Bu yazımız konusu bir nesli mahveden kahramandır. İsimden bahsetmeyeceğim. Çünkü her zaman her yerde karşımıza çıkabilirler. Sonuçlarından bütün toplum etkilenebilir.

Masal bu ya, zamanın birinde bir zat varmış. Bu zatın çocukluğu pek kötü geçmiş. İlk ve orta tahsilini yatılı okullarda tamamlamış. Bu dönemde muallimlerden nefret eder bir psikolojiye bürünmüş ve bu çarpıklıktan hiçbir zaman kurtulamamış. Kibirli, kendini beğenmiş ve başkalarını küçümseyici karakterine de bu dönemde bürünmüş. Ü niversiteyi bitirmiş ve ardından yüksek lisansını tamamlamış. Doktorada ise bir ecnebi memleketinde soluğu almış. Gitmiş olduğu ecnebi memleketinin hayranı ve yandaşı olarak yurda dönmüş ve Türk üniversitelerinden birisinde vazife almış. Yazılarının bir kısmında doktorasını tamamladığı ecnebi memleketinin propagandasını yapmış. Hatta bu memleketten bazı şahsiyetleri 'Türk dostu' diyerek göklere çıkarmış! Bazen de kedi-köpek meselesi gibi alanı dışında çok saçma konularda da yazılar yazmış.

Yenilgi yenilgi büyüyen, büyüdükçe de insancıl yönü azalan bu zat gel zaman-git zaman sonra mebus edildi. Kısık ve yabancı vurgulu ses tonuyla meclis çatısı altında büyük nutuklar söyledi. Eğitim, kültür ve yolsuzluk eksenli bu konuşmalar önce meclis kubbesinde ve bilahare bizim mahfillerimizde çınladı. Çok etkilenmiştik, çok sevmiştik. Mecliste sanki bir bilge, bir düşünür konuşuyordu.

Sonra bu zat parti değiştirdi ve maarif bakanı yapıldı. Dünyalar bizimdi artık. Sadece dünyalar değil öte dünya ve tüm evren bizimdi. Yüreğimizi güm güm attıran sevincimizi herkesle paylaşıyorduk. Çünkü onun Türk çocuklarının makû s talihini döndürecek, kara olan kaderini ak yapacak yegâne şahsiyet olduğuna inanıyorduk. Başta maarif çalışanları olmak üzere herkesin mutlu olacağına dair inancımız da tamdı.

Lakin yanılmışız. 'Hepsi yalanmış Ü sküdar' diyen ozanın deyişiyle her şey yalan ve yanılgıdan ibaretmiş.

Mutluluğumuzun resmini çizebileceğini düşündüğümüz bu zat hepimizi mutsuz etti. Ortaya büyük projeler yani büyük yalanlar attı. Hepsi balonlar misali teker teker söndü. 'Maarifi politikadan arındıracağım' dedi. En fazla politikaya bulaşan kurum maarif oldu. 'Hakka ve hukuka mutlak riayet edeceğim' dedi. En büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri uyguladı. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü ısrarla savundu ama yargı kararlarını uygulamayarak antidemokratik ve hukuk karşıtı davrandı. Bu yönüyle yani yargı kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle tazminat ödemeye mahkû m edilen yegâne maarif bakanı olarak -vicdan mesleğini yürüten- muallimlerin vicdanlarını sızlattı.

Maarifte ihtilal yapmak istedi. Bu nedenle her şeyi allak bullak etti. Talebe ve hocalara büyük angaryalar yükledi. Sınıflar 50&ndash 60 öğrenciden,25&ndash 30 öğrenciye indirilemedi. Talebeler veli, veliler de talebe haline getirildi.

Yine bu zat devrinde yayınlanan yüzlerle ifade edilebilecek kanun, yönetmelik, genelge, yönerge ve emirden oluşan her türlü adaletsizliği, hak yemeyi, yanlışı, keyfi görevden almayı ve haksız atamaları bir kılıfa uyduran mevzuat yığını hakkında belki de doktora tezleri yapılsa yeridir.

Bu olan bitenlerden dolayı yüz binlerce maarif çalışanı ona çok kızdı. Onun adının her geçtiği yerde edep sınırlarını aşacak söylemler gelişti. Tansiyonlar yükseldi. Herkes ama herkes ona kızıyor ve öfkeleniyordu. Sebepler farklı olsa da ortak payda bu idi.

Dediğimiz gibi bütün projeleri balon gibi söndü. Kısık sesiyle söylediği bütün sözleri gök kubbede bir sada olarak kaybolup gitti.

Şimdi nerede, ne yapar bilinmez.

Ama bir nesli nasıl mahvettiği asla unutulmamalıdır;