Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan hocanın adını 1990`lı yılların başında duymuştum. O sıralarda 'Kültür ve Sanayileşme' isimli kitabı elime geçmişti. Henüz sosyoloji bölümünde okumaya yeni başladığım zamanlardı. O kitaptan şu anda aklımda hiçbir şey kalmamış olsa da 'önemli bir çalışma olduğunu' zihnime nakşetmiştim. Tanıdığım ya da tanımadığım insanları eserlerinden hareketle zihnime yerleştirdiğim için Nazif hoca da o zamanlardan itibaren zihnimde mümtaz bir yer edinmeye başlamıştı.

Sonraki yıllarda Yeni Şafak gazetesinde ben daha çok düşünce günlüğü sayfasında yazarken, hocamız kendine ait köşesinde haftada galiba üçgün yazı yazıyordu. Birçok konuda yazmakla birlikte bana üslubu, anlatım biçimi, Türkçeye hakimiyeti, anlaşılırlığı ile o yazılar çölde karşımıza çıkan serap gibi geliyordu.

Zaman içerisinde Kirlenmenin Boyutları, Hicaz`dan Endülüs`e, Görünmeyen Ü niversite, Teknolojinin Ötesi, Günler Akarken, Zamanı Aşan Şehirler, New York`tan Los Angeles`e Yeni Roma, İki Dünyanın Hesaplaşması, Kültür ve Sanayileşme: Konuşmalar ve Düşünceyi Eylem İçin Bilmek isimli önemli kitapları yayınlandı.

Bazen tesadüfler bazen de telefonla konuşmalar bizi bir araya getirdi ve hasret giderdik. Hocanın bitmez-tükenmek bilmeyen enerjisi, karşısındakine hemen yüklediği pozitif imajı ile her daim içten ve samimi tebessümü zihninize nakış nakış işlenir. Öyle bir işlenmedir ki slüetini asla unutmazsınız ve ara sıra bazen de sık sık aklınıza düşer.

Samimi söylemem gerekirse benim de en çok aklıma düşen, konuşma isteği duyduğum hocaların başında gelmektedir Nazif Hoca. Yeni ve farklı konuları takip etmesi, ekonomik, sosyal ve örgütlenme konularına günümüz dünya şartlarına göre yeni açılımlar getirmesi, edebiyatçı kimliğe de sahip oluşu ve karşısındaki kişiyi motive etmedeki kabiliyeti ile benim listemin başında gelmektedir.

Hocanın muazzam bir hemhal etme ve tanıştırma yeteneğini de bu yazın tespit ettim. Ordu`da iken telefonla konuştuk. Trabzon`dan Samsun`a kadar tanıdığı kendisi gibi güzel insanların tek tek adını ve telefon numaralarını verdi ve 'mutlaka tanışın, konuşun' dedi. Konuyu orada bırakmadı. Sonrasında da bahsettiği dostlarla görüşüp-görüşmediğim hususunu denetledi ve bir araya geldiğimiz dostlarla ona telefon açtığımız zaman mutlu olduğu her halinden belli oluyordu.

Hoca ile ilgili olarak geçenlerde sevgili dostumuz Hıdır Yıldırım hazırladığı 'Bir Güzel İnsan: Ersin Nazif Gürdoğan' kitabının haberini verdi. Daha önce Erol Battal ve Akif İnan kitaplarını da hazırlayan Hıdır Bey`in bu işte de epey ustalık kazandığını söylemeliyim.

Hece yayınlarından çıkan kitap uzakta da olsam hocaya empatimi depreştirdi. Hıdır Bey`e verdiğim ilk cevap ' Çok iyi ve yerinde bir çalışma. Tanımlama da çok yerinde olmuş. Pandemi araya girmese idi hoca hakkında özel bir etkinlik düzenleyecektim. Normale dönüşte yapacağız inşallah. Bu açıdan sizin çalışmanız da isabetli oldu. Tebrik ve teşekkür ediyorum değerli hocam' şeklinde oldu.

