İnsan yaşamı için en önemli maddelerden biri olan tuz, yiyeceklere kattığı lezzetin yanı sıra, vücut sıvılarında olması gereken sodyumun da en önemli kaynağı. Kan basıncının düzenlenmesi, sinirlerin uyarılması ve sıvı-elektrolit dengesinin sağlanması gibi birçok işlevi olan tuzun fazla tüketimi, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, kanser, osteoporoz, böbrek hastalıkları ve obezite gibi birçok hastalığa neden olabiliyor.

Tuzda iyot var mı, yok mu?
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, tuzun birkaç cinsi olduğunu ve Himalaya tuzu, okyanus tuzu gibi pazarlama taktiği sonucu oluşan birkaç türünün bulunduğunu anlattı. Tuzun, sıvı kaynaklardan elde edilen rafine ve kaya tuzu olmak üzere iki çeşidi olduğunu aktaran Erk, "Makbul olanı kaya tuzudur. Çünkü, çevresel kirlenme faktörleri yoktur, etkileşim yoktur, doğadan olduğu gibi çıkar. Mutlaka kaya tuzu kullanacağız, rafine tuz değil. Kaya tuzu kullandığımız zaman da menşesine bakacağız, menşesinde iyot var mı, yok mu? İyotu tek başına temin etmek mümkün değil, rafine tuzla karıştıracağız. Rafine tuzların da içinde ağır metal olmamasına dikkat edeceğiz." diye konuştu.

Erk, tuzların nemi çektiğini hatırlatarak, evde tuzun nemlenmemesi için içine pirinç konduğunu ama endüstride alüminyum stearat denilen kimyasalın kullanıldığını, bu maddenin de demans ve alzaymıra neden olabileceğine ilişkin araştırmalar bulunduğunu, bu nedenle de tuz tüketimini minimumda tutmak gerektiğini söyledi.

Tuza ve şekere erişimi zorlaştıralım
Sağlık Bakanlığının uygulamalarıyla tuz tüketimine karşı toplumda bir bilinç oluştuğunu dile getiren Erk, şöyle devam etti: "Tuza ve şekere erişimi zorlaştıralım. Her yerde, sadece talep üzerine gelsin. Sofraya tuzluk, çayın yanına şeker koymayalım. Mutfakta da annelere çok ciddi bir çağrım var. Ne yaparlarsa yapsınlar kişi başı 6 gramdan fazla ilave tuz eklemesinler. 10 sene önce günlük yetişkin tuz tüketimi, günlük 18 gramdı. Şimdi 10 grama düşürdük. Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği tuz tüketim miktarı 6 gramdır. Dolu dolu 1 çay kaşığı yaklaşık 4 gramdır. Dolayısıyla 1,5 çay kaşığı ya da bir tatlı kaşığı günlük tuz ihtiyacı için yeterlidir."

Erk, 6 gramdan daha az tuz tüketiminin de sodyum azlığından kaynaklanan hiponatremi hastalığına neden olduğunu hatırlattı. Paketli gıdalarda etiket okumanın alışkanlık haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Erk, şu ifadeleri kullandı: "Okumayı kolaylaştırmak için 3 senedir üzerinde çalıştığımız bir proje var. Türk Gıda Kodeksi'nde değişiklik söz konusu. Bir an önce çıkmasını istiyoruz. 'Trafik Işıkları Modeli' diyoruz. Aşırı tuzlu, aşırı şekerli, aşırı trans yağlı ürünlere kırmızı; uygun olanlara, kısıtlı kullanılabilecek ürünlere turuncu ya da sarı; limitsiz kullanabileceğimiz gıdalara da yeşil renk nokta konulması hedefleniyor. Paketlenmiş, işlenmiş gıdaların en büyük sıkıntısı içinde birtakım kimyasal katkılar olması ve böylece raf ömrünü uzatmalarıdır." Erk, özellikle bulyon gibi içeriğinde et aroması bulunan ürünlerde "Çin tuzu" olarak bilinen monosodyum glutamat olduğunu anımsatarak, bunun bağımlılık yaptığını söyledi. İTTİFAK-AA