Alvın Toffler ismini elini kaleme, dilini kelama ve zihnini malumata biraz bulaştırmış olan herkes hatırlar. Gelecek Korkusu: Şok, Ü çüncü Dalga, Yeni İktidarlar: Yeni şoklar, Eko-Spazm Raporu, Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor, Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele gibi Türkçeye de çevrilen kitaplarında yazarı olan Toffler, görüşleriyle dünya çapında etkili olan en önemli simalardan birisidir. Bu etki öylesine güçlü ki ona batıda 'gelecek peygamberi' denilmesine bile yol açmıştır.

'Ü çüncü Dalga' adlı kitabıyla 'Dalga' teorisini tam olarak sistemleştiren Alvin Toffler`in bu kitabı bütün dünyada beş milyon civarında satmıştır. 'Gelecek korkusu' ya da 'Şok' isimli 'Şok edici' olarak nitelendirilen kitabı ise on milyon civarında okura ulaşmıştır.

Toffler`e göre endüstri devriminden önceki dönem birinci dalgayı, endüstri devrimi ile başlayan ve 1950`lere kadar üçyüz yıl devam eden dönem ikinci dalgayı ve başını Amerika Birleşik Devletleri`nin çektiği 1950`lerden sonraki dönemde üçüncü dalgayı kapsamaktadır. Bu teoriye göre tüm dünya zaman ve mekân boyutunda dalgalı bir hal almaktadır. Buna göre toplumların bir kısmı birinci dalgayı bir kısmı ikinci dalgayı bir kısmı da ağırlıklı olarak üçüncü dalgayı yaşamaktadırlar. Ancak yinede her toplum oransal olarak her üçdalgayı da bünyesinde taşımaktadır.

Birinci ve ikinci dalgaların en önemli değeri sırasıyla 'toprak ve fabrika'dır. Yeni bir teknosfer, enfosfer, pisikosfer ve sosyosferle karşımıza çıkan üçüncü dalganın ana sermayesi ise 'bilgi'dir. Toffler`e göre bilgi 'zenginlik, yaratıcılık ve iktidar kaynağıdır'. Bilgi gittikçe önem kazanan ekonomik bir değerdir. Buna göre bilgiyi elinde ve kontrolünde bulunduran toplumlar dünya ve kâinata egemen olacak, bu ülkünün en büyük namzetlerini ise Ü çüncü Dalga sisteminin en geniş biçimde yaşayan toplumlar oluşturacaklardır.

Toffler burada kısaca değindiğimiz ve değinmediğimiz üçüncü dalga toplumu ile ilgili görüşleriyle 1970`lerden sonra dünyayı en fazla etkileyen sosyal düşünürdür. Binlerce akademisyen, devlet adamı, mebus,gazete ve dergi yazarı,televizyon programcısı..dolaylı yâda dolaysız biçimde Toffler`in yazdıklarından beslenmekte,görüşlerinden etkilenmektedirler.Aktarma bilginin ablukasına maruz kalan bu insanlar,bu bilgileri belli kanallar aracılığıyla kendi toplumlarına dayatmaya çalışmaktadırlar.Türkiye`de de çok yaygın olan bu durum/olgu neticede evrensel teorisyene bol miktarda yerli sözcü kazandırmıştır.

Ancak ülkemiz ve toplumumuz açısından çok ehemmiyetli olan bir nokta her zaman olduğu gibi yine gözden kaçmaktadır: Adeta zihinleri iğdiş eden meta söylemler kendi toplumumuzun çıkarlarını ve gerçeklerini ne denli ilgilenmektedir. Söylemler hangi toplumun/toplumların çıkarlarını müdafaa etmektedir. Meselenin bu tarafı gerçektende 'bilinçli ya da bilinçsiz' bir biçimde gözden kaçırılmaktadır.

