Değerli okuyucularımız,

Öncelikle Ramazan ayınızı tebrik ediyoruz. Ecdadımızın başı rahmet ortası mağfiret sonu cehennemden azad' diyerek müjdeledikleri ve ibadet ve tâatta yarış ettikleri böylesi bir güzel ibadetimiz olduğu için ne kadar şükretsek azdır.

İnşallah bir sayımızda da Oruçibadetinin sağlığımıza yaptığı nice hayırlı ve faydalı etkileri de gündeme getiririz.

Bugün hemen hepimizin korkulu rüyası dediğimiz ama bir o kadar da yanımızda yöremizde hatta kendimizde baş gösterdiği için çaresiz kaldığımız bir hastalığa dikkat çekeceğiz;

'Çağımızın hastalığı nedir?' diye sorduğumuzda bazıları kanser der, bazıları alerji, bazıları depresyon; Dolayısıyla ateş düştüğü yeri yakar misali herkes kendi derdini sıkıntısını söyler ama çağımızın hastalığı aslında diyabettir;

Bu köşeyi sürekli okuyanların iyi bildiği, ülkemizde yaşayan en yaşlı doktor Nüzhet Ziyal Hocamızın geçenlerde bir televizyon programında yaptığı kısa öz ama temel bir açıklamasıyla konumuza farkındalık oluşturmaya çalışacağım.

Reaktif hipoglisemi ve insülin direnci üzerinden konuya baktığımızda diyor ki Hoca: 'Bir hastanın boyun fıtığı var ama hipoglisemisi varsa hipoglisemi açısından tedavi etmeden o kimsenin boyun fıtığını tam olarak iyileştiremiyorsunuz. Bağırsak problemi varsa, şekeri de varsa şekeri iyileştirmeden bağırsak problemi tam olarak iyileşmiyor.'

Bu örnekleri biz de çoğaltabiliyoruz. Örneğin hastanın göz problemi varsa, depresyonu varsa, kalp rahatsızlığı varsa, böbrek rahatsızlığı varsa; Ama bu hastanın şekeri de varsa bu hastanın şeker tedavisi gerçekleştirilemeden diğer rahatsızlıklarında tedavi tam olarak sağlanamıyor. Diğer bir ifadeyle şekeri düzeltmeden hiçbir hastalık iyileşmiyor. İyileşme gösterse de tekrar bozuluyor.

Bu tanım hastaya teşhis koyabilmek ve tedavide başarı sağlayabilmek için çok önemli;

Peki birlikte sesli düşünelim. Şeker ne yapıyor vücutta biliyor musunuz?

Biz yıllar öncesinde şeker hastalığını anlatırken şöyle bir slogan geliştirmiştik:

'Şeker gibi bir konu ama tutmadığı organ yok'

Gerçekten de 'şeker' vücutta tüm organlara zarar veren bir rahatsızlık; Şeker göze vuruyor, kalbe vuruyor, damar içine vuruyor, karaciğere vuruyor, böbreğe vuruyor, cinselliğe vuruyor;

Velhasıl şeker her hücreye her dokuya girdiği için her yeri vuruyor.

`height=

Vücut harabiyeti karşısında çaresiz kalıyor

Vücut şeker sebebiyle harabiyeti gerçekleşen organlara yetişmekte zorlanır hale geliyor. Örneğin göze vurduğunda gözü iyileştirmek için enerjisini göze harcayacakken böbreği de olumsuz etkilediği için böbreğe de enerji harcıyor. Kalbe vurduğu için kalbe enerji harcıyor, karaciğere vurduğu için karaciğere enerji harcıyor; Vücudun otoimmün sistemi hangi bir organın imdadına yetişeceğini şaşırıyor;

Hani devletimizin Birinci Cihan Harbinde yedi düvele karşı savaştığı gibi; Yemen cephesi bir yandan, Kafkas Cephesi bir yandan Balkanlar bir yandan, Çanakkale bir yandan derken koskoca devlet ne tarafa asker göndereceğini bilemez hale gelmişti;

Bu örnekte olduğu gibi şeker sebebiyle birçok organda harabiyeti oluşabildiği için vücut da tek bir organa yoğunlaşamadığı için kendisi de yorgun düşüyor; O organların iyileştirilmesi de zaman alıyor veya tam anlamıyla mümkün olmuyor.

Bu bakımdan şeker hastalarının yaraları çabuk iyileşemiyor, bu bakımdan şeker hastası olan bir kimsenin donuk omuz tedavisi, şeker hastası olmayana göre iki üçkat, beş kat fazla uzun sürebiliyor.

'Şeker' adı güzel olmakla birlikte birçok cephede vücuda savaş açan bir düşman. O yüzden çağın hastalığı diyoruz. Onun için şekeri çözemeyince hiçbir hastalığı tam anlamıyla çözemiyoruz.

Çok eskiden insanlar bol miktarda üzüm, pekmez, şeker pancarı tükettikleri halde şeker hastası da pek bulunmazdı. Şimdi niye şeker bu kadar yaygınlaştı?

