Kültür Bakanlığımıza bir proje sunuyorum. Okunacağını, üzerinde durulacağını, bunu hayata geçirmek için harekete geçileceğini ümit ediyorum.

Projemin özeti şudur: Türkiye`mizde en az yüz şehrin Kütahya gibi bir sanat şehri haline getirilmesi.

Kütahya bir çinicilik şehridir.

Ona benzer, başka sanat ve zanaat dallarında yüz şehrimizi sanat şehri haline getirmeliyiz.

Zonguldak`ın Devrek ilçesi bastonculuk sanat veya zanaatında ilerlemiştir. Orada çok güzel, çok sanatlı bastonlar yapılmakta bunları üretenler hem para kazanmakta hem de kültürümüze hizmet etmektedir.

İznik`te daha kaliteli çinicilik sanatı vardır.

Gaziantep`te sedefkârlık... Eskişehir`de lüle taşı.

Bakanlık yüz şehri, yüz ayrı sanatı tespit edecek her şehir için projeler üretecektir.

Bir şehrimizde halen ürünü verilen bir sanat mı var, onun gelişmesi, yüz katına çıkartılması için planlar programlar yapılacaktır.

Bu dediklerimi ehliyetli insanlar yapabilir. Bu iş yetersiz ehliyetsiz liyakatsiz kişilere verilirse, başlanmadan bitmiş olur.

Ormanlara yakın bir şehrimizde ağaçişçilik geliştirilebilir.

Bu işler için dışarıdan uzmanlar, ustalar, sanatkârlar getirilmesi gerekebilir.

Mesela bir şehrimizde yüzde yüz el yapımı kâğıt atölyeleri açılabilir. Hindistan`da Müslüman bir ailenin el yapımı kâğıt fabrikası var, belki yüz çeşit kâğıt üretip dünyaya satıyorlar.

Buldan`da el tezgâhlarında kumaş dokunuyordu. Şimdi kaldı mı bilmiyorum orada yünden ipekten ketenden çok kıymetli kumaşlar dokunmalı, hem ülkemize gelen turistlere satılmalı, hem de ihraçedilmelidir. Söylemeye hacet yok, yatak çarşafı, sıradan bezler dokumakla bu dediğim olmaz. Yaylalarda otlayan koyunların ipek gibi yünlerinden boyun atkıları yapılacak, etiketine Buldan`da el tezgâhında dokunmuştur yazılacak, dünya kibarları hayranlıkla alıp kullanacaklar.

Vietnam`da on bin köyde sanat varmış, sanat ürünü veriliyormuş. Gerekirse o ülkeden örnek alınabilir.

Birçok şehrimizde sanat boyutlu çömlekçilik geliştirilebilir. Pazaryeri ilçesinin Kınık köyünde, eskiden çokmuş, şimdi az sayıda çömlekçi kalmış. İsmi Osman mıydı tam hatırlamıyorum bir çömlekçi ustası müzelerdeki tarihi çömleklerin replikalarını yapıyor, iyi fiyatlara satıyor. O sanat geliştirilebilir. Bu ürünler müzelerimizde ziyaretçilere, turistlere satılabilir.

Uygulamaya konulursa bu projenin en büyük düşmanı bir takım yiyici haşarat olacaktır. Proje için konulan fonları, bütçeleri, paraları yemek için üşüşecekler, başarısızlığa sebep olacaklardır. Bu haşaratın mutlaka yolunun kesilmesi gerekir.

Bu proje bir laf projesi değil bir iş projesidir.

Bu maksatla sanat ve zanaat meslek liseleri açılmalıdır. Buralarda dersleri ehliyetli öğretmenler, ustalar, sanatkârlar vermezse netice sıfır olur.

Dünyanın birçok ülkesinden sanatkâr getirilmelidir. Biz tek başımıza bu sanat kalkınmasını yapamayız.

Japonya`dan Kore`den Çin`den Hindistan`dan Mısır`dan İran`dan Orta Asya ülkelerinden Afrika`dan ustalar gelecek, bu sanatın tohumlarını ekecek, yeşertecek ve sonra ürün alınacaktır.

Bu sanat işlerinde bir tek takım elbiseli kravatlı cilalı ayakkabılı usta ve uzman çalıştırılmayacaktır. Hepsi iş elbiseleriyle sahneye çıkacaktır.

Bu sanat seferberliğinde elbette para harcanacaktır lakin hak etmeyene, hizmeti geçmeyene zırnık koklatılmayacaktır.

Bu işte nazariyat değil uygulama ve ürün verme öne alınacaktır.

İleride bir sanat ve zanaat üniversitesi açılabilir. Bu üniversitenin öğretim görevlileri iki senelik mukavele ile çalışacak, bu müddet zarfında doğru dürüst hizmet edemeyen başarılı olamayanların işine son verilecektir.

Sanat ürünleri nerede satılacaktır? Her büyük şehrimizde en çok turist gelen yerlerde sanat eseri satış mekânları olacaktır.

Devlet bu işe kendisi girmeyecek satanlara kolaylık gösterecektir. Böyle hizmetler devlet memuru zihniyetiyle görülmez.

Kaçsene önceydi hatırlamıyorum Ayasofya Camii`nin önünde birkaçgün süren bir sanat fuarı açılmıştı. Bir stantta orta yaşlı taşralı bir vatandaş el yapımı fötr fesler satıyordu. Bir tane almıştım. Satıcı, 'Evimin bir köşesinde bunları yaparak ve satarak üniversitede iki çocuk okuttum' demişti. Böyle zanaatlar fedakârlık ister. Devlet memuru zihniyetiyle kesinlikle yürümez.

Sanat ve zanaat işi kooperatifler vasıtasıyla tanzim edilebilir mi, ürünler satılabilir mi? Keşke yapılabilse, fakat bu konuda ümidim çok azdır. Bizde kooperatifçilik bazı ülkelerde olduğu gibi başarılı değil.

Bu sanat işlerinde en lüzumlu şeyler nelerdir: Vasıflı insan olmak... Çok çalışkan olmak... Azimli olmak... Sanatını sevmek... Sanatı hakkında bilgi ve kültür edinmek, bunları uygulamak.

Bu hizmetler sıradan insanların hizmeti değildir.

Eline biraz para geçti, ilk iş olarak yedi bin liralık akıllı telefon aldı. Bu akılsız adam sanat manat yapamaz.

Beyoğlu Belediyesi`nin Tophane çömlekçiliğini canlandırmasını bekliyoruz.

Kâğıthane Belediyesi`nin küçük el yapımı kâğıt atölyesini genişletmesini ve satış yapmasını bekliyoruz.

Devletimiz Yıldız Porselen Fabrikası gibi nice sanat eseri üreten tesis açmalıdır.

Konuya burada son veriyorum... Bakalım bu yazım ilgililer ve sorumlular tarafından okunacak mı?.. Teşebbüse geçilecek mi?.. Kaçşehrimiz Kütahya gibi sanat şehri olacak?..