devam ederse gönül kararır. Işık alan bütün pencereleri kapatılan bir mahzene ve karanlık bir mağaraya dönüşür. Böyle bir yeri ise ancak bayağı varlıklar mesken edinirler.

Mevlânâ gönül temizleme işini zeminden su çıkarmaya benzetir. 'Toprağın altında su var ve sen onu çıkarabilirsin. Bizler bu şekilde toprağın altından su çıkardık'derler. O kişi de bu teşvikler üzerine gayretle toprağı kazar, kimi zaman suyun varlığından şüphe duyar, ümitsizliğe düşer. Ancak yine de kazmaya devam eder ve uygun zemin kazılmışsa sonunda suya ulaşır. İlk önce çıkarılan su, saatlerce hatta bazen günlerce çamurla karışık akar ve nihayet saf su akmaya başlar.

İnsan bir pınar gibidir!

İslam inancına göre her insan yaratılış itibariyle fıtratı bakımından temiz ve saftır. Mevlânâ bu yönüyle insanı, kaynağından tertemiz çıkan bir pınara benzetir. Hz. Mevlânâ`nın Mesnevi`sinden bir kez daha okuyalım: 'Gönüldeki Kabe`yi tavaf et sen gönülden/Gönül mânâ Kabe`si: Onu çamur sanma sen/Kâbe`yi sen binlerce kez yaya tavaf etsen/Bil ki kabul olunmaz tek gönül incitirsen' Aynı hususa dönemin diğer bir ârifi Yunus Emre de şu meşhur dizeleriyle işaret etmektedir:

'Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil,

Yetmiş iki millet dahi/Elin Yüzün yumaz değil.' der.

N`oldu bu gönlüm!

Etimolojik olarak ele alındığında cilt, deri anlamındaki gön`den türeyen gönül Mevlana`nın ifadesiyle 'beden mektubunun içindeki sırdır'. Hacı Bayram Veli, tasavvufi manada gönlünde büyük bir aşk ateşi yaktığını meşhur ilahisinde coşkulu bir şekilde şöyle dile getirir:

N oldu bu gönlüm n oldu bu gönlüm

Derd ü gamınla doldu bu gönlüm

Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm

Yanmada derman buldu bu gönlüm'

Cenaze namazlarının 'er kişi niyetine' kılındığı şu dünyada toplam 8 padişah devrini idrak etmiş Aziz Mahmud Hüdayi, yalan dünya üzerine şunları der:

'Bakma bunun karasına ağına,

Gönül verme bostanına bağına,

Benzer hemân çocuk oyuncağına,

Burda aklı olan insan eğlenmez.'

'Gönül gurbet ele varma' dese de türküler, Türkistan`dan garbe (Batıya)   doğru uzanan ve yüzyıllar süren gönül yolculuğunda ecdat gurbeti kendine vatan yapmıştır. İnsanlığın geniş hayat coğrafyasının hangi noktasında ve hangi yüzyılında yaşamış olursa olsun Mevlana`nın bir rubaisinde, 'Gönül ağaçları gizli bir bahçedir. Yüz türlü görünür ama o bir çeşittir' dediği gibi bütün gönül sultanlarımız, gönül` kavramı ile sonsuz`a giden bir yolda aslında aynı manaya kapı aralamıştır. Mesele gönülleri kırmadan bir gönle girmektir vesselam.