Emekli deniz yüzbaşı, denizci, yazar, Dr. Vehbi Kara ile, Efendimiz Aleyhisselâm`ın şefaatini umarak hadis-i şerifler üzerine bir e-mülakat gerçekleştirdik. Sallallahu aleyhi vesellem.

`height=
Yazarımız İbrahim Ethem Gören ve Dr. Vehbi Kara

İbrahim Ethem Gören: Vehbi Bey, malum olduğu üzere Hadis-i Şerifleri inkâr eden bir gürû h var. Bu gürû htan bahisle sohbetimize başlayalım dilersiniz;

Dr. Vehbi Kara: Var maalesef üstelik, insaf ehli de değiller. Bizim sözümüz insaf ehlinedir. Çünkü hadis-i şerifleri inkâr eden pek farklı insanlar var. Amaçları İslam`a düşmanlık olanları bahsimizden hariçtutup iyi niyetli olanlara birkaçkelâm edeyim müsaadelerinizle;

Lütfen, buyurunuz;

Özellikle ilahiyat kökenli bazı hocalar ki -bunlara hoca demek doğru olmaz- zira İslâm`ı öz kaynaklarından değil batı düşüncesinden öğrenmektedirler, hadisleri inkâr etmektedirler. Bu kişiler batı felsefesi ve kültürü içinde o derece boğulmuşlardır ki Ehl-i Sünnet Ve`l-Cemaat`in dışına çıkmışlardır.

Bazı hadis inkârcılarının Mutezile, Cebriye, Vehhabi ve Şia etkisi altında kaldığı pek açıktır. Zihinlerini Ehl-i sünnet`e kapatmış olmalarından dolayı gerçekleri anlamakta zorluk çekmektedirler. Özellikle hadis ilmi konusunda çok cahil kaldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu cümleyi neye istinaden kuruyorsunuz? 

Şöyle: Bu insanlara hadis ilmi ile ilgili düsturu söylemek icap ediyor. 

Söz sizde;

-Resul-u Ekrem Aleyhisselatü Vesselâm`ın gerçi her tavrı, her hali onun doğruluğuna ve peygamberliğine delildir. Fakat her tavrının harikulade olması gerekmez. 

Bittabi;

Çünkü Allah, O`nu beşer suretinde göndermiş ta ki her konuda bize rehber ve öğretmen olsun. Eğer her fiili olağanüstü olsa idi biz Müslümanlara bir imam ve bir mürşit olamazdı. Hal ve tavırları ile ders veremezdi. İşte bu nedenden dolayı sadece inatçı inkârcılara karşı peygamberliğini ispat etmek için ara sıra olağanüstü işlere mazhar olduğunu görebiliyoruz. İşte onun bu hallerine 'mucize' adı verilmektedir.

-Efendimiz Aleyhisselâm, hem bir beşerdir hem de resuldür. Allah`ın elçisidir. Peygamberliği vahye dayanır. Vahiy ise iki kısımdır. Biri sadece tercümanlıktır ki âyet-i kerî melerde ve hadis-i kudsî lerde olduğu gibi hiçbir müdahalesi yoktur. 

`height=
Bir Kalem Güzeli-Muhammed Aleyhisselâm. Hattat Mahmut Şahin

Efendimiz Aleyhisselâm kendine vahyedileni söyler.

O ancak kendisine vahyedileni söyler. Diğeri ise yine vahye dayanır, fakat tafsilatını ve tasavvur etmesini kendileri yapar. Kendi düşüncelerini, örf, âdet ve geleneklerde bulunan halkın seviyesine göre tarif ederler. İşte bu nedenlerle Efendimizin (sav) tüm hareketleri vahye dayanıyor denilemez. Yine bazı anlaşılması güçhakikatleri Kur`an-ı Kerî m`de bulunan temsiller vasıtası ile yaparlar ve bu sayede insanlar çok zor idrak edilebilecek hakikatleri kolaylıkla anlayabilirler.

Tek râvî li, haber-i vâhide/hadî sun vâhide' nazar edelim;

Önemli bir konuya temas ettiniz İbrahim Ethem Bey, bazı hadisler ki inkârcılar en çok bu nedene dayanır, tek bir kişiden rivayet edilmiş olmasıdır. Diğer kişilerin bu hadisi söylememeleri ve yazmamaları, mezkû r hadis-i nebevinin olmadığını göstermez. 