Bunun sebebi geçen sayılarımızda açıklama getirdiğimiz şekliyle, işlenmiş gıdaların hemen hepsinin birer şeker bombası haline gelmesidir. Yani vücudun tanıdığı ve kabul ettiği doğal gıdalar yerine mısır şurubu gibi yapay gıdaların bombardımanına uğradığı içindir.

Diğer açıdan bakıldığında elli sene öncesine kadar insanlar yılda sekiz on kilo şeker tüketirken bugün insanlar yıllık yüz kiloya kadar şeker tüketir hale gelmiş veya getirilmiş durumda;

Kendimizden pay biçelim mi?

Baklava yemediğimiz, çikolata yemediğimiz, şekerleme, gofret, kek, muhallebi, sütlaç, künefe vb. yemediğimiz günleri bir düşünelim mi? Biri olmazsa öteki mutlaka çıkmıyor mu karşımıza? Eskiden bayramdan bayrama yapılan baklavalar şimdi her gün baklavacımızda çıkmıyor mu? Sütlaçbabaannelerimizin sürprizi iken şimdi muhallebicilerde gözümüze bakmıyor mu? Alışveriş merkezlerinin en canlı reyonları çikolata bisküvi gofret vb. reyonları değil mi?

Dolayısıyla hem bu kadar çok hem de doğal olmayan şekerli ürünler vücudumuzu bir türlü kendi haline bırakmıyor;

(Ramazan sebebiyle dinlenmeye geçen organlardan inşallah iftarla sahur arası ne bulduysak yiyerek perişan etmeyiz)

`height=

Akupunkturun diyabet (şeker) tedavisindeki yeri?

Akupunktur uzmanı Dr. İsmail Maraş der ki:

'Bir tedavide, herhangi bir tedavi yöntemi, eğer rahatsızlığın % 50`sinden fazlasına çözüm sunabiliyorsa, o yöntem adı ne olursa olsun tamamlayıcı değil ana tedavi yöntemidir, diğer yöntemler tamamlayıcı konumda olur.

Örneğin iyi bir dinlenme, iyi bir tatil, uygun bir kaplıca tedavisi, düzenli bir beslenme alışkanlığı, iş yerindeki problemin ortadan kalkmış olması, sosyal refah seviyesinin artışı, geçim sıkıntısının ortadan kalkması, aile içi sıkıntıların çözümlenmesi gibi birçok faktör insan sağlığını olumlu ya da olumsuz etkiler.

Bu açıdan bakıldığında, akupunktur tedavisi örneğin kanser gibi, şeker hastalığı gibi, kemik erimesi gibi rahatsızlıklarda tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak vazgeçilmezliğini korurken kireçlenme, Romatoid Artrit, alerji, kolitis ülseroza, migren, kronik yorgunluk sendromu, kabızlık, stres, menier, burger, rayno, boyun fıtığı, alerjik sinüzit, farenjit gibi rahatsızlıklarda ana tedavi konumuna yükselmektedir.

Akupunktur tedavisi olan bir şeker hastası, örneğin sindirim sistemi rahatladığında mide ve sindirim sistemi için alacağı ilacı kullanmamış olacaktır. Bu bir artı değerdir. Böbrek fonksiyonlarında düzelme olsa bu sebeple ilaçalmayacaktır bu bir artı değerdir.

Kandaki oksijenin artması gerçekleşse bu bir artı değerdir.

Damar sertliğini ortadan kaldırmaya yönelik bir tedavi artı değerdir.

Dolayısıyla bir şeker hastası, akupunktur tedavisiyle destek aldığında örneğin on ilaçkullanacaksa beş ilaç, beş ilaçkullanacaksa üçilaçkullanmış olacaktır. Bu oran hastanın yaşam kalitesini yükseltecektir.

Çok önemli bir durum?

Bu çok önemli bir durum mudur?

Evet. Örneğin bir yeri ağrıdığında bile dayanılmaz acılarla kıvranan bir kimseyi düşünün. Kaldı ki dört beş çeşit rahatsızlıktan mustarip olan birisi her rahatsızlık için ayrı ayrı ilaçkullanacak. Hepsinin ayrıca yan etkisi var.

Buna vücut dayanabilir mi?

Ama bu kimse akupunktur tedavisi olduğunda, dört beş rahatsızlıktan belki ikisi, belki üçü ilaçkullanmayacak derecede iyileşiyor.

Bu sonuç, hasta için önemsiz görülebilir mi?

Meydana gelen iyileşme önemsiz görülebilir mi? Tip I dediğimiz jüvenil şeker hastaları insülin almak zorunda kaldıklarından, bunların insülinini ayarlamak bazen çok zor olmaktadır. Örneğin stres, gribal enfeksiyonlar, sık sık boğaz ağrısı, kabızlık, üriner enfeksiyonlar, alerjik durumlar insülin ayarlamasını zorlaştırır. İşte bu grup çocuk hastalara akupunktur uygulanırsa (çok küçüklere lazer akupunkturu uygulanır) insülin ayarlaması daha da kolaylaşır, insüline karşı dirençkazanma riski azalır. Bağışıklık sistemi güçlenir. Kullandığı insülin miktarı da aynı yaş boş kiloda aynı rahatsızlığı olanlara oranla daha az olur.'