Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

AK Parti 7. Olağan Kongre sürecinin takvime uygun şekilde sürdürdüğünü ve aralık ayında belde kongreleriyle sürecin başlayacağını belirten Erdoğan, şubat ayıyla birlikte ilçe kongrelerine geçileceğini ifade etti.

Yaz sonuna doğru il kongrelerinin başlatılacağını ve yıl sonuna kadar da tamamlanacağını aktaran Erdoğan, AK Parti'nin dinamik bir yapı niteliği taşıdığını, yeni görev alanların ve görev değişikliği yapanların da bu dinamizmin bir parçası olduğunu kaydetti.

Erdoğan, hangi seviyede olursa olsun AK Parti çatısı altında vazife üstlenen herkese şükranlarını sundu. 

Önceki haftalarda geçmişten bugüne AK Parti'nin davasına hizmet eden tüm il başkanlarıyla bir araya geldiklerini anlatan Erdoğan, kuruluşundan şimdiye kadar partide il başkanlığı görevi üstlenen hemen herkesin toplantıya iştirak ettiğini vurguladı.

Erdoğan, bu tür buluşmaları devam ettireceklerini ve zaman zaman kendisinin yapacağını kaydetti. 

AK Parti'de "eski" diye bir kavram olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Her AK Parti'li son nefesine kadar bu kutlu davanın mensubudur. Partimizde sadece görev değişikliği olur. Teşkilatlarımızda, belediyelerimizde, Meclisimizde sorumluluk üstlenmiş tüm arkadaşlarımızla, farklı konumlarda birlikte çalışmayı sürdürüyoruz. Görevine devam edecek ve değişecek teşkilatlarımızla ilgili çalışmalarımızı belirli bir safhaya getirdik. Bu süreçte istifa ederek teşkilatlarının yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunan kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Yeni görev alan kardeşlerime de şimdiden muvaffakiyetler diliyorum. İnşallah bu süreci tam bir dayanışma içinde, kardeşlik hukukunu gözeterek başarıyla yürüteceğiz." 

Erdoğan, AK Parti'nin sahibinin millet olduğunu, bunun için teşkilatların milletle en güzel kucaklaşmayı sağlayacak isimlerden oluşması gerektiğini bildirdi.

"Millete hizmet etmek yük değil, şereflerin en büyüğüdür"

AK Parti'de ilçe başkanı, il başkanı, yönetim kurulu üyesi, belediye başkanı, milletvekili olmanın günün 24 saati milletin emrinde olmak anlamı taşıdığını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: 

"Böyle bir çalışma temposunu göze alamayan bu tür görevlere de talip olmamalıdır. Millete hizmet etmek yük değil, şereflerin en büyüğüdür. Bizim milletimiz kendisine yapılan hiçbir hizmeti unutmaz. Bu hissiyatını hem gönlünde yaşatır hem de önüne geldiğinde sandıktaki iradesiyle ortaya koyar. AK Parti kimliğiyle milletimizle muhatap olan her kardeşimizin bu gerçekler ışığında çalışmalarını yürütmesi gerekiyor. Özellikle 2018 ve 2019 seçimlerinin sonuçlarını adeta sandık sandık, mahalle mahalle, ilçe ilçe tetkik ederek gereken dersleri çıkarmamız şarttır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet bir yerde oy oranı düşmüşse, hele hele milletvekili ve belediye başkanı sayısı azalmışsa, hiçbir şey yok gibi hareket edemeyeceklerini vurgulayarak, bu tür yerlerde önce teşhisi doğru koyacaklarını, sonra da en ideal çözümü hayata geçireceklerini belirtti. 

