Cicero, iyi ve kötü günde, değişmez bir dostluk gösteren dostu bulmanın nadir olduğunu belirtir. Eğer böyle bir dost bulunursa, bu insanları kutsal bir soydan geldiğine inanmalıyız. Der.

Cicero`ya göre dostluğun ilk yasası, dostların onurlu taleplerde bulunmalarıdır. Onur kırıcı istekler, dostluğu sarsar, sekteye uğratır ya da bitirir. Dost kalabilmek için bu utançverici şeylerin istenmemesi ya da istendiğinde yerine getirilmemesi gerekir. Dostluğun temeli doğruluk ve sadakate duyulan saygıya dayandığına göre, insan erdemden ayrılırsa dostluk süremez. Dostların her isteğini yerine getirmeyi ve onlardan herşeyi istemeyi doğru iş sayarsak, bundan bir aksaklık, kusur meydana gelmemesi için hepimizin örnek bir bilge olması gerekirdi. Oysa biz günlük hayattaki sıradan kimselerden konuşuyoruz. Herşeyde, dostundan ne istediğini ve onun senden ne istemesine katlanacağını göz önünde tutmalı. Kendinin yapamayacağı bir şeyi dostunda arama hatasına düşmemeli.

Erdem dostluğu yapar ve korur. Bu dostluk anlayışında erdemsiz dostluk düşünülmüyor. Dostlukta göz ardı edilmemesi gereken başka bir kural da, dostların acı da olsa birbirlerine gerçeği söylemeleri ve bu konuda birbirlerini dinlemeleridir. Uyarmak ve uyarılmak ihmal edilmemelidir. Bu günün sözcükleriyle ifade edersek dostlar eleştirmeli ve eleştiriye açık olmalıdır. Ona göre dostlukta dalkavukluk, yardakçılık ve yaltaklık yıkımdır.

Cicero başka bir yasadan daha söz eder: Yapmacık olmaktan kaçınmak. Bu da dostluktaki sevgi ve yakınlığın, samimiyet ve derinliğin gereğidir.

Montaigne daha ileri giderek bu durumu şu şekilde açıklar:

'Dostlar arasındaki bağlar sert, yırtıcı olmalı: Nasıl ki aşk da ısırmalar, kanatmalar ister! Dostluk kavgacı olmadı mı, sağlam ve cömert de değildir. Nazlı, yapmacık bir hava, birini kırma korkusu dostluğa rahat nefes aldırmaz.'

Atalarımız da 'Dost acı söyler' şeklinde ifade etmişler.

Dostlukla alakalı düşünceler farklı şekilde dile getirilse de temelde aynıdır.

Cicero`nun dostluk üzerine asırlar önce düşünceleri bugün için halen duygularımıza tercüman olması bundandır.

'Dostluğun karşılıklı muhabbetinde kendisini dinlendirmeyen insan için hayat, hayat mıdır? Karşısında kendinle konuşuyormuş gibi her şeyi söylemeyi göze alabileceğin birini bulmaktan daha lezzetli ne var? İyi günlerinde senin kadar sevinecek biri olmasaydı mutluluğundan ne zevk alırdın? Öte yandan da, kara günlerinde senden çok üzülecek bir dostun olmasaydı, o günlere katlanmak ne güçolurdu. Dostluk, birçok iyiliği bir araya toplar, Dostluk parlak bir umut ışığıdır ruhu güçsüzlüğe düşmekten, kendini koyuvermekten alıkoyar. Çünkü gerçek dosta bakan insan, orada kendi örneğini görür. Bu yüzden uzaktaki dostlar yanımızdadır. Gözlerini nereye çevirsen onu orada hazır bulursun. Bunun için derler ki, ateş ve sudan çok dosta gereksinmemiz vardır.'

Dost sohbetine hasret kaldığımız bu günlerde dostluğu menfaat çalışmasına kurban vermeyelim.

Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine kulak verelim:

'Dosttan yana kanad bulup uçalım
Ağ u karaya bakmayup geçelim
Hızır gibi âb-ı hayat içelim
Gel gönül dost illerine gidelim'