Demokrasi, günümüzün uğruna canlar feda edilen yeni kutsalı. İnsanoğlunun şaşmaz ve tartışılmaz doğrusu. Üstün medeniyet nişanesi ve ilkel devletleri işgal gerekçesi. Özgürlük ve eşitlik kavramlarının kan kardeşi. Sokrates’ten beri pek çok düşünür tarafından eleştirilmiş olsa da bugün tüm dünya için ideal görülen yönetim şekli. Oysa demokrasi, “iki cahili bir alimden üstün tutması” ve “işi ehline bırakmaması” gibi teorik eksiklerinden başka bugün pratikte işlerliği de herkesin inanmaya can attığı bir yalana dönmüş durumdadır. Zira kamuoyu oluşturmak ve kitleleri manipüle etmek tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar kolay olmamıştı. 

Psikanalizin kurucusu Freud insan davranışlarının akıl ve mantıktan ziyade bilinçdışı güdülerle şekillendiğini iddia etmişti. Yeğeni Edward Bernays ise bu prensipleri kullanarak Amerika’da halkla ilişkiler mesleğini kurdu. Kitleleri manipüle etmenin şifresini çözen Bernays, tekniklerini 20. yüzyıl boyunca başkanlık seçimlerinden, reklam kampanyalarına ve yabancı ülkelerde darbe planlamalarına kadar pek çok alanda kullandı. Bunlardan en bilineni sigara içmenin kadınlar için kabul edilemez olduğu Amerikan toplumunda, sigarayı “özgürlük meşalesi” metaforuyla lanse ederek tütün patronlarına yüzde yüz kâr sağlamasıydı. Kampanya sonunda Amerikan toplumu sigarayı kadınlar için cesaret ve özgürlük sembolü olarak kabul etmişti. 

Bernays halkın içgüdüleriyle hareket eden varlıklar olduğuna ve kontrol altında tutulmaları gerektiğine inanıyordu. Bu sebeple manipülasyon tekniklerini Amerikan hükümeti yararına da kullandı. Birinci Dünya Savaşında halkın desteğini sağlamak için propaganda yöntemleri geliştirdi. “Barış için savaş” söylemiyle çok sayıda insanın çatışmalara katılmasını sağladı. Bernays'in çalışmaları, halkla ilişkilerin yükselişinde önemli bir rol oynadı ve günümüzde de hala reklam kampanyalarının temelini oluşturmaktadır.

Geçtiğimiz yüzyılda pek çok devlet başkanı, seçim sürecinde Bernays’ın “halkla ilişkiler” ve “kamusal bilinçoluşturma” tekniklerini kullanarak başarı sağladı. Ancak 21. yüzyılda gelişen teknoloji bu eski yöntemlerden daha iyisini sunmaktadır. Mark Zuckerberg’in 2016 yılı Amerikan başkanlık seçimlerinin sosyal medya ve sahte hesaplar yoluyla manipüle edildiğini kabul etmesi aslında itiraf değil bir gözdağıydı. Kongreye “Topluluğumuz için gelirimizi feda etmeye hazırız” diyen Zuckerberg’in ödemek zorunda kaldığı 5 milyar dolar ceza ise reklam gideri sayılabilir. Zira sosyal medyanın devlet başkanını belirlemeye uzanan gücü bu dava sonucuyla teyit edilmiş oldu. 

Cömertçe paylaşılan kişisel bilgiler sayesinde “bizi bizden iyi tanıyan” sosyal medya algoritmaları, kitlelerin kontrolü için ulaşılan son teknoloji değil. 2022 yılında Rice Üniversitesi’nden bilim insanları, oluşturulan manyetik alan içinde sinek beynini uzaktan kontrol ederek davranışlarını etkileyebildiklerini duyurdu. ABD Savunma Bakanlığı tarafından fonlanan çalışmanın sineklerle sınırlı kalacağını veya dünya halklarına daha iyi bir hayat vaat edeceğini düşünmek fazla iyimserlik olur. 

Halkın sosyal medya, kitle iletişim araçları ve başka teknolojilerle manipüle edilebilmesi demokrasiye olan inancın da zayıflamasına sebep oldu. Dilbilimci düşünür Noam Chomsky, 'Rızanın İmalatı`kitabında medyanın halkı yönlendiren temel güçolduğuna değinerek demokrasinin sadece bir 'slogan`olduğunu savunur. Kitaba ismini veren kavram, modern toplumlarda halkın kontrolünün, baskı ve zor kullanımı yoluyla değil, kendi rızalarıyla gerçekleştiğini ifade eder. 'Rızanın İmalatı`sürecinde insanların özgür iradeleriyle verdiği kararlar, kurumlar ve güçilişkileri tarafından şekillendirilmektedir. 

Rıza üretmenin bu kadar kolay olduğu günümüzde halkın özgür iradesinden bahsetmek oldukça zor. Sadece medya değil farklı teknolojilerle de yönlendirilebilen insan davranışları, demokratik seçimlerde sonucu aslında halkın belirlemediğinin kanıtıdır. Dolayısıyla demokrasi artık halkın değil, bilgi ve parayı elinde bulunduranların sistemidir. Neredeyse tüm dünyada en iyi yönetim şekli olarak kabul edilmesinin sebebi ise, teorik doğruluğundan ziyade yönetenleri ve yönetilenleri aynı anda memnun edebilme gücünden kaynaklanır. Yönetenler istediklerini rıza üretimi ve manipülasyon yoluyla gerçekleştirirken, yönetilenler özgür iradelerinin gücüne inanır. Böylece demokratik seçimler de birer gösteriye dönüşür ve şov dünyasında altın kuraldır; şartlar ne olursa olsun “gösteri devam etmeli”.