Teşkilat Başkanlığı başta olmak üzere Genel Merkez'deki tüm birimlerin bu konudaki çalışmaları titizlikle yürüttüklerine inandığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Kongrelerimizde ortaya çıkacak yeni teşkilat yapımız, 2023 ve 2024 seçimlerindeki başarımızda hayati rol oynayacaktır. Bunun için en küçük bir eksikliğe, boşluğa, hataya meydan vermeden süreci tamamlamalıyız. Türkiye, güvenlikten ekonomiye kadar pek çok cephede aynı anda beka mücadelesi verdiği bir dönemden geçiyor. Bizim dışarıdan gelen tehditlerin üstesinden gelme konusunda en küçük bir sıkıntımız yoktur. İster sahada ister masada olsun, ülkemizin ve milletimizin geleceği için tehdit teşkil eden her türlü hamleyi bertaraf ediyoruz. Teröristleri öne sürüyorlar, ezip geçiyoruz. Sınırlarımızı taciz ediyorlar, tehditlerin kaynağına iniyoruz. Ekonomimize saldırıyorlar, kısa sürede toparlanıp yolumuza devam ediyoruz. Dışarıdan bizi köşeye kıstırmaya çalışıyorlar, dostluklarımızı tazeleyerek bunu da boşa çıkartıyoruz. Gerçekten de sadece son birkaç yılda Suriye'de, Irak'ta, Doğu Akdeniz'de, sığınmacı meselesinde ve diğer pek çok konuda, elde ettiğimiz sonuçlar, başlı başına bir başarı hikayesidir. Bu sorunlar üzerinden Türkiye'ye diz çöktürmeyi planlayanlar, ülkemizin elde ettiği kazanımlar karşısında şaşkınlıklarını da gizleyemiyorlar. Ülkemize ve milletimize husumet besleyenleri şaşırtmak bizim için en büyük şereftir."

"Kimsenin ecdadın aziz hatırasına haksızlık etmesine rıza gösteremeyiz"

Yürütülen mücadelede en büyük güç ve moral kaynağının milletin desteği olduğunu belirten Erdoğan, yurt içi ve dışında, gidilen her yerde karşılaşılan samimi sevgi selinin, bunun en büyük ispatı olduğuna işaret etti.

"Beka mücadelesinde durum böyleyken, iç siyasette bambaşka bir fotoğrafla karşı karşıya olunduğunu" ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Cumhur İttifakı içinde birlikte olduğumuz MHP ve diğer kardeşlerimiz sağ olsunlar, bugüne kadar attığımız her adımda bize destek verdiler. Buna karşılık CHP ve HDP ile onlarla birlikte hareket eden marjinal çevreler, yalanda ve iftirada adeta sınır tanımıyorlar. Özellikle CHP Genel Başkanı, Türkiye'nin tüm milli meselelerinde sinsi, hasmane ve yıkıcı bir tavır içindedir. Dünkü grup toplantımızda Sakarya'daki tank palet fabrikası, istihdam, emeklilik konularındaki yalanlarına cevaplarımızı verdik. Buna rağmen aynı yalanların bir kısmını, bizden hemen sonra geçtiği kameralar karşısında yenilerini ekleyerek tekrarlamaktan hicap duymadı. İspatla diyoruz, onu yapamıyor. Yalan söyleme diyoruz, tıyneti icabı, bundan da kendini alamıyor. Madem hakkı söyleyemiyorsun, öyleyse hiç olmazsa sus diyoruz, onu hiç beceremiyor. Ağzını her açtığında, dünyanın en büyük devletlerini kurmuş ve medeniyetini inşa etmiş ecdadımıza hakaret etmeyi maharet sanıyor. Bu zatın kendi geçmişinden, kendi köklerinden utanması bizi ilgilendirmez. Ama hiç kimsenin milletimizin tarihine, ecdadın aziz hatırasına haksızlık etmesine rıza gösteremeyiz. Bu kişinin, sadece ecdada değil, milletimizin bugün yaşayan fertlerine ve bilhassa çocuklarımızın geleceğine de saygısı yok. Daha önce de söylemişti, geçtiğimiz günlerde aynı hezeyanı tekrarladı. Neymiş efendim, can ve mal güvenliği olmayan ülkeye yabancı sermaye gelmezmiş. Yani yabancılara, Türkiye’ye yatırım yapmayın diyor. Kendi ülkesini küresel sermayeye kötüleyerek dış yatırım gelmesinin önüne geçmeye çalışmanın adı, açıkça söylemek gerekirse ihanetin dik alasıdır."

"Küresel sermaye Türkiye'nin gücünün ve imkanlarının farkında"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu sadece kendilerinin değil, küresel sermayenin de ciddiye almadığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'de yatırım yapan veya yapmak isteyen küresel sermayenin, Türkiye'nin gücünün ve imkanlarının farkında olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin küresel doğrudan yatırımlardan aldığı payın, AK Parti döneminde binde 1'den yüzde 1,1'e çıktığına dikkati çeken Erdoğan, "Bay Kemal önce bunu bir defa öğrenmen lazım ama Bay Kemal binde 1 ile yüzde 1,1'i ayırt edemez." diye konuştu.

Erdoğan, uluslararası firmaların çoğunun, özellikle batı medyasının ve Türkiye karşıtı lobilerin baskılarına rağmen yatırım için Türkiye'yi tercih ettiğini belirterek, küresel yatırımlardaki azalma eğilimine rağmen Türkiye'nin hala cazibesini sürdürdüğünü vurguladı.

Borsanın rekor kırdığını, AK Parti iktidara geldiğinde 10-11 bin olan borsanın 107 bini yakaladığını dile getiren Erdoğan, "Tahvil ihracatlarımıza rekor teklifler geliyor. Ülkemize yatırım kararı alan firmaları caydırmak için belli kesimlerin dışarıda ve içeride nasıl çırpındıklarını hep birlikte izliyoruz." dedi.

"Türkiye, her alanda tarihinin en büyük mücadelelerini verirken, CHP Genel Başkanı acaba neredeydi?" diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mesela 15 Temmuz'da, millet canı pahasına darbeye direnirken, bu zatın darbeciler eşliğinde, tanklar arasından gittiği Bakırköy Belediye Başkanı'nın evindeki rahat koltuğunda televizyon seyrettiğini biz gayet iyi biliyoruz. Bunlar kayıtlarda mevcut. Ekonomimize yönelik saldırılar yaşanırken, kendisini hiç ortada görmedik. Terör örgütleri ülkemizi kuşatmak için saldırı üstüne saldırı yaparken, bu zat orada sadece bizi eleştirecek malzeme çıkarmanın peşindeydi. Hatta teröristlere 'arkadaşlar' diyerek onları pohpohlamakla meşguldü. Yürüttüğümüz harekatlar konusunda şöyle içten gelen bir 'hayırlı olsun' sözünü ağzından duymadık ama teröristlere de hiçbir zaman 'bunlar teröristtir' dediğini yine ağzından duymadık. Her milli meselemizde karşımızdakilerin ağzıyla ve üslubuyla bize saldırdı."

"Parlamentonun gereken cevabı vermesi lazım"

"Allah'a şükür bu zatı sadece biz değil, dünyadaki hiç kimse ciddiye almıyor da zararı sadece kendi partisiyle sınırlı kalıyor." ifadelerini kullanan Erdoğan, bu hastalıklı zihniyetin, dün Parlamentoda kadın Grup Başkanvekillerine saldırdığını söyledi.

Bunun geçmişte de yaşandığını anımsatan Erdoğan, "Geçmişte de malum Ecevit o zaman yine bir bayan milletvekilimize, şimdi Malezya Büyükelçimiz, ona 'susturun bu kadını' diye hakaret etmişti. Şimdi dün de herhalde oradan ilhamla Grup Başkanvekilimiz Özlem hanıma 'susturun bu kadını' diyecek kadar ahlaksız, edepsiz bir şekilde davranan bir CHP'nin yetkilileri var. Kimse kusura bakmasın, biz bu ahlaksızlara, edepsizlere prim verecek durumda değiliz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm grubumuzun, hele hele bir bayan milletvekilimize, bir bayan Grup Başkanvekilimize bu şekilde saldıracak olan ahlaksız, edepsizlere bu Parlamento içinde Parlamentonun gereken cevabı da vermesi lazım. Ceza ise ceza vermesi lazım. Efendim işte 'Özür diledi.' Bıraksınlar bu işi. Bunlar öyle kuru özürle geçiştirilecek işler değil. Neyse Parlamentonun İçtüzüğündeki veya disiplindeki cezai müeyyideler bunların verilmesi lazım. Ve bu zatların yaptıkları ilk defa değil. Sürekli yaptıkları şeyler bunlar. Zaten bunların başkanları şahsıma, bir diğeri yine bir konuşmasında şahsıma yine bu Parlamentonun çatısı altında her türlü hakareti edepsizce yaptılar. Bunların edepsizlikleri karşısında artık susmak diye bir şey yok gereği neyse aynen bunlara cevabını vereceğiz."