Nitekim bu yazımızın ana konusu olan Toffler`in de en temelde kaygısı Amerika nın toplumu ve bu toplumun çıkarlarıdır. Toffler bu konuda ki görüşlerini yer yer bütün çalışmalarının muhtelif kısımlarına serpiştirmiştir. 'Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele' adıyla Türkçeye çevrilen kitabında ise 'çıkar kaygılarını' daha bariz bir biçimde gözler önüne sermiştir. Ne hazindir ki hakkında en fazla şey yazılan ve söylene bu kitap belirttiğimiz ve sıkıntısını hissettiğimiz açıdan hiçkimse tarafından irdelenmemiştir. Bu nedenle buraya sığdırmaya çalışacağımız alıntıların büyük bir kısmı 'Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele`den' olacaktır. 'Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele' ya da sadece 'Savaş' adlı kitapla hakikatte 150 bin Iraklıya karşılık sadece 150 Amerikalının ölümüyle noktalanan ve bizce dünya tarihinin en adaletsiz savaşı olarak tarihte yerini alan Körfez Savaşı`nın dramatik bir hikâyesidir. Bu hikâyeyi kitabın bir yerinde Körfez Savaşı`na katılan Amerikalı bir Albay 'Sanki geceleyin mutfakta ışığı yakmışsınız da, hamam böcekleri kaçışmaya başlamışlar gibi, öldürüyorduk Iraklıları; ' şeklinde ifade ediyordu.

Toffler`e, 'Dünya, pek çoğu önümüzdeki on yıllar içinde politik ve ekonomik istikrarsızlıklarla karşılaşabilecek Libya, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve Irak; gibi ülkelerdeki kimyasal ve biyolojik silahlar konusunda haklı olarak kaygılanmaktadır. 'Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra nükleer alandaki Rus bilginlerinin adı geçen ülkelere gitmelerini engellemek, çok büyük stratejik kozlarla oynanacak oyunun en son elidir' ona göre.

Japonya`nın yeniden silahlanmaya yönelmesinin herkes için bir trajedi olabileceğini belirten Toffler, Marie Claire dergisinin Ekim 1991`de yayınlanan sayısında 'dünyamız için Kazakistan`ın bağımsız olması ve atom bombasına sahip olması iyi midir ?' şeklinde sormaktadır.

Alvin Toffler`in kaygı duyduğu dünya hangi dünyadır? Kazakistan, Irak, İran, Pakistan, Kore, Libya, Japonya ya da Türkiye`nin Toffler`in dünyasındaki yeri neresidir?

Nükleer ve biyolojik silahlara, Ü çüncü Dalga teknolojisine ve bilgisine sahip olmaya bu ülkelerin de sahip olma hakları yok mudur? Toffler`in gönlünde ve kafasında bulunan dünyaya göre bilgiye, bilime, teknolojiye ve silaha Amerika`nın dışında bulunan toplumların sahip olması tehlikelidir. Ona göre dünyada bulunan her şeye Amerika hâkim olmak mecburiyetindedir.

Nitekim ' Hiçbir ülke varlıklarının kaybı karşısında Amerika kadar hassas değildir. Ve hiçbir ülkenin Amerika kadar kaybedecek şeyi yoktur.' Diyerek bu durumu da itiraf etmektedir.

Amerika`nın en büyük sözcüsü Toffler` e göre 'Amerika askeri üstünlüğünü korumak için ekonomik üstünlüğünü korumalıdır. Japonya ve Asya ekonomilerinin yükselmesine karşın Amerika`nın bilim, teknoloji ve diğer alanlarda pek çok üstünlüğü vardır. Amerika`nın en kısa zamanda İkinci Dalga sanayilerinden kurtulması ve böyle devasa ekonomik değişime eşlik ederek sosyal huzursuzluğu en aza indirgemesi gerekmektedir. Fakat stratejik seçeneklerini de yepyeni yollarda yeniden düşünmesi gerekmektedir.'

Yazımıza aldığımız birkaçnot bile bilimin ve bilginin hangi toplumun ve ülkenin çıkarlarını korumaya hizmet ettiğini göstermektedir.

En iyimser ve hoşgörü duygularıyla algıladığımız ve 'çok iyi düşünür' diye değerlendirdiğimiz insanların, başka bir açıdan bakıldığı vakit kendi toplum çıkarlarının sözcüleri olduğu görülmektedir. Ü lkemizde de önemli bir yere sahip bulunan Alvın Toffler`in yazdıklarıyla kendi toplumunun ve devletinin büyük bir sözcüsü olduğu görülmektedir.

Bize düşen ise sosyal bilimler sahasında aktarılan her bilgi, belgeye ve imzaya 'burkulmamış şuurlarla' ve 'iğdiş edilmemiş zihinlerle', 'doğrularımız toplumumuzun çıkarlarıdır' ilkesini temel alan bir yaklaşımla baştan bakmamız gerekmekte olduğudur.

Alvın Toffler de bu dünyadan göçtü, gitti.

Görüşleri ise Amerika için artarak önemini korumaktadır.