Son günlerde gündemde büyük yer kaplayan Türk Birliği söylemine paralel olarak, 'Rus milletvekilinin Turan korkusu,' etiketiyle yayınlanmış bir video yine internette çokça paylaşılmaya başlandı. Bu videoda konuşan kişi, Yahudi asıllı Rus politikacı, Türkolog ve Rusya Liberal Demokrat Parti kurucusu Vladimir Jirinovski, 'Avrupa Türkiye`yi kabul etmiyor. Çünkü güçlenmesinden korkuyor,' diye başlayan sözlerini, 'Peki biz neden korkmuyoruz,' diyerek kendi ülkesinin politikalarına dönük eleştirel bir söylemle devam ettiriyor. Aynı konuşmanın içinde, Rusya`nın Türkiye`ye enerji satmak yerine enerji santralleri kurmasını, rafineri, elektrik santralleri ve kimya fabrikası kurmasını sert bir dille ve üzüntüyle açıklıyor.

70 yıl önce 17 milyon olan Türkiye nüfusunun çoğu şeye sahip olmadığını, şimdi 80 milyon nüfusu ve 1 milyonluk bir ordu ile NATO`nun gerçek askeri gücü konumunda olduğunu belirtiyor. 30 yıl sonra Türkiye nüfusunun 150 milyon, İran`ın 150 milyon, Afganistan`ın 100 milyon, Pakistan`ın 200 milyon olup 500 milyonun üzerinde ve güçlü bir birlik içinde Müslüman nüfusu tehdit olarak görürken, Rusya`nın ise 100 milyon nüfusta kalacağını söyleyerek ülkesi adına karamsar bir tablo çiziyor.

Jirinovski, 'Onlar Azerbaycan`la birleşerek Ermenistan`ı tamamıyla ezecekler! İran`la merkezi Asya`da savaşacaklar. Büyük Türk Cumhuriyeti TURAN`i kuracaklar. Düşünmeliyiz ki onlar bize karşı da birleşecekler. Biz hristiyanız (kendisi Yahudi asıllı) ama onların hepsi Müslüman. Onları birleştiren bir şey daha var onları DİLLERİ birleştiriyor.

Türk Dili!

Bu Azerbaycan`ın dilidir. Türkmenlerin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Tatarların, Başkurtlar`ın dilidir.' Bu söylem büyük bir önem arz ediyor zira, Sovyet Ruslar yaklaşık yüz yıldır Azerbaycan ve Türkistan coğrafyasındaki kardeşlerimize, 'Sizin diliniz Türkçe değil Azerice, Özbekçe, Kırgızca, Kazakça siz de Türk değil Azeri, Özbek, Kırgız ve Kazak`sınız,' diyorlardı. Türk Dilinin bu devletlerin ortak dili olduğunu bir parti genel başkanının ağzından duymak oldukça güzel, hepsinin Türk olduğunun kabulü de gündemdeki gelişmeler ve bu sürecin devamı ile sağlanacaktır diye düşünüyorum. Rus politikacı sitem dolu sözlerini şu cümle ile tamamlıyor 'Peki oralarda artık kim Rusça konuşur?'

Peki kurulduğu günden beri Sovyetler Birliği`nin arzusu bu yönde iken büyük Türk milleti olarak biz ne istiyoruz? Kırım Tatarı, fikir adamı, eğitimci, yazar ve yayıncı Gaspıralı İsmail Bey`in kavramsallaştırdığı, Türk ve İslam toplumları arasında tesis edilmesi gereken, 'Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik,' düşüncesini ne kadar benimsiyor ve hayata geçirmeye çalışıyoruz?

Uzun yıllardır Azerbaycan ile aramızda devam eden muhabbet, samimiyet, gönül birliği son zamanlarda ekonomi ve güvenlik alanlarındaki işbirliği ve dayanışma ile pekişmektedir. Son günlerde ise gündemde oldukça geniş yer kaplayan Türk Keneşi (Türkçe konuşan ülkeler örgütü) toplantısı ve sonrasında yapılan açıklamalar konunun çok daha farklı bir boyuta taşınacağının işaretleri olarak görünmektedir. Bu gelişmeler sonrasında artık, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki,' iki devlet, tek millet' söyleminin, mevcut sınırların çok ötesi bir genişliği ifade etmeye başladığı söylenebilir.

3 Ekim 2009 tarihinde kurulmuş olup bünyesinde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan`ı barındıran örgüt Özbekistan`ın tam üyeliği ile Macaristan`ın da gözlemci üye olarak katılmasıyla çok daha fazla güçlenmiştir. Ziya Gökalp`in Kızıl Elma kitabında, Türklerin tek bir devlet içerisinde yaşama arzusunu vurgulamak için söylediği, 'Vatan ne Türkiye`dir Türklere, ne Türkistan. Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir Türklere: Turan,' ideali kısa bir zaman içerisinde gerçekleşir mi bilinmez ama bu son yaşananlar bünyesinde, yarının bugünden farklı olacağının işaretlerini barındırmaktadır.

Gönül coğrafyamızın tamamını henüz kapsamıyor olsa da gelişmekte olan altı Türk devletinden oluşan bu birliğin üyeleri, ihtiva ettiği muazzam potansiyeli kullanırlarsa zaman içerisinde

  • Birliği oluşturan devletler arasında ticaret, Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi çok daha büyük boyutlara taşınabilir.
  • NATO örneğinde olduğu gibi birlik içerindeki bir devlet için tehdit oluşturan bir duruma karşı güçbirliği yapılabilir.
  • En önemlisi de zaten ortak olan kültürün ve dilin daha da yakınlaşması için çeşitli adımlar atılabilir.