`height=

Silivrikapı Bâlâ Tekkesi`nin son şeyhi Seyyid Hafız Ömer Fahreddin Efendi`nin sülüs-nesih icazetnamesi yurt dışında satıldı.

Efendimizin (sav) soyundan, ni`mel ceyş torunlarından Seyyid Hafız Ömer Fahreddin Efendi`nin M. 1879 tarihli icazetnamesi İstanbul`dan Londra`ya kaçırıldı. Kısa bir süre önce Antik A.Ş.`nin 280. Müzayedesinde satışa konu edilen Seyyid Hafız Ömer Fahreddin Efendi`nin hat icazeti toplumumuzun ve konuyla ilgili yöneticilerin sorumsuzluğuna kurban gitti.

Antik A.Ş.`nin 280. Değerli Tablolar ve Antikalar Müzayedesi`nde 10.000 TL. fiyatıyla satışa çıkarılan ve mezatta başlangıçfiyatından alıcı bulan, kanunla korunması gereken ve maalesef vurdumduymazlığımız neticesinde sahipsiz kalan tarihi eserimiz 'alıcıları' tarafından yurtdışına kaçırıldı. Mezkû r eser bu kez geçtiğimiz günlerde Londra`da Christies müzayede şirketinin mezat platformlarına düştü ve 3.750 Sterline (yaklaşık 35 bin TL) satılarak ait olduğu medeniyetten koparıldı.

Sanat eserlerimize sahip çıkamıyoruz!

Maalesef sanat eserlerimize sahip çıkamıyoruz. Bu topraklarda üretilmiş bulunan medeniyet değerlerimiz tabir yerindeyse göz göre birbiri ardına sırra kadem basıyor. Müzayedelerden, özel koleksiyonlardan toplanan nadir el yazmalarımız, Mushaflar, kıt`alar, levhalar, icazetnameler, hilyeler soluğu ya Körfez ülkelerinde alıyor ya da İngiltere`de alıyor!

İcazet, geleneksel sanatların ruhsatıdır!

İcazet, geleneksel sanatların ruhsatıdır. İcazet, klasik İslâm-Türk sanatlarında ustalığın, daha doğrusu maharetin kuşaktan kuşağa, nesilden nesle aktarılmasında önemli bir rolü bulunan kadim bir izin müessesesidir. Muvafık görmek, izin-ruhsat vermek, müsaade etmek, münasip bulmak vb. manaları havi olan icazet/icazetname, geçmişte olduğu gibi günümüzde de öz sanatlarımızın aslî unsurlarıyla birlikte klasik usullerle ustadan çırağa, hocadan talebeye aktarılması neticesinde öğrencinin sanat ve ruh inceliği bakımından ulaştığı mertebeye, ustalık makamına işaret eder.

'Cismani aletlerle icra edilen ruhani mühendislik' şeklinde tanımlanmış bulunan hat sanatında icazet, müfredatı tamamlayarak, sanat zaviyesinden ve ruhen belirli bir olgunluğa kâmil bir mertebeye vâsıl olan hat öğrencisinin sanatında yetiştiğine, talep edenlere öğretebileceğine ve yazılarının altına kendi imzasını atabileceğine dair hocası tarafından 'hatt-ı icaze' ile verilen özel bir belgedir. İcazet müessesesi hattın yanında ebru, minyatür, tezhip sanatları nevilerinde de arz ettiğimiz mülahazalar dâhilinde yaşatılmaktadır.

'Öz sanatlarımızda icazet geleneği' başlıklı yazımızdan yola çıkarak iki paragrafta hat sanatında icazet müessesesine kısaca değinmiş olduk. Böyle bir hatırlatmadan sonra yurt dışına kaçırılarak Londra`da ticarete konu edilen Şeyh Ömer Fahreddin Efendi`nin sülüs-nesih icazetnamesine göz atalım.

