Babamın tarlasında zaman, takvimle değil, toprağın nefesiyle işlerdi. Havanın ısısı, kuşların sesi, rüzgârın yönü...

Her şey zamanın dilini fısıldardı. Bir bahar sabahı, komşular erkenden tohum saçarken, o sırtını kayalıklara yaslayıp bulutları izlerdi.

“Toprak daha uykuda,” derdi.

İki hafta sonra, diğerlerinin fideleri donla sararırken, onun tohumları yağmurun şarkısıyla uyanırdı. Ne ektiği daha çoktu, ne de kullandığı tohum farklıydı. Fark, sadece zamanlamadaydı. O, tohumun dilinden anlardı.

Zamanın dilini bilmek; köyde mahsul, şehirde çocuk yetiştirmenin sırrıydı. Çünkü çocuk da tıpkı toprak gibi, kendi zamanında açılır, kendi ritminde büyür.

Geçenlerde sınıfın camından yağmuru izlerken, Zeynep’in matematik defteri geldi aklıma. “Hocam, bu işlemler niye bu kadar karışık görünüyor?” demişti.

Tıpkı babamın “toprak uykuda” dediği o an gibiydi. Zeynep'in zihni henüz o bilgiyi kabul etmeye hazır değildi. Zihinlerin de mevsimi vardır. Her çocuk, zihinsel ilkbaharına kendi zamanında ulaşır. Ve zamanı geldiğinde, en karmaşık gibi görünen bilgi bile onun için anlamlı bir filize dönüşür.

2 A2 D F6 D B 22 C8 4 E82 A4 E C 34 E B5 E5 D D0 F9

Rüzgâr Kokusu ve Çocuk Gözü

Köyde ekim zamanını anlamak için bir test vardır: Toprağı avucuna al, gökyüzüne savur. Toz uçuşuyorsa, vakit gelmiştir. Bu, doğanın verdiği bir işarettir.

Babam bunu yaparken gözlerini kapatır, toprağın kokusunu içine çekerdi.

“Toprak, ‘hazırım’ diyor,” derdi.

Zeynep’in hazır olduğunu anlamak için başka bir yol denedim:

Tahtaya 🍎 + 🍎 = 4 yazdım.

“İki elma!” dedi gülerek, gözleri parladı.

“Peki, elma yerine ‘bir şey’ desek?” dedim.

“İki tane o şeyden 4 ediyorsa, biri 2 olur!” diyerek heyecanla yanıtladı.

Ertesi gün 12 – ▢ = 7 sorusunu çözerken yine duraksadı.

“Bu biraz farklı!” dedi.

Tıpkı babamın “Buğday değil, arpa zamanı,” dediği gibi: Her tohumun vakti, her çocuğun ritmi başkadır. Her bilginin çocuğun zihninde karşılık bulacağı bir mevsim vardır.

Somuttan Soyuta Küçük Bir Yolculuk

Bir çiftçi, kış ortasında domates ekmez. Çünkü domates, güneşi bekler. Güneş onun can suyudur.

Çocuklar için de bazı kavramlar, ancak zihinsel ilkbaharda yeşerir. Soyut düşünme, belirli bir olgunlukla filiz verir. Her çocuk aynı anda soyut kavramlara geçemez.

Zeynep'e dört işlem konusunu anlatırken, babamın taşlı tarlaya arpa ekmesi gibi düşündüm. Zemini yumuşatmak gerekiyordu. Basitten başlamak gerekiyordu.

Birlikte bir “Matematik Bahçesi” kurduk:

  • 🍏 = elma, 🍌 = muz
  • “İki elma 6 lira ise, bir elma kaç lira?”
  • “Bir muz ve bir elma 10 lira ederse, sadece muz ne kadar eder?”

Zeynep kalemiyle bu bahçede gezerken, sayılarla arasında bir bağ oluştu. Artık matematik, anlamlandırabildiği bir dünya olmuştu. Somuttan soyuta giden o küçük ama kritik yolculuk başlamıştı.

24 D1 D3 D8 6 C27 4730 84 A B 39084 F0 E94 B4

Müfredatın Don Felaketi

Eğitim sistemimiz, babamın aceleci komşuları gibi davranıyor: “4. sınıfta denklem öğrensin, 6. sınıfta yazılım yapsın!”

Ama Zeynep’in defterindeki küçük çiçekler bize farklı bir şey fısıldıyor: Bir çocuğun zihni, kar yağarken çiçek açmaz. Erken zorlanan çocuk, öğrenmeye değil kaygıya kök salar.

Babamın buğdayları nisanla coşarken, Zeynep de matematik bahçesinde mayıs güneşi gibi parladı. Bir gün yanıma geldi ve gözleri ışıl ışıl: “Hocam, artık dört işlem sorularını kendim kurabiliyorum!” dedi mutlulukla.

Zihni açılmıştı. Bahar gelmişti.

Bu Haftanın Tohumu

📌 Öğretmen/Okuyucuya Soru:
Bir çocuğa “Bu konu senin için yeterince anlaşıldı mı?” diye sor.
Aldığın cevap, onun zihin mevsimini gösterir.

📌 Doğa İlhamı:
Bir ağacın tomurcuğunu izle. Ne zaman patlayacağını tahmin etmeye çalış.
Bazen sadece beklemek gerekir. Sessiz ama dikkatli.

Babamın Mirası

"Ne tohum kalıpla büyür, ne çocuk müfredata sığar. İkisi de doğanın ritmini izler."