Aradan bir-iki gün geçtikten sonra Hıdır Bey, www.insaniyet.net sitesinde yayınladığı kitabın da adını taşıyan 'Bir Güzel İnsan: Ersin Nazif Gürdoğan' başlıklı yazısını paylaştı. Okudum. Benim de Ersin Nazif Gürdoğan hakkındaki duygu ve düşüncelerimin daha düzenli ifade bir metin. Bundan sonrasını Hıdır Yıldırım dostumun sözleri ile sürdürelim:

'; Gürdoğan, İslam kültürünün her an teneffüs edildiği bir aile ocağında yetişmiştir. İslam`ın Anadolu`da meydana getirdiği ve ocaktan ocağa tevarüs eden bin yıllık birikimi burada edinmiştir.

Gürdoğan`ın kitapla ünsiyeti küçük yaşta, öğretmen olan ağabeyinin kitaplığındaki kitaplar vasıtasıyla gelişmiştir. Kitaplar bir ömür boyu onu yetiştiren, onun da bir ömür boyu toplumu yetiştirmek için bir vasıta olarak gördüğü dostlarıdır. Gürdoğan, geniş bir okuma evrenine sahiptir. Doğu`dan, Batı`dan, dünden, bugünden, yarından binlerce eser, onun aydın kimliğinin teşekkülünde işlev üstlenmiştir.

Gürdoğan, örgün eğitim sürecinin açık müfredatını başarılı bir öğrenci olarak ikmal etmiş, bunun yanında kendisini yetiştireceğine inandığı bütün fırsatları da ganimet bilerek, hiçsönmeyen bir merak, hiçdoymayan bir öğrenme iştahı, hiçbitmeyen bir azim ve hiçtükenmeyen bir enerjiyle, bir ömür süren bir gayretin içerisinde olmuştur.

Gürdoğan`ın dilinden hiçdüşürmediği isimler, Yunus, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli, Gazali, İbn-i Haldun, Mimar Sinan`dır. Gürdoğan bu isimlerin kültür ve medeniyetimizdeki karşılıklarının bir ortalamasıdır, denilebilir. Gürdoğan, bir ilim adamıdır, eser vermiştir, bir düşünce adamıdır, tesir oluşturmuştur, bir gönül adamıdır, gönüllere girmiştir, bir hocadır, binlerce öğrenci yetiştirmiştir.

Gürdoğan, sohbet kültürüyle yetişmiştir. 'Görünmeyen Ü niversite' bu sohbet kültürünün semeresidir. Sohbet bizim medeniyetimizde toplumu eğitmenin en tesirli yoludur. Gürdoğan, bunu modernize ederek yeni bir yoruma tabi tutmuştur. Onun her bir telefon görüşmesi bir sohbettir. Çok uzun süren telefon konuşmalarında, isimler, eserler, hatıralar resm-i geçit yapar. Her bir görüşme bir sohbet tadında, büyük bir tecrübenin, yoğrula yoğrula kıvamını bulmuş bir birikimin aktarıldığı, insanda 'Hoca`yla mutlaka bir nehir söyleşi yapılmalı', düşüncesi uyandıran düzeye ve muhtevaya sahiptir.

Gürdoğan projecidir. Anında bir proje geliştirir, unsurlarını oluşturur ve vakit kaybetmeksizin harekete geçer. Muhataplarını ikna eder, teşvik eder, yardım eder, ayağa kaldırır. Her proje bir eserdir. Eser bırakılmasına vesile olur. Onun için her şey kolaydır. Hiçbir zaman işin zor yanını görmez, göstermez, kolay yanını görür, gösterir. Önayak olduğu projelerin ilerleyişini takip eder, gelişimini gözler, ihtiyaçduyulursa katkı sunar.