30*38 cm. boyutlarındaki icazetnamenin tarihi Hicri 1297 Miladi 1879. Es-Seyyid Hafız Ömer Fahreddin Efendi`ye iki üstad hattat birden Seyyid Ömer Faik Efendi ile birlikte Seyyid Abdullah Hafidi Muhsinzade Mehmet Paşa icazet vermiş. İcazet metninin üst satırında Neml Suresi`nin 30`uncu ayeti kerimesi sülüs oklu besmeleyle kaleme alınmış. Alt bölümde yer alan nesih iki satırda ise Efendimizin (sav) besmele-i şerife yazmanın faziletini belirten hadis-i şerifine yer verilmiş. İcaze hatla yazılan bölümlerde de Ömer Faik Efendi`nin ve Muhsinzade Mehmet Paşa`nın, Seyyid Fahreddin Efendi`ye yazı yazması, yazılarının altına ketebe koyması ve yazı sanatını öğretmesine ilişkin ruhsat metni yer alıyor.

`height=

 

 

Hattat Ömer Faik Efendi nin, Ömer Fahreddin Efendiye hoca olmasının sebebi tekkeyle olan ünsiyetidir. Ömer Faik Efendi, Ömer Fahreddin Efendi`nin babası Mehmed Ali Efendi`nin dervişidir ve babasının ricasıyla oğluna 6 sene müddetle hat dersi vermiştir.

İcazetnamenin yazısı kadar tezhibi de özel. Rokoko ve Barok üsluplarında içkısımlarda naif bir şekilde vazoda gül ve çiçek buketleri dış pervazlarda da çağla yeşili üzerindeki asma yaprakları altınla bezenmiş, satır aralarında da beynessutur uygulanmış.

Bâlâ Tekkesi şeyh ailesinin evraklarından;

Londra`ya kaçırılan icazetname, Seyyid Nizam Hazretleri`nin ve Fatih Sultan Mehmet Han`ın Topçubaşısı Bâlâ Süleyman Ağa Tekkesi`nin şeyh ailesinin evraklarından biriydi. Fatih döneminden, Silivrikapılı seyyid bir ailemizin evrakına, emanetine maalesef sahip çıkamadık. İcazetnamenin sahibi Ömer Fahreddin Efendi Bâlâ Tekkesi`nin son şeyhi iken 1928 yılında âlem-i fenaya hicret etmiş. Yakın zaman önce Burak Çetintaş Ü stad`ın evinde Fahreddin Efendi`nin cennetmekân babası Mehmed Ali Efendi`nin H. 1252 tarihli bir yazısını görme imkânım olmuştu.

Maalesef sahip çıkamadık!

Maalesef sahip çıkamadığımız Osmanlı hat-tezhip klasiği bir eserin ardından sitayişle söz ediyoruz. Elimizden bu geliyor!

Hafız Ömer Fahreddin Efendi`nin icazetnamesi tarihçi M. Burak Çetintaş`ın babaannesinin Emirgan`daki küçük teyzesinin evinde yıllar yılı muhafaza edilmiş. Hanımefendi vefât edince bu kez Burak Çetintaş`ın babaannesinin büyük teyzesinin Nişantaşı`ndaki evine gelmiş. Çocuksuz vefat eden küçük teyze, mirasının -bazı aile eşyası hariç- tamamını Darüşşafaka`ya bağışlamış.

Eserin evine intikal ettiği büyük teyze de 1996 yılında 98 yaşında iken vefât etmiş. Seyyid Nizam Efendi Hazretleri`nin ailesinden olan M. Burak Çetintaş, aile evrakı olduğu için icazetnameyi satmayı düşünmeleri halinde hangi fiyattan takdir ederlerse -kredi kullanmayı dahi göze alarak- almayı düşündüğünü defalarca beyan etmiş olsa da icazetname 'muhafaza edeceğiz' mülahazalarıyla Çetintaş`a satılmamış. Bu arada levha 2013 yılında bazı mühim evraklarla birlikte satışa konu edilmiş ya da müzayede firmasına verilmiş. Net olarak bilinen husus hanımefendinin vefâtından önce eserlerin elinden çıktığı...

