Dimağımızda kalan tat 

Abone Ol

İstanbul, hepimizin zihninde Dersaadet`tir. Bugünkü tabirle Tarihi Yarımada; O yüzden de eski Kadıköyü sakinleri, İstanbul`a gitmek için vapura binerler. Onların lügatında henüz karşıya geçmekten söz edilmez, ağırlıklı olarak İstanbul`a giderler.
&nbsp
Dededen Dersaadetli ama kendisi eski bir Kadıköyü sakini olan Prof. Dr. Ü mit Meriçile Fenerbahçe burnunun hemen yakınındaki Kalamış Marina`da biraraya geldik. Artık idari olarak ilçe statüsündeki Kadıköy`de kıymetli dostum Kaymakam Mustafa Özarslan`ın davetiyle gerçekleşen buluşmada Ü mit Hocamızı dinlemek çok hoştu. Cafer Vayni dostumuza da Ü mit Hocamızla buluşmamıza vesile olduğu İçin teşekkür ediyorum. Gecenin tadı dimağda kaldı.
&nbsp
Bulunduğumuz mekanı merkez alarak başlayan sohbette bir başka dost Fatih Sadırlı hemen yakınlardaki Todori`nin Yerini hatırlatarak geçmiş zaman şairlerinin akşam buluşmalarına atıfta bulundu. Cemal Süreya ve şair dostlarının sıklıkla buluştuğu bu mekandaki yemeklere Sezai Karakoç`un şehir efsanelerine konu olan Mona Roza şiirine ilham veren hanımefendinin de zaman zaman iştirak ettiğini söylemeliyim.
&nbsp
İstanbul ve mekan ilişkisiyle başlayan sohbet gittikçe koyulaşırken Ü mit MeriçHocamız Zeyrek`ten Caddebostan`a uzanan aile tarihinin yakın göçünü anlatmaya başlamıştı bile; Bizim gibi kırdan kente göçile sosyolojisi değişenler için Hocanın şehir içi göçünü anlamak çok kolay değildi. Emekli bir sosyoloji hocası olarak Zeyrek`ten Caddebostan`a geçişin anlam haritasını bize uzun uzun anlatabilirdi ama daha hafif konulara ve daha yakın zamanlara değinmeyi tercih etti.
&nbsp
İstanbul Ü niversitesinden emekli olduktan sonra Kentim İstanbul çalışmalarına rehberlik yapan Ü mit MeriçHocamızın şehir ve şehirlilik üzerine çok yoğun bir mesaisi olduğunu biliyoruz. Şehir ve kültür üzerine belki de en fazla kafa yoran isimlerden biri olan Hoca, bu akşam için ölçeği Kadıköy ile sınırlandırmıştı.
&nbsp
Pek çok İstanbullu farkında olmayabilir ama Anadolu yakasının en eski plajı Caddebostan`dadır. Hatta meşhur 'Halk plaja hücum etti, vatandaş denize giremiyor' şeklinde anlatılan espri de burası için söylenmiş olabilir. Geniş yürüme yolları ve kalabalık parkıyla Caddebostan Plajı bugün de Anadolu yakası sakinlerinin uğrak yeridir. İşte burasıyla Ü mit Hocanın kişisel tarihinin kesiştiğini de o gece öğrendim.
&nbsp
Caddebostan Reşit Bey Plajı, Meriçailesinin hayatında önemli bir yer tutar. Burası ailenin değişmez adresidir. Şehir tarihçilerinin anlatılarında geçen Caddebostan Plajının işletmecisi Reşit Menteşoğlu, Ü mit Hocanın annesi ve Cemil Meriç`in eşi Fevziye Hanımın ağabeyidir. 'Reşit Bey benim dayım olur.' diyerek başlıyor söze ve anne tarafından ailesinin Caddebostan Plajının arsasını nasıl&nbsp satın aldığını ve semte nasıl taşındıklarını hikaye ediyor.
