Erguvan, göğüs kanseri tedavisinde, boğmaca ve bir çok hastalık için şifa kaynağıdır. Şerbeti sarhoşu ayıltır, mahmurluğu giderir, insana zindelik verir.

Erguvan'ın eskiden Türk mutfağında oldukça nadide bir yeri vardı. Erguvan ağacının çiçekleri, aynı zamanda meyvesidir. Çiçekleri çiğ ya da yağda kavrularak yenir. Erguvanın yapraklarını da çok lezzetlidir. Bu güzel çiçekli ağacın köklerinden boya elde ediliyor.

`src=

BAHARIN MÜJDECİSİ

Kışın yapraklarını döken, çiçeklerinin kendine mahsus rengi olan bir ağaçtır.  Erguvan baharın müjdecisi kabul edilir.

Orhan Okay: 'Eski İstanbullular, özellikle Boğaziçi sakinleri cemrelere, nevruza dikkat etseler de asıl baharın geldiğine erguvanların çiçek açmasıyla kani olurlardı. Dev gibi çamların, çınarların, kestanelerin arasında kaybolmuşken nisan sonlarına doğru birdenbire çıldıran çiçekleriyle baharın saltanatını onlar tek başına yürütür.`der.

Refik Halid ise “Erguvan, Boğaziçi yamaçlarında, güneş çekildikten sonra batı tarafından bir değirmi bulut kopmuş da yere inmiş ve bir fidana sarılmışa benzer. Sanırım ki, o çiçek, ışıklı ve renkli bir buğu gibi, kısa bir zaman geçince eriyip boşlukta kaybolacak!” diye tasvir eder.

“ERGUVAN CEMİYETİ FASLI”

Yüzyıl öncesine kadar Bursa’da bir bahar geleneği olarak Erguvan Bayramı kutlanmaktaydı.

Ahmet Hamdi Tanpınar: “Bu topraklarda gülden sonra bayramı yapılacak tek çiçek varsa o da erguvandır.” demişti. Eskiden bahar; Erguvan Bayramıyla karşılanırdı.

Kitapta bu bayramın öyküsü şöyle anlatılıyor: “Buharalı bir çömlekçinin oğlu olan Seyyid Ali (Seyyid Şemseddin Muhammed bin Ali el- Hüseyni el Buhari) Medine’deyken rüyasına Hz. Muhammed girer ve ona, ‘Anadolu’ya gidip hizmetini orada sürdür’ der. Seyyid Ali bunun üzerine Bursa’da yerleşmeye karar verir. Namı kısa sürede yayılır, Bursalılar ona çok hürmet ve muhabbet beslerler. Henüz 22 yaşında olan Seyyid Ali, “Emir Sultan” namıyla anılmaya başlar. Emir Sultan bir süre sonra, Sultan Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun’la evlenir, saraya damat olur. öyle ki, Osmanlı ordusu artık onun duasını almadan sefere çıkmaz olur. Herkes tarafından çok sevilen Emir Sultan 1429 yılında hakkın rahmetine kavuşur.

Emir Sultan taşradan gelen bu insanlar Emir Sultan Hazretlerini ziyaret ediyorlar, dergâhta topluca zikr ediyor, sohbet dinliyordu.

Erguvan Faslı, ismiyle geçen bu şenlik, her sene bahar mevsiminde bir hafta sürüyordu. Bu cemiyet, Emir Sultan Hazretlerinin sağlığında 15. yüzyılda başlamış ve 19. yüzyıl sonuna kadar yaklaşık dört yüz yıl devam etmiştir.

EvliyâÇelebi, “Senede bir defa Emir Sultan Hazretlerinin Erguvan Cemiyeti Faslı olup her taraftan deniz gibi insanlar toplanır ki, bu kalabalık cemiyeti anlatmakta kalem âcizdir. Böyle bir cemiyet ancak Emir Sultan sevgisiyle olur…” sözüyle anlatır.

Tanpınar da Erguvan Cemiyeti Faslı'nı Beş Şehir adlı eserinde şöyle anlatıyor:

“Erguvan şenliği, baharın bütün güzelliğiyle kendini gösterdiği erguvanların rengârenk açtığı günlerde Emir Sultan halife ve müritlerinin, Osmanlı ülkesinin dört bir yanından kalabalıklar hâlinde Bursa'da Emir Sultan dergâhına gelerek, bir hafta boyunca zikr ü tevhid icra etmeleri, diğer tekke ve dergâhları ziyaret ederek sohbete katılmalarıdır. Bir hafta süren bu fasıl çeşitli toplantılar, davetler, şehir gezileri ve benzeri cemiyetlerle şenlenir; bu durum, şehirde bolluk, bereket ve meserret olarak algılanırdı.”

`src=

BU KADAR ÇOK ŞİFA KAYNAĞI OLAN ERGUVANIN ŞERBETİ NASIL YAPILIR ONA GEÇELİM!

Erguvan şerbeti çok bilinen ve her zaman ulaşılabilen bir şerbet değildir. Bunu aceleye getirmemek lazım. En az bir hafta bir zaman gerekiyor. Önce güzelce toplayıp sereceksin. Sonra erguvanı güzelce yıkayacaksın. Sonra onu güzelce ezeceksin. Ondan sonra şekerin içinde duracak şeker rengini verecek. Ara ara tahta kaşıkla ezerek karıştırmak lazım. Zahmetli bir iş ama sonunda nefis bir şerbet çıkıyor ortaya.

Erguvanın kendi rayası yeterli içine şeker dışında başka bir baharat ilave etmeye gerek yok, ama biraz daha ekşi olsun isterseniz limon da ilave edebilirsiniz.

Herkese afiyet olsun.