Meselâ;

Örneğin bir yemekte aynı yiyecekten 200 kişi yemiş ve hepsi doyarak kalkıp gitmiş. Bu hadiste elbette yemek ziyafetinin geçtiği yerdeki kişinin, yani ev sahibinin sözü geçerlidir. Eğer bunu yemek sahibi söylemiş ve diğer 200 kişi söylendiği zaman sessiz kalmış ise doğruluğunda şüphe yoktur. Çünkü iştirak ettiği bir yemekte bereket olmadığını sahabe gibi yalanı asla kabul etmeyen güzide bir topluluk görse idi derhal müdahale ederdi. 

İbrahim Ethem Bey, hâsılı, arz ettiğiniz üzere haber-i vâhid` denilen tek kişinin söylediği hadisleri zayıf kabul etmek veya inkâr etmek büyük hatadır.

Efendimiz Aleyhisselâm vahye dayanarak vakt-i merhû nunda vuku bulacak bazı hadiseleri haber veriyor; Bu hususta tetebbuatınızda neler var?

Resul-u Ekrem (sav) gelecekten bahsettiği bazı olaylar devamlı tekrarlanan önemli vakıalara ait olabilmektedir. Örneğin Mehdi ile alakalı çeşitli hadisler vardır. Bunlar vahye dayanır ve önemli tarihi şahsiyetlerle alakalıdır. Hazret-i Peygamber (sav), dehşetli, olumsuz hadiselerden dolayı ye`se düşüp karamsarlığa girmemek için İslâm âleminin önemli bir silsilesi olan Al-i Beyt`e (Hazreti Hasan ve Hüseyin`den sonra gelen seyitler cemaati) sarılmayı tavsiye etmiştir. Bu sayede her asırda ortaya çıkan büyük asfiya ve Mehdi gibi zatlar İslâm yolundan ayrılmamış müminlere rehber olmuşlardır. Bütün dalalet fırkaları bir bir sönüp etkisini kaybetmiştir. Fakat çeşitli asırlarda gelen bu zatları tek bir şahıs gibi düşünen bazı kişiler ister istemez yanılgıya düşmüşlerdir. Birinin özellikleri diğerinden farklı olduğu zaman inkâr yoluna gitmişlerdir. 

Hâlbuki hadisler haktır ve aynen rivayet edildiği gibi zuhû r etmiştir.

Hâlbuki hadisler haktır ve aynen rivayet edildiği gibi zuhû r etmiştir. Bu hali ile bir mucizedir. Lakin hepsini tek bir şahısta farz etmek insanları yanıltmaktadır. Bu durumda Mehdi gibi zatları inkâr etmek değil her hadisenin farklı yönleri ile düşünülüp ele alınması gereklidir.

Resul-u Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm, kendi başına geleceği bilmezdi. Sonradan olacak bazı hadiseleri Allah kendisine bildirirdi. Çünkü insanların başına gelecek kötü olaylar çoktur. Bunları olmadan önce bilmek insana çok ızdırap verir. Mesela ölüm ve ecelin vakti bilinmez. 

 mennâ;

Eğer bilinseydi yaklaştığı vakitte inanılmaz derecede korkunçolurdu. İşte bu yüzden Allah, resulüne gelecekte olan üzücü hadiseleri tamamen bildirmemişti. Çünkü o çok hassas ve eşsiz merhametli olan Resû l-ü Zî şân (asm), ümmetine ve sahabelere karşı daima böylece müşfik kalmıştır. Eğer hadiseleri bütün yönleri ile bilseydi çok fazla incinmiş olacaktı. Bundan dolayıdır ki gelecekte olan bazı olaylar kısmen ve ana yönleri ile Efendimize (sav) bildirilmiştir.

`height=
Bir Yazı Güzeli-Hattat Adnan Beyhan

Kadim bir sözde şöyle denilmektedir: 'Muhammed`un beşerun lâ ke`l-beşer/Bel hüve ke`l-yâkû t-i beyne`l-hacer'/'Sevgili Peygamberimiz (sav) insan olmakla birlikte sıradan bir insan değildir/Taşlar arasında yakut ne ise O da öyledir.' 

