İnanın ne yazacağımı, nasıl yazacağımı hiçbilemiyorum. Günlerdir elim bir türlü tuşlara gitmiyor. Yaşanan acının tarifi yok. Kahramanmaraş başta olmak üzere 10 İlimizde çok büyük bir deprem oldu.  Binlerce bina yıkıldı. Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Binlerce yaralı var. Hala enkaz altında binlerce insanımız var. Bunun üzerine ne yazılabilir ki?... 

78 kuşağının önemli şairlerinden 'elde var hüzün' şairi Ahmet Erhan`ın şu mısraları gibi bu günlerde ülke olarak  ruh halimiz.

'Yurdum gibi yaralıyım
Ne eksik, ne fazla
Derin bir uçurumum
Bütün haritalarda.. ' 

Kahramanmaraş`ı düşünüyorum, aklıma Hatay geliyor. 'Ah!  Adıyaman 'diyorum Malatya bakıyor yıkıntılar içinden. Gaziantep, Kilis, Urfa, Diyarbakır derin bir yasta. Osmaniye, Adana ağlıyor içten içe. Şaşırdım hangisine koşayım, hangisine ağlayayım; Tüm ülke olarak yaşıyoruz bu acıyı, hepimiz yastayız. Nasıl olduğumu sormayın derim bu günlerde. Hepimiz yaralıyız, acılıyız;

Yaşanan olağanüstü felakete, acıya rağmen bütün ülke seferber oldu, oluyor. Herkes elinden gelen yardımı yapıyor, yapmanın yollarını arıyor. Tek yürek olduk. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği bir şeyler yapmanın gayreti içindeyiz. Devlet, millet, kurumlar, STK`lar sahada. Dünyanın dört bir yanından yardımlar, ekipler geliyor. Bilim insanlarının dediğine bakılırsa dünya tarihinde yaşanan en büyük 3. depremmiş.  Şiddeti 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde peş peşe iki deprem. Tarihteki büyük felaketlerin ortaya çıkardığı enerji yoğunluğuna bakılırsa bu son 7,7 büyüklüğündeki Maraş depreminin 30 katrilyon enerji yoğunluğu ile ilk sırada olduğu tespit edildi.

`height=

Böylesine büyük bir felaketin üstesinden gelmek kolay değildir. Neredeyse bölgedeki her aileden onlarca cenazenin çıktığı belki daha yüzlerce bedenin de enkazın altından çıkarılmayı beklediği böylesine büyük afet karşısında sağ çıkanların bile kendilerini suçlu hissettiği, evlerinde duş alırken, kombiyi açarken, kahve içerken utançduyduğu günler yaşıyoruz.

Yaşanan her şeye rağmen Allah`tan ümit kesilmez. Tüm millet olarak, devletimizle birlikte bu felaketin de yaralarını saracağız elbette. Yeter ki tefrikaya düşmeyelim. Acıların üzerinden asla siyaset olmaz. Zaman acil müdahale zamanı, acil yardım zamanı, yaraları sarma zamanı. Açıkta kalan insanlarımıza korunaklı ve güvenli barınak bulma zamanıdır. Zaman, öyle bir zaman ki işini, aşını, evini kaybeden insanımıza yardımcı olma zamanıdır. Bir birimizi suçlayarak, bir birimize kızarak vakit harcamayalım. Hayat normale döndüğünde tartışalım, suçluları yargılayalım, enine boyuna bir kritik yapalım, yaşananlardan dersler çıkaralım elbette. Şimdi değil ama;

İlk günden itibaren deprem bölgesinde hepimizde çok büyük etkiler uyandıran, göz yaşına boğan ne hadiseler yaşanıyor değil mi?

Hem yardımlaşma, dayanışma anlamında hem enkazların altından insanların çıkarılması anlamında hem kurtarma ekiplerinin insanüstü çabaları hakkında hem de haberleşme anlamında her gün binlerce olaya, binlerce hikayeye tanıklık ediyoruz. Bunların bir çoğu anlatıla anlatıla birer destan haline gelecektir, gelmelidir de;

`height=

Şu birkaçgündür neler yaşandı neler?

Çocuğunun kurtulması için elinin kesilmesine izin veren babayı herkes hatırlıyordur?

Saatlerce, ölen kızının elini bırakmayan babayı unutabilir miyiz?

Cebinden çıkardığı bisküvileri, 'çocuklarıma verecektim, ama hiçbiri çıkamadı ben nasıl yerim bu bisküvileri?' diye ağlayan babayı nasıl unuturuz?

Mahalle muhtarına gidip, 'bu benim kefen paramdı, al bunu deprem bölgesine gönder' diyen 84 yaşındaki Remzi Amcayı, elleriyle besleyip büyüttüğü ineğini bağışlayan teyzeleri, sırtlarına  ne bulduysa yüklenip getiren yaşlı ninelerimizi nasıl unuturuz değil mi?

