Değerli okuyucularım,

Biz sağlık çalışanlarının da kendilerini ifade etmeye, duygu ve düşüncelerini hastalarıyla, okurlarıyla paylaşma ihtiyacı vardır;

Geçtiğimiz hafta bir ünlü cerrah hocamızın gazetede yayınlanan bir röportajını okurken bu duygular doldu içime;

Öyle güzel ve samimi anlatmış ki duygularını; Hatta bunları kendisi kaleme almış; Dediğim gibi o da kendisini ve duygularını paylaşmak ihtiyacı hissetmiş; Çok sevindim böyle kıymetli hocaların meslekte olmasına;

Bir gün kendisi henüz öğrenci iken bir yakınının kalp krizi geçirmesi vesilesiyle gittikleri hastanede doktora akrabasının durumunu soruyor ve doktorun verdiği cevaptan bir şey anlamıyorlar.

Meğer doktor, tıp dilinde cevap veriyormuş. Tekrar anlamadıklarını sorduğunda da doktordan fırça yiyorlar. Bunun üzerine kendisinin insanlara empati yaparak onların anlayacağı dilden konuşmaya söz veriyor.

Bir de çok duygulandığım şu yaklaşımı dile getiriyor.  Doktorlukta Allah korkusu olması lazım; İşini sevmek lazım... İnsanı sevmek lazım... Doktorluk sadece hastaya bakıp ilaçyazmak değil;

Ve sözün bittiği noktaya geliyor:

Kendilerine çoğunlukla yaşlı hastalar geldiğinden söz ederek onları kendi annem, kendi babam yerine sayarım, diyor; Bunu söylerken birçok meslektaşa mesaj da gönderiyor; Çünkü şöyle bir algı da gelişiyor yavaş yavaş:

'Nasıl olsa yaşlı'

Nasıl olsa yaşlı diyen bir kimse kendi annesine kendi babasına da böyle diyebilir mi?

İşte bu cerrah da bu insani durumu dile getirmiş ve kendisinden örnek vererek gençmeslektaşlarına vicdan ve merhamet konusunda empati yapma konusunda bir çağrıda bulunmuş;

`height=

Sağlığın gizli kahramanları

İşte bu acı gerçeğin yaşandığı birçok noktada ülkemizdeki öğrenci sayısı ile birlikte yaklaşık 36 bin fizyoterapist böyle düşünmüyor;

'Nasıl olsa yaşlı' demiyor;

  'Nasıl olsa felçli, iyileşmez' demiyor;

  'Nasıl olsa yatalak bu' demiyor;

Aksine bir şekilde yaşam kalitesi düşmüş, ya da hayata tutunmaya çalışan binlerce insanın hayatına kendilerini adıyorlar;

Onları hayata tutundurmak için kendi hayatlarını gerçekten ikinci plana koyabiliyorlar;

Ne acıdır ki kendilerini, rehabilitasyona ihtiyaçduyan hastalara adayan bu sağlık kadrosu şu anda mağduriyeti yaşayan ve sosyal statüden tutun da cümle haklarına hukuklarına kavuşmak için bekleyen sağlığın gizli kahramanları;

  'Gizli kahraman mı? Niye öyle söylediniz ki' dediğinizi duyar gibiyim.

Evet fizyoterapistler sağlığın gizli kahramanlarındandır; Sağlığın nice gizli kahramanları vardır. Her birine saygılarımızı sunuyorum. Ve diyorum ki onlardan biri de fizyoterapistlerdir.

Anlatayım dilim döndüğünce ve yerimiz el verdiğince;

Öncelikle bu Cerrah hocamızın anlattıkları iyi ki medyada yer buluyor. Etik değerler bu vesileyle bir kere daha hatırlanıyor. Bu vesileyle o cerrah hocamıza yürekten teşekkür ediyorum. Ederken de sağlığın gizli kahramanları olan fizyoterapistlerin durumunun hiçgündeme getirilmediğine değinmek ve yetkililerimizin hiçolmazsa belki bu defa dikkat edeceği umuduyla bir durum tespiti yapmak istiyorum. Kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi kıskanmadan kimseye bühtan eylemeden;

`height=

Sağlık hizmeti bir bütündür

Sağlık hizmeti doktorundan fizyoterapistine, hemşiresinden hasta bakıcısına kadar bir bütündür; Ve bir yerde yaşanan aksaklık, hastanın sağlığında başarıya ulaşmayı engelleyebilir;

Cerrah çok başarılı bir ameliyat yapar ama başarısız bir serum takımı olumsuz sonuçverebilir, başarısız bir hasta bakıcı hastanın hijyen hassasiyetini koruyamadığında oluşabilecek bir enfeksiyon hastayı hayattan kopartabilir;

İşte bu saatin dişlisi gibi bütüncül yaklaşımda cerrah ameliyatını yapar, hastayı en iyi ihtimalle iki üçsaat kontrolde tutar sonra çok mecbur olunmadıkça hastayı sadece taburcu olurken görür bir daha görmez; Ama söz konusu hastaya aylarca gidip gelen bir fizyoterapist, bir insanın çocuğuna, hanımına anasına babasına emek verdiği gibi o hastasına da emek verir; Onu yataktan ayağa kaldırabilmek için, elini kolunu hareket ettirebilmesi için, yürütebilmesi için vb. hem moral motivasyon verme anlamında ruhsal hem biyolojik dengesini koruyabilmesi için bedensel emek sarf eder; İyileşeceksin, yürüyeceksin, konuşacaksın, ağrıların azalacak tarzda telkinlerle birlikte incitmeden, acıtmadan ağrıtmadan o hareketleri yaptıracaktır; Bir gün değil, beş gün değil bir ay değil bazen bir yıl bile süren bir fedakârlıktan söz ediyoruz. Bu süreçte o hastayla en yakınından daha yakın mahremi olunmaktadır bazen; Hastanın idrarını tutamama gibi, ağız akıntısı gibi rahatsızlık sebebiyle yaşanan beşeri halleri, en yakınının bile göremediği bazı durumları fizyoterapisti, hem de hastasına moral motivasyon verme uğruna görmezden gelecektir; Çünkü o, hastasının sağlığına kavuşmaya adamıştır kendisini; Ve cerrahtan teslim alınan süreçte hastanın sağlığına kavuşmasında uzunca bir süreci omuzlar fizyoterapist;

Hiyerarşik bencillik nereye kadar?

Ne enteresandır ki bu sürecin sonunda temel olarak algılanan durum şudur. Sağlık sorunundan tamamen iyileşen bu hastayı, sadece ve sadece başarılı ameliyat yapan cerrah iyileştirmiş (!) olur. Hastanın iyileşme sürecindeki uzun ve sisli yollarda aylarca çaba sarf eden fizyoterapistin esamisi dahi okunmaz sistemde. Bilinen tek kişi ameliyatı başarılı yapan cerrahtır; Gerisi detay... Sonra o cerrah meşhur olur. Belki de büyük bir sağlık grubuna transfer filan olur... Bu ve benzeri hâller yıllardır devam eder durur;

Zaten bu algı ve bu realite sebebiyledir ki gerek maddi gerek manevi açıdan sağlıkta sosyal statü olarak en zirvede yer almaktadır değerli hekimlerimiz; Diğer mesleklerde de var mıdır hiyerarşik bencillik veya ötekileştirme veya ast üst hükümranlığı bilemem ama sağlık alanındaki hiyerarşide hekimden başkasının henüz adı yoktur tedavide ve iyileştirmede;

Hekimliğin sistemde en önde ve en tepede olduğuna kimsenin itirazı yoktur ve olamaz; Ama hekimlerimizin kendilerine destek veren diğer sağlık çalışanlarının yeri ve statüsünün belirlenmesi konusunda gösterdikleri ilginin derecesidir gündeme getirmek istediğimiz;

Bir de nedir?

Fizyoterapistlerin sağlık ordusundaki yerini alması için neden gerekli prosedürler bir an önce uygulanmaz? Bu konuda fizyoterapistler niçin yalnızdır hep, niçin?