Bu yazı dizisinde Türkiye`de de yeni yeni uygulaması yapılan, yapılmaya çalışılan, 'Proje Tabanlı Eğitim`den' bir başka ifade ile 'Yaparak Yaşayarak Öğrenme' modelinden bahsetmeye gayret edeceğiz.

Maksat bir gedik açmak; Peşinden gelecektir, eğitim orduları, kitap, kalem erbabı, ilim ehli grup grup akacaktır.

 

(; ) 'Surda bir gedik açtık,

Mukaddes mi mukaddes!

Ey, kahpe rüzgâr!

Artık ne yandan esersen es...'

                      (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Kartopu bir kez yuvarlanmaya başladı mı devamı gelecektir. Herkesin kolayca ahkam kestiği eğitim işi, öyle bugünden yarına bir çırpıda olacak-düzelecek iş değil elbette!

Sabırla, sevgiyle, birikimle, özenle yapılan bir yemektir, bu!

'Sabır, nefsi telaştan, dili şikâyetten, organları çirkinliklerden koruma, nimet ve mihnet arasında fark gözetmeden itidalli davranmayı muhafaza etmektir.'

'Sabır, acıdır meyvesi tatlıdır.'

'Hz. Eyyû b (a.s.) bolluk ve rahatta kulluk yaptığı gibi¸ darlık ve sıkıntıda da kulluk yapılması gerektiğini bilfiil gösterdi.

Rasulullah`ın (s.a.v) yolunda olmanın gereği budur. Zorluk yoksa, zahmet yoksa, emek yoksa güzellik(!) olsa da tatlı olmaz.

'Proje Tabanlı Eğitim', sorularla ana yolu tayin etmek, keşif yollarını belirlemek, oyun ve oyunla yeni fikirlere yelken açmak olarak değerlendirilebilir, kısaca.

Öğrencinin aklıyla fikriyle bedeniyle gözüyle kulağıyla heyecanıyla öfkesiyle işin içinde olması demektir.

Sorular, çıkış kaynağımızdır. Kaliteli sorular öğrenciyi, araştırma düşünme denizinin içine çekebilmelidir.

'Bilge bir adamın sorusu cevabın yarısını içerir.' (Solomon Ibn Gabirol)

Kısacası doğru ve mantıklı soru eğitime açılan en güzel kapıdır. Proje tabanlı öğrenmenin temelini oluşturur.

Sürükleyen bir soru 'ne?' değil, 'nasıl?' olarak tanımlanabilir en kısa haliyle. Zihnimizi ve gönlümüzü şuna hazırlayalım: 'Ne' diye düşünme, 'nasıl' diye düşün?

Misal olarak, 'Hikâyeyi oluşturan önemli maddeler nedir?' diye sormak yerine hikâyenin özelliklerini öğrencilere anlatmaya çalışan bir Türkçe öğretmeniysek, Nasıl bir hikâye yazarsam yazmayı, okumayı sevdirebilirim?' 'Hikayeniz için nasıl kahramanlar olmalı?' 'Olayların nasıl bir ortamda geçmesini istersiniz?' diye sorabiliriz.

Muhtemelen, beyin motorlarının bin bir olasılıklarla birlikte bir saat gibi işlemeye başladığını göreceksiniz. Her gurup öğrenci, farklı ortamlarda, karakterleri farklı kahramanlarla ve zıtlıkların olduğu bir hikâye yazmaya başlayacaktır.

Devamında öğrencilerden gelen üç, beş farklı soru ile yola devam edilir. 'Nasıl' sorusu öğrencilerin beyinlerini çalıştırır ve çözüm arayışları, problem çözme becerileri artarak devam eder.

Bu keşif, araştırma, merak yoluna giren öğrenci, eğlenmeye, öğrenmeye, sınırsızca üretmeye devam edecektir. Bizim işimiz 'ateşleme' sorularını titizlikle belirlemek olmalıdır.

Hali hazırdaki düzende her öğrenciden 'Hüseyin Bold' olmasını bekliyoruz. Ancak proje tabanlı bu öğrenme sisteminde, her öğrenci, ürünün farklı bir aşamasında ortaya çıkar.

Bakın, şu dünyaca tanınmış sporcularımıza, 'Özkan Baltacı, İbrahim Çolak, Ayşe Begüm Onbaşı, Nur Tatar, Servet Tazegül; ' Her birinin hikayesi farklı. Biz ise her öğrenciden aynı hikâyeyi bekliyoruz.

Öyleyse, 'Nasıl bir hikâye yazarsam yazmayı, okumayı sevdirebilirim?' sorununa dönersek, bazı öğrenciler, bu hikayelerin basılacağı yeni modern, sıradışı özellikleri olan bir makine, matbaa icat edebilir başka bir öğrenci grubu, kahramanlar, olayın geçtiği ortamlar ve muhtemel olaylarla ilgili video çekebilir başka bir grup, hikâye ile ilgili bütün aşamaları yazıya dökebilir.

; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ; ...vb.

Hepsi ateşleyici soruyu kendi tarzlarıyla ve karakterleriyle yansıtmış olacaktır. A`dan Z`ye -fikir aşamasından, plana, kâğıda, bilgisayara, sonra kitaplara, sanal ortamlara kadar- aklınıza gelen her aşamayı yapacak birileri çıkacaktır.

İşte biz eğitim camiası -Millî Eğitim Bakanlığından, okuluna, öğretmenine, velisine; kim varsa- bu aşamalar için ortam ve imkân hazırlamalıyız. Sistem ve müfredat baskısını bertaraf ederek surda bir gedik açılabilir.

Denize atılan denizyıldızının hikayesini bilirsiniz. Milyonlarcasından tekrar denize dönebilenler için yeniden güneş doğmuştur. Bir öğrenci için güneş olabiliyorsak ötesi teferruat oluyor. Bir kişiyi bataklıktan kurtarabiliyorsak, dünya bunun yanında bir zerre teşkil etmiyor.

'Eğlenen ve öğrenen çocuklar varsa ateşleyen ve keyif alan öğretmenler de olacaktır.'

; devamı gelecek