Umre için, haçiçin ayırdığı parayı olduğu gibi bağışlayan onlarca amcamızı, teyzemizi nasıl unuturuz?

Arabasının bagajına bir kazan yemek koyup sokak sokak dağıtan insanları nasıl unuturuz?

Depremi duyar duymaz yurt dışından koşup gelen insanlarımızı, yabancı kurtarma ekiplerini nasıl unuturuz?

Bölgeye daha hızlı ulaşmak için kendi canını hiçe sayarak altındaki dev tırları adeta uçarcasına  kullanan tır şoförlerini nasıl unuturuz?

Enkazın altındayken 'eğer ben ölürsem bende yetimlerin iki bin beş yüz lirası var, onu ödeyin' diye video çeken ablamızı nasıl unuturuz?

Bir çok duyguyu aynı anda yaşıyoruz bu günlerde. Bir yandan yiten her can için üzülüyoruz, bir yandan milyonlarca mağdur insan için bir şeyler yapabilir miyiz diye çaba harcıyor, yardım etmeye çalışıyoruz, bir yandan da mucize gibi kurtulan, sağ çıkan insanlar için mutluluk göz yaşları döküyoruz. Yas, üzüntü, çaresizlik, karamsarlık, umut, kızgınlık, yardımseverlik, korku, endişe, sevinçpeş peşe yaşanıyor gönüllerde.

Depremin üstünden günler, saatler geçmesine rağmen mucize kurtuluş haberleri gelmeye  devam ediyor bir yandan da. Tüm ülke olarak hop oturup hop kalktık değil mi? Bu yazının yazıldığı dakikalarda 228. saatte bir kadın ve iki çocuk sağ çıktı. Hatay ın merkez Antakya ilçesi Oymak Sokak taki Uğur Apartmanı nın enkazından bir kadın ve iki çocuk depremin 228. saatinde sağ çıkarıldı. Her sağ çıkan can için sevinçgözyaşları döktük değil mi?

Ondan önce Kahramanmaraş`ta Kalkan Apartmanının enkazından 74 yaşındaki Cemile Kekeç, depremin 10. gününde 227. saatte sağ olarak çıkarılmıştı ve ona sevinmiştik. Yine Cemile Teyzeden önce de Kahramanmaraş`ta 222. saat sonra 42 yaşındaki Melike İmamoğlu canlı olarak çıkarılmıştı. 200. saatin üstünde canlı kalmayı başaran, hayata tutunmayı başaran 9 kişi olmuştu. Umudumuzu korumaya devam ediyoruz.

Deprem üzerine konuşmaya, yorumlar dinlemeye daha uzun bir süre devam edeceğiz, etmeliyiz de. Gündemden düşmemesi gereken bir gerçek bu. Deprem ülkesinde olduğumuzu unutmamalıyız. Sadece deprem olduğunda konuşup bırakmamalıyız. Öncesine çok daha fazla önem vermeliyiz.  Şehirlerimizi, konutlarımızı yeniden, deprem gerçeğine göre imar etmeliyiz. Bütün bunlar için de önce ahlaklı, dürüst bir toplum haline gelmeliyiz. Eğitim sisteminin temeline ahlakı ve bilimi koymalıyız. Yaşanan bu büyük depremde binlerce canımızı kaybettik. Bunun en büyük sebebi de binalarımızın deprem şartlarına uygun yapılmamasıdır. Bile bile, göz göre göre insanları ölüme gönderdik. Hepimiz suçluyuz. Az veya çok herkes suçlu. Hepimiz sınıfta kaldık. Bina sahibinden mühendisine, belediye başkanından bakanına, valisinden ustasına, emlakçıdan bankasına herkesin payı var bu yıkımda. İşini dürüst yapmayan herkesin payı var bu cinayette;

İşin doğrusunu, nasıl olması gerektiğini, yasaları bilmek pek de bir şey ifade etmiyor bizim ülkemizde. Akıl vermeye gelince kimse yarışamıyor bizimle. Uygulamada ise maalesef halimiz perişan.  Kısa yoldan köşeyi dönmede, işi kitabına uydurmada, yapmış gibi gözükmede ustalaştığımız anlaşılıyor.  Doğa bir şekilde yolunu buluyor, verdiğini geri alıyor. Yaşanan bütün afetlerde, olan masum canlara oluyor. Umarım Kahramanmaraş depremi bizim için yeni bir milat olur, gerçekten ders alırız ve bundan sonrası için çok katı önlemler alırız. Aksi takdirde deprem meselesi bir bağımsızlık meselesi olarak ülkemizin üzerinde bir karabulut gibi durmaya devam edecek.

Kahramanmaraş merkezli on ilimizde 6 Şubat 2023 tarihinde  yaşanan  ve asrın felaketi olarak adlandırılan 7,7 büyüklüğündeki depremde  hayatını kaybeden insanlarımız için Allah`tan rahmet, yakınları için başsağlığı, yaralılarımız için de acil şifalar diliyorum. Allah bir daha böyle acıları yaşatmasın inşallah.