HALİT FAHRİ OZANSOY

Ramazan’a bir hafta kala, Kırkçeşme’de Sekbanbaşı İbrahim Ağa Mahallesi Çıkmaz Terazi Sokağı’nın 2 numaralı evinde bir şenlik havası esmeye başlar, sokak kapısının tokmağı küfeli hamalların sert vuruşlarıyla günlerce güm güm öterdi. Aşçı ve hizmetçi hemen kapıya seğirtirler ve Balıkpazarı’nın en isimli, bakkallarından getirdikleri teneke teneke, sandık sandık, paket paket yiyecek maddelerini alır, hemen evin en üst katındaki kiler odasına taşırlardı. 

Bugün yerinde yeller esen bu ev benim doğduğum ve dokuz yaşıma kadar içinde büyüdüğüm evdi. Alt ve orta kattan birbirine geçen iki bölümü vardı bu evin. Aşağıdan yukarıya kadar her tarafı, bütün sofaları, odaları, ikinci ve üçüncü kattaki iki salonu ile bir tablo gibi hayalimde daima yaşamaktadır. 

Balzac “bir evi bodrumundan tavan arasına kadar tasvir edip göz ününe getirmeden kişilerimin o evdeki hayatını canlandıramam” dermiş. Romanlarındaki uzun ev için tasvirleri de bunu gösterir. Ben de Balzac gibi bodruma kadar inmemekle beraber bu ramazan yazılarımın bazılarında içerisine gireceğimiz bu evi biraz anlatmaya lüzum görüyorum.

Çıkmaz Terazi Sokağı uzun, büyük bir sokaktı. Karşılıklı kafesli evlerin sonunda sağa sola iki yol daha açılır ve aradaki evlerin bitiminde de ya bir duvar ya iki yanı bağlayan bir ev sokağı kapatırdı. Bu bakımdan ismine tam uygundu. Mahalleyi anladınız, geleyim eve...

Zaten eskiden beri dolu olan kiler tıka basa daha fazla dolduracak olan nevaleler yukarıya taşına dursun ben müsaadenizle evi biraz daha tarif edeyim:

“Ön ve arkada iki bahçesi vardı evin. Çıkmaz Terazi’deki bahçe kapısından başka, arka bahçedeki kapıdan da daracık bir yolla Zeyrek tarafına gidilirdi. Evin kapısından girilince büyük bir taşlık. Solda dipte, mutfağa açılan kapı. Mutfaktan da bir odaya ve odadan evin arka bölümlerindeki koridora yol. Burada iki oda. Buradan bir iç merdivenle yukarı katın arka kısmına geçiliyor. Bir koridor, bir daha ve orta salona buradan da geçilen bir kapı. Şimdi yine evin ön kısmına geçeyim. Aşağı katta bir selamlık odası. Orta katta iki oda ve o bahsettiğim salona buradan geçiş. Bu salon, şark usulü döşenmişti ve ramazanlarda her gece iftar sofralarında misafirler burada ağırlanırdı. Ramazan hazırlığı için bu kiler odası tıka basa nelerle doldurulmazdı! Teneke teneke yağlar, peynirler, her tarafta meyve sandıkları, bunların içinde hurma sandıkları da var. İplere asılı kangal kangal sucuklar pastırmalar, renkli renkli kağıtlarla paketlenmiş güllaç hevenkleri sonra raflarda Hacı Bekir’den alınmış 20-30 çeşit renk renk reçeller, kavanoz kavanoz turşular...

Aşağı katta odaları arka tarafta olacak uşakla karısının biri kız biri oğlan iki çocuğu da vardı. Ben yaştaki kıza “aynam düştü tarlaya vay, parıl pırıl parlaya vay” diye hoşuma giden Anadolu türküsünü söyletir dururdum. 

İşte ramazan hazırlıkları başlayınca, bütün bir ev halkı büyük bir telaş ve uhrevi bir heyecanla ellerinden gelen yardıma koşarlardı. Bir taraftan ev baştan başa gıcır gıcır yıkanır, temizlenir, tencereler kalaycıya yollanır, hamur işleri için oklavalar ve unlar mutfağın bir köşesine konur, bardak, tabaklar, çatal, bıçak ve kaşıklar ovulur, eksikler varda yenileri ısmarlanır, sofra bezleri, peçeteler bembeyaz ütülenirdi. Bu arada benim kedim Mestan bile sanki bir fevkaladelik hisseder, evden daha uzaklaşırdı. 

İşte birçok Türk evleri gibi benim çocukluk evimde de ramazana böyle hummalı bir hazırlıktan sonra karşılanırdı.” 

 1920

Halit Fahri Ozansoy kimdir? 

13 Temmuz 1891’de İstanbul’da doğdu. 1916 yılında Edebiyat Şubesi’nden imtihanla öğretmenlik hakkı aldı ve Muğla Sultânîsi’ne edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı ve emekli olana kadar İstanbul’un değişik okullarında öğretmenlik mesleğini sürdürdü. Emeklilik sonrasında gazeteciliğe ağırlık veren Ozansoy, son yıllarında Tercüman gazetesinde haftalık “Sanat ve Hatırat” köşesine devamlı yazılar yazdı. 23 Şubat 1971’de İstanbul’da vefat etti.

Çok sayıda gazete ve dergide yazan Ozansoy’un 1500’den fazla makalesi ve kitaplarına girmemiş 300’den fazla şiiri vardır. Yayımlanmış on bir şiir kitabı, yedi tiyatrosu, iki romanı ve dört hâtıra kitabı vardır. 

Editör: Elif Şahin