Hollanda'da lale mevsiminin başlangıcı dolayısıyla "Ulusal Lale Günü" etkinliği düzenlendi. Başkent Amsterdam'da her yıl geleneksel olarak düzenlenen etkinliğin bu yılki teması "Çiçeğin gücü" olarak belirlendi. Üreticiler tarafından, Dam Meydanı'nda sergilenen farklı renklerde yaklaşık 200 bin lale arasından bedava çiçek almak isteyen binlerce kişi sıraya girdi. Ellerindeki çantaları çiçeklerle dolduran ziyaretçiler, meydanda lalelerin arasında fotoğraf çektirdi. Anavatanı Türkiye olmasına karşın Hollanda ile özdeşleşen lale, ülke ekonomisi için önem taşıyor. Yılda 4 milyardan fazla lale soğanı eken Hollandalı üreticiler, bunların yarıya yakınını ihraç ediyor.
Bugün dünyanın en büyük lale üreticisi olan Hollanda’ya lale İstanbul’dan gitmişti. 16. yüzyılda lale soğanları bu ülkeye ilk kez gittiğinde Hollandalılar, kızartıp, zeytinyağı ve sirkeyle afiyetle yemişlerdi. Tarihçi Erhan Afyoncu, bir yazısında lalenin hayat seyriyle ilgili şu bilgileri paylaştı: Lale ilk olarak Asya'da ortaya çıktı. Kervanlarla ticaret yolları boyunca Batı'ya doğru yayıldı. Selçuklu Türkleri'yle birlikte Anadolu'ya geldi. Selçuklu bahçelerini ve saray duvarlarını süsledi. Türkiye Selçukluları'nın yıkılıp Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra lale hayatın her safhasını süslemeye devam etti. Padişahların kaftanlarında, gömleklerinde, askerlerin miğferlerinde, at başlıklarında lale motifleri kullanıldı.
Fetih sonrası mekânı İstanbul'du
1453'teki fetihten sonra lalenin yeni gözde mekânı İstanbul'du. İstanbul'un her tarafında padişahlar için düzenlenmiş hasbahçeler vardı. Avrupa'da bahçe nedir bilinmezken padişahlar göz alıcı hasbahçelerde devlet işlerinin yorgunluğunu üzerlerinden atarlardı. Kırım, Suriye gibi değişik yerlerden getirilen lalelerden yeni türler elde edilirdi. Lale yalnız bahçeleri değil Osmanlı sanatının her türünü süsledi. Çinileriyle ünlü Rüstem Paşa Camisi'nde 40'tan fazla lale motifi kullanılmıştı. 1562'de lale Avrupa topraklarına çok ilginç bir şekilde ayakbastı. İstanbul'dan kumaş getiren bir gemi Anvers limanına yanaştığında şehrin tüccarlarından birine gelen kumaş balyaları arasında lale soğanları da vardı. Anversli tüccar, kumaşların yanındaki lale soğanlarını Osmanlı soğanı zannetti. Soğanların çoğunu kızartıp, zeytinyağı ve sirke dökerek yedi. Kalanlarını da bahçesindeki lahana ve kabakların yanına ekti. 1563'te bahar geldiğinde bahçedeki sebzelerin arasında göz alıcı laleler fışkırmıştı.