0-6 yaş arası çocuklar, tıpkı bir sünger gibi çevrelerinden gördüklerini emerler. Bu dönemde çocuklar henüz soyut düşünme becerilerine tam olarak sahip olmasalar da, davranışları taklit etme ve gözlem yoluyla öğrenme konusunda son derece yeteneklidirler.

İşte bu nedenle anne-baba, öğretmen ve çevre, karakter gelişiminde belirleyici rol oynar. Sevgi, saygı, dürüstlük, sabır, sorumluluk gibi temel değerler, çocuklara sadece sözle değil, davranışlarla da aktarılmalıdır.

Okul öncesi dönem, aynı zamanda çocuğun duygusal zekasının da geliştiği bir evredir. Çocuk duygularını tanımayı, ifade etmeyi ve başkalarının duygularını anlamayı öğrenmeye başlar. Empati, paylaşma, iş birliği gibi sosyal beceriler, oyunlar ve grup etkinlikleri aracılığıyla kazandırılabilir.

Ayrıca yaşına uygun sorumluluklar verilerek çocukta özgüven ve disiplin duygusu da geliştirilir. Bu süreçte en önemli faktörlerden biri ise sevgi ve güven ortamıdır. Sevgi dolu, anlayışlı ve sabırlı bir yaklaşım, çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar. Böyle bir ortamda yetişen çocuk, sağlıklı bir karakter geliştirir; özgüveni yüksek, vicdanlı ve topluma katkı sağlayan bir birey olur.

Okul öncesi dönem yalnızca oyun ve eğlence zamanı değildir. İnsanın karakterinin şekillendiği, temel değerlerin öğrenildiği bir eğitim sürecidir. Bu nedenle çocukların bu dönemde aldıkları ilgi, sevgi ve doğru yönlendirme; geleceğin sağlıklı ve bilinçli bireylerinin oluşmasına katkı sağlar. Çocuk ne duyarsa onu konuşur, ne görürse onu yapar. Bu dönemde iyi bir örnek olmak, çocuğa söylenenden çok daha etkilidir.

Model olma ilkesi, karakter inşasında temel yaklaşımlardan biridir. Anne-babanın tutarlı, sabırlı, adil ve sevgi dolu davranışları, çocuğun içselleştireceği değerleri belirler. Aynı zamanda çocuğun kendisini güvende hissetmesi, özgüveninin gelişmesi ve sağlıklı kararlar alabilmesi için de olmazsa olmazdır. Unutulmamalıdır ki iyi bir karakter, çocuğa verilebilecek en değerli mirastır. Bu miras, sadece bireyin değil, toplumun da geleceğini şekillendirir.

Eğer bir çocukta karakter inşası yeterince gelişmemişse duygularını kontrol edemez, öfke patlamaları yaşar, kurallara uymakta zorlanır. Bu durum ergenlikte daha da belirgin hale gelir. Karakteri sağlam olmayan bireylerin özgüvenleri düşük olur ya da tam tersi, aşırı ve sahte bir özgüvenle kibirli bir yapıya bürünebilirler.

Kimlik karmaşası yaşar, sınır koymakta ya da sınır tanımakta zorlanırlar. Bu bireyler ne istediklerini bilemeyen, kolayca yön değiştirip vazgeçen ve hayatta bir anlam bulmakta zorlanan kişiler olabilir. Bu da uzun vadede mutsuzluk ve içsel boşluk yaratır. Eğer bu yapı kurulmazsa, çocuğun bireysel gelişimi eksik kalır ve bu eksiklik toplumun genel sağlığını da olumsuz etkiler. Bu yüzden karakter inşası, yalnızca ailelerin değil; eğitim sisteminin, tüm toplumun ortak sorumluluğudur.

Okul öncesi dönem 3–6 yaş grubu çocuklar sürekli kavga ediyor ve paylaşmak istemiyorsa başkalarının canını yaktığında üzülmüyor ve dürtülerini kontrol edemiyor (örneğin sinirlenince oyuncak fırlatma, arkadaşını itme) gibi.

Yalan söylemeye başlıyor ama neden yalan söylediğini açıklayamıyorsa. Her istediği anında olsun istiyor beklemeye tahammül gösteremiyorsa bu durumda bazı şeylerin doğru ilerlemediğini anlamamız gerekir ne yapacağımız konusunda destek alabiliriz.

Peki ilkokul dönemi 6–10 yaş çocuklarımız var ve onlar için neler söyleyebiliriz?

Şimdi kurallar artık bu grup için dayanılmazdır karşı tavır alıp sorgulamıyor, uymak istemiyorsa ödevlerini yapmadığı gibi, başkasına yaptırmak ister. Yalan söylemekten çekinmez. Başarısızlıkla karşılaştığında suçu başkalarına atar. Arkadaş ilişkilerinde bencil davranır. Bu tutumlarla karşılaşıldığında yine destek alınmasını isteriz.

Her yaş grubu, karakter inşasında farklı aşamalardan geçer. Bu aşamalar zamanında desteklenmezse, çocuğun sosyal, duygusal ve ahlaki gelişimi zedelenir. Bu yüzden her yaşın ihtiyacına uygun karakter eğitimi, hem evde hem okulda bilinçli şekilde verilmelidir.