Gürdoğan çok geniş bir çevreye sahiptir. Akademik olarak bir ömür teorisini anlattığı yönetim ve organizasyon bilgisinin pratiğe en yüksek düzeyde yansıtılmasını yine kendisi gerçekleştirmiştir. Gürdoğan`ın hiçkimseyle hiçbir kişisel meselesi yoktur. İnsanlarla arasında kişisel meseleler biriktirip kendisine ayak bağı olmasına yol açmaz. Onun çevresinde hep iyilikleri ve güzellikleri çoğaltmada paydaşlık yapabileceği, ilerleyişini kolaylaştıran insanlar bulunur. Bu anlayışta hep Yunusça, Mevlanaca tutum takınır. Dostluklarını daima sıcak tutar. Buna özel gayret gösterir.

Yazmak, Gürdoğan`ın en önemli tutkusudur. Yaşayarak yazar, yazarak yaşar. Uzun yıllar sürdürdüğü gazete köşe yazarlığını bıraktıktan sonra bile periyodik olarak sosyal medya hesaplarında yazmayı sürdürür. Yazıları da kişiliğinin bir aynasıdır. Yazılarında, günlük kısır çekişmelerden, politik kakışmalardan, kişisel polemiklerden uzak durur. Çağı en iyi şekilde yorumlamaya, yol göstermeye, medeniyetimizin ışığını yansıtmaya, iyiliğe, güzelliğe yönlendirmeye çaba gösterir.

Gürdoğan, güncel politik duruşların ve duyuşların uzağındadır. Elbette bir kimliği, yönünü belli eden bulunuşlukları vardır, ancak o kendisini siyaset üstü konumlandırmış ve medeniyetimizin ihyası ve temsiline yönelik bir misyonu daha kuşatıcı bulmuştur.

Gürdoğan bir modern zaman seyyahıdır aynı zamanda. Cahit Zarifoğlu`nun, yurt dışına giden herkese, güzel bir defter yanında iyi bir kalem hediye ederek, 'Gittiğin ülkede, üniversitede, şehir mer­ kezlerinde, kitapçılarda, sinemalarda, tiyatrolarda gördüklerini, bir günlük, bir deneme, bir gözlem, bir izlenim tadında yaz', dediğini Gürdoğan yakından bilir. Gürdoğan`ın bütün seyahatleri, çeşitli vesilelerle yurtiçi ve yurt dışındaki bulunuşlukları mutlaka esere dönüşmüştür.

Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt ve Mehmet Akif İnan, 1969 yılının Şubat ayında Edebiyat dergisini çıkarmaya başlamışlardır. 1976 yılında, Büyük Doğu, Diriliş ve Edebiyat dergilerinin yayınlarına ara verdiği bir süreçte ise Mavera dergisinin temelleri atılmıştır. Mavera, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Akif İnan, Bahri Zengin, Alaeddin Özdenören ve Ersin Nazif Gürdoğan tarafından kurulmuş ve ilk sayısı 1976 yılının Aralık ayında yayımlanmıştır.

Ersin Nazif Gürdoğan, Mavera`nın Yedi Güzel Adamı`ndan birisidir. Mavera dergisinin kuruluş çalışmalarına fikren ve bedenen katkı sunmanın yanında maddeten de önemli bir katkı sunan Gürdoğan, hiçbir zaman öne çıkmamış, bilinçli olarak hep geride durmayı yeğlemiştir. Bunda kişilik özelliklerinin yanı sıra Gürdoğan`ın tasavvufi eğilimleri de etkili olmuştur.

Gürdoğan`ın 50 yılı aşan bir yazarlık serüveni bulunmaktadır.

Gürdoğan mütevazıdır. Kolay ulaşılır. Her istenileni vermeye, her çağrıldığı yere koşmaya, her sorulanı cevaplamaya, her müşkülü halletmeye çabalar.'

Hıdır Yıldırım dostumuzun bu yazısını sunmasını umduğumuz 'Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan Özel Etkinliğimizi' yapacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorum;