'Proje tabanlı öğrenme, öğrencilerin bir konu veya problemle ilgili okul içinde ya da okul dışında bireysel veya gruplar hâlinde araştırmalar yapmalarını sağlayan ve sonuçta çeşitli ürünlerin ortaya çıktığı kapsamlı bir öğrenme yaklaşımıdır.'  [1]

Proje tabanlı öğrenme modelinde öğretmen ve öğrenci gidilecek yolu beraber belirleyebilir. Öğrenciler, hayatın her alanında karşılaştıkları sorunları iş birliği içinde çözme becerilerini geliştirebilirler. Karar veren onlardır. Her karar da sorumluluk ve bilgi birikimi gerektirir. Sonuca katlanmayı o yoldaki meşakkati de göğüslemiş olacaklardır.

Proje Tabanlı Öğrenme`nin bazı özellikleri şunlardır:

        &bull   Kişiye ve gruba özel bir öğrenme tekniğidir.

        &bull   Hayatın herhangi bir noktasında yaşadığımız gerçeklerden beslenir. 

        &bull   Kaynak anlamında sınırsızdır. Yani sadece kitaba bağlı eğitim modeli değildir. (Bakkaldan, manavdan, avukattan, kamyoncudan, çiftçiden her meslek grubundan insanla iletişime geçilir ve bilgi alışverişi gerçekleşir.) 

        &bull   Plan ve araştırma en önemli aşamalarından biridir.

        &bull   Bilginin kullanım alanını sorgular ve yeni fikirlere vesile olur.

        &bull   En güzel yanı da yetişen meyveyi -ürünü- görmektir. (Ü rün yıllar sonra değil hemen proje sonunda gözünüzün önündedir.)

Ez cümle proje tabanlı öğrenme modeli, öğrencilerin yapıp yaşayarak bilgiyi adım adım somutlaştırmaları sürecidir. İnşa ve ihya etme işidir, sürekli üretimdir, öğrenmeyi öğreten modeldir, hayatın kendisidir.

Disiplini öğreten ve sabrı test eden bir yanı vardır. Sorumluluk almayı öğretir. 'Ben de yapabiliyorum.' hissini yaşatır. Takım çalışmasını destekler. Farklı zekâ ve becerilerin buluşmasını sağlar.

Proje tabanlı bu eğitim modelinde, bazı olumsuzluklar da yaşanabilir. 

Öncelikle hocanın, öğretmenin, kurs verenin iş yükünü ve sorumluluklarını kesinlikle yukarılara taşır. Projede kullanılan araçgereçler mali açıdan problem olabilir. İşin takibi ve öğrenme süresi uzadıkça baştaki heyecandan uzaklaşılabilir. O yüzden konunun sınırları iyi belirlenmelidir yoksa bu durum projenin aksamasına neden olabilir.

Konumuzu daha önce verdiğimiz örnek üzerinden toparlayacak olursak şunlar söylenebilir:

Yazımızın önceki bölümünde, 'İstanbul trafiği üzerine bir kitap çıkarma görevi' konusunu vermiştik. 

        &bull   İstanbul trafiği üzerine öğrenciler konuları, makaleleri, şiirleri, denemeleri, belgeselleri ve kitapları seçmiş olsalar...

        &bull   Bütün bu araştırma ve birikimleri kurgulayıp beş on dakikalık bir video çekseler;  

        &bull   Yine başka bir grup sanal ya da fiziki bir kitapçık hazırlasa;

        &bull   Aynı hazırlıkları gazetelerde, televizyon kanallarında yazılı ve video olarak paylaşsalar;

        &bull   İstanbul trafiğine farklı ve pratik çözümler sunan yeni cihazlar tasarlamış olsalar;

Bu maddelerin sayısı ve içeriği her proje grubuna göre değişecektir. Proje grupları önce kendilerini sonra sıradan sınıfı, okulu, okulun bulunduğu sokağı ve mahalleyi, ilçeyi, ili, bölgeyi, ülkeyi, kıtayı ve dünyayı nasıl dönüştürür? Bunun sınırı hayallerle bile çizilemez. Her insan bir alemdir. 

Sonuçolarak da şunlar hayal edilebilir ya da gerçekleştirilir.

        &bull   Haberlerde sadece insanların içini karartan değil böyle güzelliklerin paylaşıldığı ekran sayısı artar öncelikle.