"Burası yol geçen hanı değil"

"Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bunu bileceğiz." diyen Erdoğan, grup başkanvekillerinin hukukunu tüm grup olarak en yüksek seviyede korumanın herkesin görevi olduğunun altını çizdi.

Erdoğan, grupta olmadığı için olup bitenleri sonradan dinlediğini belirterek, "Burası yol geçen hanı değil, burası bir Parlamentodur. Dolayısıyla bu Parlamentonun içerisinde özellikle Grup Başkanvekili bir hanım kardeşimizin hukukunu sonuna kadar korumak bizim görevimizdir. Bu hastalıklı zihniyete rağmen biz güçlüyüz ve güçlenerek yolumuza devam diyoruz. Ülkemizi bunlara rağmen kalkındırıyoruz, kalkındırmaya da devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

Güvenlik meselesini, "olmazsa olmaz" şeklinde değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bağımsızlığımızı korumanın yolu, sınırlarımız içinde ve dışında güçlü bir devlet olarak varlığımızı sürdürmemizden geçiyor. Bununla birlikte vatandaşlarımızın günlük hayatlarını ilgilendiren ekonomik konuları da asla ihmal etmiyoruz. Geçtiğimiz 17 yılda ülkemiz ekonomisini geliştirip büyüterek insanlarımızın hayat kalitesini yükselttik. Öyle ki biz hükümete geldiğimizde devlet vatandaşına borçluydu. Bay Kemal burayı iyi dinle, sen bu işlerden pek anlamazsın ama öğreteceğim sana da bunu. Devlet, 'zorunlu tasarruf' diyerek, 'konut edindirme yardımı' diyerek vatandaşından para kesmiş, ancak ne bunun gereğini yerine getirmiş ne de parayı geri ödemişti. Zorunlu tasarruf kesintileri 1 Nisan 1998 ve 2000 yılı Mayıs ayı arasında yapılmıştı. Memurlar ile 10 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerleri, bu sisteme mecburi olarak dahil edilmişti. Sistemdeki kişi sayısı 10 milyonu buluyordu."

"Biz geldik, borçları ödedik"

Hükümete geldikten sonra bu kesintilerin anaparası ve nemasından oluşan, dönemin parasıyla 17 milyar liranın üzerinde bir tutarı hak sahiplerine ödediklerini anımsatan Erdoğan, "Aynı şekilde, 1987 ile 1995 yılları arasında 'konut edindirme yardımı' adıyla yapılan kesintiler vardı. Bu kapsamdaki toplam 8 milyon kişiye de 3,5 milyar liranın üzerinde ödeme yaptık." dedi.

Erdoğan, diğer taraftan, hükümete geldiklerinde adeta kucaklarında buldukları 23,5 milyar dolarlık IMF borcunu da son kuruşuna kadar ödeyip, bu defteri kapattıklarını anımsatarak, şunları ifade etti:

"Bunlar, geçenlerde bize nasihat ediyorlardı, hatırlayın. Ne diyorlardı? 'Yine IMF'den biraz kredi, borç almanız lazım.' Geçen malum buraya gelenlerle özel toplantılar yaptılar, ondan sonra kıvırmaya başladılar. 'Yapılır, yaparız, bunu yapmakta bir sakınca yok.' Tamam da size mi kaldı? Siz zaten zamanında yaptınız, bu ülkeyi duman ettiniz. Fakat biz geldik bu borçlanmayı ödedik, defteri kapattık. Bizim şu anda IMF ile işimiz yok, biz bize yeteriz. Dikkat ederseniz bunların hepsi de bizden önceki dönemlerde toplanıp harcanan, ödemesi bize kalan borçlardır. Hep söylüyorum; devlet, milletine borçlu olamaz diyerek biz tüm bu meseleleri çözdük."

"Faizlerin çok daha düştüğü bir yıl olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2020, inşallah faizlerin çok daha düştüğü bir yıl olacak." diye konuştu.

Erdoğan, "Artık dövizle borçlanma değil yerli, milli parayla adım atma dönemine döndük, bunu başarıyla yürütmek durumundayız. Yatırımcılarımıza sesleniyorum, endişe etmeyin, tereddüt etmeyin, lütfen kendi sektörünüzde yatırım yapmaya devam edin." ifadelerini kullandı. İTTİFAK - AA