İcazetnamenin satılmak üzere Antik A.Ş.`nin müzayedesine verildiğini yakın zaman önce öğrenen müverrih Burak Çetintaş almak için girişimde bulunduğu sırada eser mezkur kuruluşun müzayedesinde satılmış ve oldukça süratli bir şekilde 'gümrüklerimizden çıkış işlemleri' tamamlanarak Londra`ya götürülmüş! Şu anda Londra`da mı, Körfez ülkelerinde mi, her nerede belli değil!

Oysa, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`na göre üretildiği tarihin üzerinden 100 yıl geçen sanat eserlerinin yurtdışına çıkartılması, satılması kanunen yasak.

Kanun, kanun gibi durduğu yerde dururken tarihi eserlerimiz birbiri ardına yurtdışına kaçırılıyor. Körfez ülkelerinde Türk Hat Sanatına ilgi duyan zengin Araplar, Türkiye`deki uşakları üzerinden Osmanlı hat sanatının en nadide eserlerini birbiri ardına topluyor. Göz göre göre tarihi eser kaçakçılığı yapılıyor. Biz de maval maval bakıyoruz! Türkiye`den kaçırılan eserlerle Körfez ülkelerinde müze kuruluyor, bir Allah`ın kulu ne oluyor, bu kanunen yasak, suç, caiz değil deme cesaretini dahi gösteremiyor!

Er yarın Hakk divanında bellolur!

Anlamayanlar için, göremeyenler için, görmek istemeyenler için, ruhunu ve vicdanını doların hâkî rengine kaptırmış zavallı sanat simsarları için bir daha yazalım. Osmanlı sanat eserlerinin yurt dışına çıkarılması kanunen suçtur. 'Ne olmuş, yayınlamak suçmu yani' diyecek bir zat ortaya çıkarsa bu şahıs dünyada belki kurtulur, ak ile kara mahşer gününde belli olacak!

Yurt dışına kaçırılmış bulunan eserlerin ardından, bu eserlerin özelliklerini ve kıymetli Osmanlı hattatlarının hayat hikâyelerini ve sanattaki üstün yönlerini çarşaf çarşaf anlatırken onlarca levhanın yurt dışına nasıl çıkarıldığına/kaçırıldığına dair tek bir kelâm etmeden Eternal Letters isimli bir prestij kitabı yayınlamak belki suçolmayabilir, en azından ahlâkî değildir, vicdani değildir, insani değildir! Er yarın Hakk divanında bellolur!

Tekrar, konumuza dönüp bu kez altını çizerek yazalım: Osmanlı hat sanatı eserlerinin yurtdışına çıkartılması, yurtdışında satılması yasaktır. Hal böyle iken Ömer Fahreddin Efendi`nin icazetini müzayede firmasından kim almış, yurtdışına kim çıkarmış? Kim kaçırmış? Kim/kimler aracılık etmiş? Bu sorular bizce meçhul, lakin alıcının kim olduğu müzayede şirketince malum!

Netice itibarıyla müzayede şirketleri vergi mükellefi. Alıcıya da satıcıya da vergi kesiyor. Muhataplar belli! Ayrıca 10 bin TL`nin üzerindeki satışlarda ilgili bakanlık tarafından kanunla yerine getirilmesi gereken prosedürler var.

İcazetnameler mutlaka ama mutlaka sahip çıkmamız gereken, koruyup gözetmemiz, gözümüz gibi bakmamız gereken medeniyetimizin anıt eserleridir.

Korunması gerekli taşınmaz nitelikteki tarihi eserlerin yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezasıyla cezalandırılır.

`height=

Tarihi eserleri yurtdışına çıkarmanın cezası 5 yıldan başlıyor!

Kültür ve tabiat varlıklarını yasal süre içerisinde mazereti olmaksızın bildirmeyen ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üçyıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yasal sürelerde ilgili makamlara bildirilmeyen tarihi eserleri satışa sunan, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezası ile cezalandırılır.

Tarihi eserleri yasaya aykırı olarak yurtdışına çıkaran kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezası ile cezalandırılır.

Vakıadır, mutlak hakikattir, unutmamalıdır: 'Yevme lâ yenfeu mâlün velâ benû n. İllâ men etallâhe bikalbin selî m.'