Erguvan ağalarının ve nadir bulunan bazı özel bitki türlerinin bulunduğu Yıldız Parkı Sedir, Çam, Köknar, Ladin, Kaymak Ağacı ve Oya Ağacı gibi birbirinden farklı yüzlerce çeşit bitki bulunan Yıldız Parkı İstanbullular için büyük nimettir. Yeri gelmişken biraz da Yıldız Sarayı hikayesinden bahsedelim. Türk Osmanlı saray mimarisinin son örneği olan Yıldız Sarayı, Beşiktaş semtinin Yıldız tepesinde yer alır. Bir müddet boş kalsa da 1924 yılında Mekteb-i Erkân-ı Harbiye`ye tahsis edildi. 28 Haziran1925`te mevcut saray binaları, parklar ve bahçeler dâhil olmak üzere tüm alan eğlence ve oyun salonlarına çevrilmesi kararlaştırılarak İstanbul Belediyesi`ne verildi. 8 Ağustos 1926 yılında gazino, kumarhane ve çeşitli eğlencelerin yapılması halinde Mario Serra adlı bir İtalyan`a Yıldız Saray-ı Hümayunu`nu kiraya verdi.

Avrupa`dan getirilen zengin müşteriler, İstanbul`un zengin sosyetesi tarafından büyük ilgi gören gazino her gece dolup taşıyordu. Nihayet her şeyini kaybeden bir üst düzey subayın, kapısının önünde intihar etmesi bardağı taşıran son damla oldu ve sözleşme iptal edilerek işletme hakkı da şirketten alındı. İşletme hakkının kendisinde olduğunu savunan şirket birkaçdefa mahkemeye başvursa da bir sonuçalamadı. Kumarhane yıllarından sonra bir müddet boş kalan bina 1946 yılında Harp Akademilerine bırakılmış ve nihayet 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredilmiştir. Kültür Bakanlığı bünyesinde bulunan saray 1993 yılından itibaren müzeleştirilmeye başlamıştır. 1999 yılında yaşanan Marmara depreminde büyük bölümü bakımsız ve harabeye dönen Yıldız Sarayı daha sonraki yıllarda oldukça başarılı bir onarımdan geçerek günümüze ulaşabilmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman döneminden (1520-1566) itibaren padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılan ve Hazine-i Hassa`ya kayıtlı bu araziye ilk kasrı Sultan I. Ahmed yaptırmıştır. 18. yy sonunda Sultan III. Selim, validesi Mihrişah Sultan için Yıldız Kasrı nı, babası için de bir çeşme yaptırmıştır. Boğaz yönünde bol ağaçlı, havuzlu bir bahçe uzanmaktadır. Yıldız Sarayı Has Bahçesi adını alan bu bahçede yapay kaskatlardan dökülen suların bir ırmak gibi kıvrımlar yaparak dolaştığı 12 m. genişliğinde bir havuz yer alır. Küçük Mâbeyin Köşkü`nün önüne rastlayan yapay grotto önünde biraz genişleyen havuz tekrar daralıp III. Selim Çeşmesi ile Kameriye Köşkü`nün bulunduğu yerde iki kola ayrılarak bir ada oluşturur. Havuzda renkli balıkların ve ada üzerinde yetiştirilen çeşitli türde kuşların saray bahçesine özel renk kattığı bilinmektedir.

Sultan III. Selim`in vefatından sonra II. Mahmud döneminde de bölge büyük bir öneme havidir ve burada padişahın bizzat izleyici olarak bulunduğu bazen ok ve bazen de güreş müsabakaları düzenlenmektedir. Sultan II. Mahmud Yeniçeri Ocağı`nı kaldırdıktan sonra Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun talimlerini de burada denetlemiştir. II. Mahmud`dan sonra tahta geçen oğlu Sultan Abdülmecid bu koruya annesi için Kasr-ı Dilküşa isimli bir köşk inşa ettirir.

Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan ve kardeşine yaptırılan kâgir Malta ve Çadır köşkleri ile II. Abdülhamid`in Raimondo d`Aronco`ya inşa ettirdiği Yıldız Çini Atölyesi bu bahçeye serpilmiş önemli tarihî yapılardır. Dış bahçeden özel bir duvarla ayrılan ve İmparator II. Wilhelm`in 1889`daki ilk ziyaretinde Mimar Alexandre Vallaury`e birinci bölümü, 1898`deki ikinci ziyaretinde Raimondo d`Aronco`ya Merasim Köşkü denilen diğer bölümleri inşa ettirilen Fransızca 'dağ evi' anlamına gelen 'chalet'den alan Şâle Köşkü saraya son devirde eklenen en görkemli yapıdır.

II. Abdülhamid, Dolmabahçe Sarayı`ndan ayrılıp Yıldız Sarayı`na taşınmış ve padişahlığı süresince bu sarayda kalmıştır. Onun zamanında burada Küçük Mâbeyin Köşkü, harem binaları, Câriyeler Dairesi, Kızlarağası Köşkü, Şâle Köşkü, Yıldız Camii, tiyatro, marangozhane, eczahane, tamirhane, kilithane, çini atölyesi, kütüphane, şehzade köşkleri yapılmış ve bugünkü saray kompleksi ortaya çıkmıştır.

Malta`dan getirilen taşlarla inşa edilen Malta Köşkü tarihte önemli olaylara sahne oldu. Ali Suavi`nin 1878`de V. Murat`ı tahta çıkarmak üzere tertiplediği Çırağan Baskını amacına ulaşamayınca, Abdülhamit, Sultan Murat`ı güvenlik gerekçesiyle Malta Köşkü`nde gözetim altına aldırdı. Mithat Paşa`nın yargılanması Malta Köşkü`nün arkasındaki düzlükte kurulan çadırda yapıldı.