Efendim, konuyu güzel bir yere getirdiniz; Şu kâinâtın neticesi ve en mükemmel kişisi olan Resul-u Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm`ın bütün özellikleri siyer ve tarih kitaplarına sığmaz. Düşünsenize Hazret-i Cebrail ve Hz. Mikail iki yaver ve muhafız sû retinde Bedir savaşında yanında yer alıyor. Miraç`da Rüyet-i Cemalullah`a mazhar oluyor. Bunları hangi kitap ve eser tamamıyla izah ve tasvir edebilir. Elbette eksik kalacaktır. Şimdi böyle bir gerçek önümüzde dururken Resul-u Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm`ın insanlara örnek olmak üzere çarşıda bir alışveriş esnasındaki tavrı ile karıştırmak çok hatalı olacaktır. Peygamber (asm) her konuda örnek alınması gerektiği için her halinin olağanüstü olması gerekmiyor. Bize öğretmen olması için bu tavırları göstermektedir. O halde onu sade bir insan nazarı ile düşünemeyiz. 

Hasbihâlimiz özelinde âyet-i kerî me ve hadis-i şeriflere nazar edelim;

Hay hay; Şu önemli âyet ve hadisi dile getirerek hadis inkârcılarını ikaz etmiş olayım. Zümer Suresi`nin 32`inci ayet-i celilesinde  'Allah adına yalan söyleyen kimseden daha zalim kim vardır' geçtiği gibi sahabeler yalandan çok korkarlardı. Sahabe-i kirâm hazerâtını şu zamandaki bedbaht bazı insanlar ile karıştırmamak gerekiyor.

Resul-u Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm` buyurmuşturlar ki 'Kim bile bile benim söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.' İşte şimdi bu hadisi duyan hangi sahabe uydurma hadis çıkarabilir! Doğruluktan asla şaşmayan ve gerekirse canını ortaya koyan dünyanın en şerefli ve izzetli toplumu olan sahabelere ve onlardan ders alanlara 'hadis uydurmuş' diye iftira atmak dehşetli bir zulümdür, günahtır, bedbahtlıktır. Buhari ve Müslim gibi Kütüb-i Sitte sahipleri kabul ve tasdik ettikten sonra size sadece bunun anlamını düşünmek kalır. Zira bunlar gibi hadisleri nakleden râvî ler, öylesine uzmanlaşmıştırlar ki sarraf gibi 'ne kadar altın, ne kadar bakır' diyecek kadar hadislerin cevherini tanımaktadırlar ki yüz hadis içinde bir 'mevzu' görseler, derhal 'Bu hadis olamaz ve peygamberin sözü değildir' diyerek reddederler.

Şüphesiz mevzû hadisler de var;

Mutlaka var; Sahih hadislerle mevzu olanları karıştırmamalı; Nitekim, İbn`ül-Cezvî gibi bazı zatlar tenkitte ileri gidip sahih hadislerin bir kısmına mevzû demiş ise de 'her mevzû denilen şeyin mânâsı yanlıştır' denilmez. Doğrusu şudur ki 'bu söz hadis değildir' denilmek icap eder. Aksi takdirde İslâm`a uygun bir şeyi reddetmek kişiyi mesul eder;

Eyvallah; Var olunuz Vehbi Bey.

Siz de var olunuz İbrahim Ethem Bey.

Vehbi KARA

`height=
Dr. Vehbi Kara

1965 Yılında İstanbul`da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul`da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okulu`na girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı`na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997`de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30`dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Ü niversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ü rünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Ü niversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde 'Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü' isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Ü niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde 'Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri' başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Evli ve iki çocuk babası olan Vehbi Kara, denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler kaleme alıyor. Altı Ayda Altı Kıta, Bahriyede 15 Yıl, Malikiyet ve Serbestiyet Çağı, Deniz İpek Yolu ve Amiral Zheng He, Korona Sonrası Dönem Özel Mülkiyet ve Hürriyet Devri, Kelâm-ı Ezeli ve Hutbenin Arapça Okunması, Kayıtdışı Ekonomi ve The End of Modern Slavery, Dr. Vehbi Kara`nın yayınlamaya muvaffak kılındığı kitaplarından bazıları;

Hâmiş:  Dr. Vehbi Kara ile İslâm ve iman hakikatleri özelinde mülâkatlarımız devam edecek biiznillah.

İbrahim Ethem Gören-Yazı No: 468