&nbsp
'Annemin ailesi İstanbullu. Babamın Reyhaniye`de dünyaya geldiği bilinir ama annemin ailesinin İstanbulluluğu pek konuşulmamıştır. Annem gibi anneannem de İstanbullu. Anneannemin babası Sancaktar Ali Bey, döneminin pek çok devlet adamı gibi Fatih`te oturmaktadır. Anneannem vasıtasıyla annem ve dayıma intikal eden iki ev bir de arsa var Zeyrek te. Annemin çocukluğu da burada yani Zeyrek te geçiyor. Şimdiki Unkapanı dediğimiz bölgedeki ev ve arsa, Atatürk Bulvarı açılırken istimlak ediliyor. Böylece ailenin eline bir miktar para geçiyor. O sırada Kadıköy Belediyesinde görev yapmakta olan Reşit dayımın bir arkadaşı, 'Reşit Bey, Caddebostan da bir bostan satılıyor. Burayı satın almalısın. Beyaz Ruslar da geliyor. İstanbul da yakında plaj modası başlar. Sen burayı plaj yapar işletirsin.' diyor. Dayım da peki diyor ve orayı alıyor.'
&nbsp
Galiba sözlü tarih böyle bir şey. Yaşadığımız şehrin gündelik hayatına dair önemli bir bilgi bir anda önümüze düşebiliyor. Şehrin denizle ilişkisinde önemli bir değişim olarak kabul edilen 'güneş banyosu' dönemine Prof. Ü mit Meriç`in rahmetli dayısının da mütevazı bir imza attığını öğrenmiş oluyoruz.
&nbsp
Ü mit Hanım hala bir sakini olduğu semti artık torunuyla adımlıyor. 'Bebek kitaplığı' isimlendirmesiyle literatüre yeni bir kavram daha ekliyor Ü mit Hocamız; Torununa okuduğu kitapları 'çocuk kitapları'ndan ayrı tutuyor ve bebek kitapları olarak nitelendiriyor. Her eve de bir 'bebek kitaplığı' kurulmasını tavsiye ediyor. Minik torunuyla yaptığı görüntülü konuşmanın ardından her sabah Caddebostan sahilindeki gezilerinden söz ediyor.
&nbsp
Hayvan sevgisini manevi bir hazla anlatan Ü mit Hanım, torunu ile kargaları, martıları ve bolca kedileri beslediklerini aktarıyor. 'Geçtiğimiz günlerde evdeki geçkince cevizleri de alıp çıktık. Kargaları cevizle beslediğimizi gören parkın temizlik görevlisi hayretini paylaştı, Bu kadar yıldır burada görev yaparım, kargaları cevizle besleyen ilk sizi görüyorum` dedi. Allah`ın yarattığı bütün canlılar için titremeli yüreğimiz. Mesela bugünlerde Avustralya`da öldürülen develer için çok üzülüyorum'
&nbsp
Avustralya`daki bu develerin Afganistan`dan götürüldüğünü ve demiryolu inşaatında görev aldıklarını hatırlatıyor. Afgan devecilerin kurduğu ülkenin en ucundaki camide kıldığı namazdan da söz ediyor. Ü mit Meriçile sohbet sırasında zamanın hızını durdurmak mümkün değil. Çok daha hızlı akıyor ve bunu hiçfark edemiyorsunuz. Veda zamanı yaklaştığında, babası hakkında kendisinin telif ettiği kitabı imzalı olarak hediye etme lütfunda bulunuyor. Aynı şekilde aramızda bulunan kaymakam beyin oğlu avukat Ali Kağan Beyefendi de Ü mit Hocamız kitabını imzalayıp hediye lütfunda bulundu.
&nbsp
Türk düşünce hayatına çok büyük etkileri olan mütefekkir babası için yazdığı 'Babam Cemil Meriç' isimli kitabında, babasının kendisi için kaleme aldığı satırlara da yer veriyor. Babaların evlatlarını anlatması hiçde kolay değildir. Lakin Cemil Meriço güzel üslubuyla evin küçük kızını, Ü mit Meriç`i çok güzel anlatıyor. Kitabın arka kabağında da yer alan o muhteşem yazıya burada da yer vermek istiyorum.
&nbsp
Biricik kızının hâtıra defterine 24 Aralık 1955`te şu satırları yazar: 'Kız çocuğu, henüz bir kıvılcımsın, belki bir güneş, belki bir şafak, belki bir yanardağ olursun. Ey küçük krizalit, ne zaman semav&icirc ve muhteşem bir kelebek olacaksın? Ü mid, fıkaranın ekmeği imiş. Şimdilik bizim, annenin, benim ve ağabeyinin ekmeğisin. Pandora`nın kutusunda kalan tek teselli! Sana ümit bağlayanların da, senin ümitlerin de, hiçkırılmasın cici yavru; '