Borg nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu kavrama ünlü bir bilim-kurgu dizisinde rastlamıştım.
Hakkında açıklayıcı bir tanımlama yapacağını tahmin ederek Elon Musk’ın android ortamında kullanıma sunduğu yapay zeka botu Grok3 Beta’ya sordum. Önce yazım hatası yapmadığınıza emin misiniz, borç mu yazmak istemiştiniz, son harfi yanlış yazmış olabilirsiniz dedi. Anlaşılan yapay zekadan borç konusunu sorgulayan çok kişi var. Sonra gerçekten orijinal haliyle “borg” kelimesini sorduğumu anladı, detaylı bir açıklama yazdı.
“Borg” terimi bilim kurgu evreninde yer alan kurgusal bir kolektif varlığı ifade eder. Borg yarı organik, yarı mekanik (sibernetik) bir türdür ve bireysel bilinç yerine tek bir ortak zihinle hareket eden bir topluluktur. “Kolektif” olarak adlandırılan bu yapı, farklı türleri asimile ederek (onları kendi bünyesine katarak) büyür ve gelişir. En ünlü replikleri “Bize Direnmek faydasızdır.”
“Bireysel bilinç yerine, tek bir ortak zihinle hareket eden topluluk...” Bu tanımlama yabancı gelmedi. Sosyal medyada bazı insanların bireysel bilinçlerinin yerine, ortak bir zihinle hareket ettiklerini gözlemlediğim anlar olmuştu. Aynı kişiler, aynı anda, aynı konuda aynı paylaşımları yapıyorlar. Ne eksik ne fazla, birebir aynı. Görsel materyallerin ve içeriğinin özel hazırlandığı belli ama kimin hazırladığı belli değil. Paylaşanlar sanki ortak bir zihinle hareket edercesine, kendilerinden hiçbir şey katmadan, başka bir akıl tarafından hazırlanıp önlerine geleni hiç düşünmeden ve kendi yorumlarını katmadan paylaşıyorlar. Oradan gelen herşeyin tartışmasız doğru olduğunu mu düşünüyorlar acaba? Bence evet.
Dikkat ederseniz, bir partinin politik faaliyetinden bahsetmiyorum. Herkesin, demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayılan siyasi partileri destekleme ve görüşlerini benimseme hakkı var. Bir parti, bir dernek, bir kurum ismiyle değil bu yapılan paylaşımlar. Öyle olsaydı belli hukuk kurallarına dikkat edilirdi. Bunlar isimsiz ve nereden geldiği belirsiz. Bir diğer ortak yönleri daha var, Türkiye Cumhuriyeti’nin prestijine, otoritesine, kişiliğine, hatta hukuk düzenine ve varlığına karşı olmak üzere hazırlanmış olmaları. Bu tür paylaşımları gördükçe hayret ediyorum. Paylaşan kişiler de genellikle içerikteki ifadelerin nereye vardığını bilemeyecek ya da düşünemeyecek kadar hukuki konulara uzak insanlar. Devletle belki de bir kez, nüfus kağıdını yenilerken yüz yüze gelmiş, devletin otoritesi nedir, kamusal güç neleri kapsar, idari, mali ve hukuki alanlarda devlet kurumlarının işleyişi nasıldır, kamu hukuku nedir haberleri bile yok. Tepkiselliklerini ifade ederken paylaşımlarına kendilerinden bir şey katamamaları da bu yüzden zaten. Bilgi yok, ama oradan buradan gelenlerden etkilenme çok.
Belli ki eğitim sistemimiz insanlarımıza devletin ne olduğunu öğretememiş. Siyaset bilimciler tarafından üzerinde görüş birliğine varılan bir kaç devlet tanımı var. En dikkate değer bulduğum, kısa ve öz olan bir tanesini hatırlıyorum, “Devlet, örgütlenmiş halkın üstün otoritesidir.” (Ünlü Fransız siyaset bilimci Maurice Duverger’den.) Ortada örgütlenmiş bir halk var ve bu halkın otoritesi üstün tutuluyor. Demokrasilerde halkın çoğunluğunun oyunu alarak iktidara gelenler tarafından halk adına kullanılan güce devlet otoritesi diyoruz. Bu yüzden, devletin otoritesini tanımamanın adı demokrasi olamaz, çünkü demokrasi zaten seçimle iktidara gelenlere bu gücü bizzat kendisi veriyor. Kuralsızlığı ve kaosu demokrasi zannedenler, “çevrelerinin” ve bazı medyanın dolduruşuna gelerek devlet otoritesine karşı suç işliyorlar. Bu günlerde şu gerçeği herkes hatırlamak zorunda; demokrasi kurallar rejimidir. Devlet ise bu kuralları uygulamakla yükümlü olan mekanizmanın adıdır.
Devletin tabi olduğu kuralları imza toplayarak değiştiremezsiniz, bir başka grup da sizinkine karşıt başka bir konuda imza toplar ve sizin demokrasinin gereği zannettiğiniz şeyin tam tersini devletten isteyebilir.
Mitingler, siyasi partilerin kendi hedef kitlelerini konsolide etmek için kullandıkları propaganda yöntemlerinden birisidir. Miting yaparak devletin tabi olduğu hukuk düzenini değiştirmek mümkün değildir. Başka bir parti de mitingler düzenler ve hukuku kendi görüşü lehine değiştirmek isteyebilir.
Kısacası, hukuk düzeni böyle işlemez. Bu tür yöntemlerle hukuku etkileyeceklerini zannedenler yanılıyorlar. Daha da kötüsü, peşlerine takıp sürükledikleri kitleleri de beklentilerle doldurup kendi devletleriyle karşı karşıya getiriyorlar. Benim partimin üyeleri ve yöneticileri masum melektir şeklinde düşünmek, bu haklılık duygusuyla oraya buraya saldırmak, güvenlik güçleriyle çatışmak da çözüm getirmiyor. Bu yöntemler markete gittiğinizde satın aldığınız, ihtiyacınız olan ürünlerin fiyatlarının artmasından ve ülkenizden, komşunuzdan nefret etmenizden başka hiç bir şeye yaramaz. İkisi de bize çok şey kaybettirir.
Hem zaten, o insanları ne kadar yakından tanıyorsunuz? Siz oy tercihinizi sandıkta kullandıktan sonra hayatınızda neler değişti, ya da değişmesini beklediğiniz neler değişmedi, emin olmak için ne kadar yakından incelediniz? Yoksa sadece sözlerine bakarak mı karar verdiniz. Bunlar önemli. Kriter geliştirmeden, kararınızı neye göre veriyorsunuz, bir bakın durumunuza.
Başlangıçta bahsettiğimiz bilim-kurgu karakterlerinden birisi olan borglara dönecek olursak... Hemen belirtelim, geçmişte saçma bulup, izlerken hadi canım olur mu öyle şey dediğiniz pek çok bilim-kurgu gerçek oldu, diğerleri de gerçek olmak üzere. Borgların durumuna düşmemek için, kendi düşünceleriniz zannettiğinizi gerçekten benim düşüncelerim mi bunlar diye bir kez daha sorgulayın.