        &bull   Çocukların ortaya koyduğu bu araştırmalar dalga dalga yayılırsa, insani ve ehli sünnet çizgisinde olan değerler yaşama alanı bulacaktır. 

        &bull   Öğrenciler grup çalışmasını ve o grubun ortak başarısını görüp yaşadıkça menfi haberler yerine müspet haberler yayılacaktır. 

        &bull   Sürekli iyi, güzel örnekleri izleyen, yapan bir nesil de yaşanılır bir dünya inşa etmiş olacaktır.

Anne! Bugün okulda, 'adalet' konularını tartıştık. Hz. Ömer Efendimizin (r.a.) 'Faruk' unvanını Müslüman olduğu zaman, Peygamberimiz (s.a.v) kendisine bizzat vermiş. Anlamı da 'Hak ile batıl olanın arasını ayırmakmış.' 

  'Bu konuyla ilgili bir kitap okumam gerekiyor, hemen bana bir kitap alalım!' diye daha evin giriş kapısında heyecanını paylaşan bir öğrenci topluluğu yetiştirilebilir, kanaatindeyim. Ancak bu, öncelikle, 'Kendi değerlerimizi, bilmek ve yaşamakla' olur.

  Bizler, gönülleri fethetmenin yolunun adaleti hâkim kılmaktan geçtiğine inanırız. 'Adalet, haklı ile haksızın ayrılması, haklıya hakkının teslim edilmesi demektir.' 

Ticaretimizde, yediklerimizde içtiklerimizde, sözümüzde, özümüzde, görünür yerde, görünmez yerde, dost meclisinde, sahne önünde kısacası her daim, 'Hak olanı yaşayıp savunabiliyor muyuz?'

Bu değerleri öyle sözde değil ne zaman ki halimizle sergilersek işler tadından yenmez! O zaman, proje tabanlı eğitim, hayatın her alnında kendisine yer bulur. Dilleri sussa da hali İslam`ı konuşan bir ademoğlunun, söze ne ihtiyacı olsun! O zaman projede bulunur, meşakkatlere de göğüs gerilir.

Ateşleyici bir 'nasıl' sorusu ile başlayan proje tabanlı eğitimin sonunda bazı öğrenciler deneme yazmış olacak, bazıları yeni bir buluşa imza atacak, bazıları sadece bir film kahramanı değil, hayatın kahramanı, hattat, ilim ehli, vicdan sahibi; vb. olacak. Hasılı kelam, yeni fotoğrafçılar, yeni şehir planlamacıları, trafiğe yeni çözümler çıkacaktır. 

Bunların hepsi de 'Şeyh Edebali` nin Osmangazi`ye söylediği gibi 'Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' anlayışıyla ortaya çıkacaktır. Kendisini değerli gören, kendinden bir ürün gören öğrenci işi daha çok benimseyecektir.

Düşünün! 

Ü lke genelinde her okulda, bulunduğu mekân ve coğrafya ile ilgili problemler ve onlara çözüm grupları oluşturmuş olsak.

Hayata dair sorunlar üzerine bu yaşlarda fikir üretmeye başlayan bir nesil, neler üretir neler! Yeter ki biz onlara set olmayalım.

Ayrıca bu tür projeler sağlam bir okuyucu kitlesi de oluşturacaktır. Merak eden, araştıran gençlik, sürekli yeni soruların ve sorunların peşine düşecek ve okuma ihtiyacı hasıl olacaktır. 

Projenin başından sonuna her safhasında içinde olan öğrenci konuyu sahiplenecek ve sürekli geliştirecektir. Bütün bu zorlu süreç, öğrenciye, talebeye (talep edene) yeni bilgileri, becerileri ve cesaretleri tam olarak sergileme imkânı verecektir. 

'Nasıl' sorusuyla elde ettiğimiz bu birikimden sonra, 

'Nasıl öğrendim ve neler öğrendim?' sorularını beraber sorabiliriz. Her gençiyi yetiştirilirse umut vermeye devam edecektir. 

'Nasıl?  (Ateşleyici soru)

Yazı dizimiz burada sona ermiştir. (Şimdilik)

___________________________________________

1-  (Demir, T. Ana Dili Eğitimi Dergisi, 1(1), 53-76.)