Orta Asya Edebiyatı uzmanı, Halk Bilimci Dr. Y. Emrah İlik ile gerçekleştirdiğimiz e-mülakatın dördüncü bölümünde Manas ve Şehname üzerinden Türk ve Fars kültürlerinin mukayesesine odaklanıyoruz.

`height=
Y. Emrah İlik ve İ. Ethem Gören

İbrahim Ethem Gören: Manas Destanı ve Şehname, Türk-İran kültürlerine dair önemli ipuçları taşıdığı için dünya edebiyat tarihinde tartışmasız önemli bir yere sahip. Netice itibarıyla destanlar ve mühim edebiyat-sanat eserleri bir nevi canlıdır ve mütemadiyen mesajlarını iletir. Bu bağlamda Manas Destanı ve Şehname bugünün insanına lisan-ı halleriyle neler anlatıyor? 

Dr. Y. Emrah İlik: Daha önce de ifade etmeye çalıştığım gibi destanlar duymak ve anlamak isteyene çok şey anlatıyor. Çünkü destanların ve yerel anlatıların konusu ya kahramana bakan yönüyle insan ya da kahraman üzerinden topluma bakan yönüyle insan; Fakat destanlara eskiden olup bitmiş ve belki de hiçolmamış nazarıyla bakarsak toplum ve tarih arasına büyük bir duvar öreriz aslında. Tabi ki destanların sözlü bir tür olduğu ve edebi bir yönü olduğu, abartılı ve olağanüstü olayları barındırmasının en önemli sebebinin akılda kalması olduğunu ıskalamamak gerekir. Diğer türlü nesilden nesille aktarım durur ve devam etmez. Zaten bu yüzden destanları edebiyattan ayrı bir şekilde Halk Bilimi ve Kültürel Antropoloji şemsiyesi altında başka disiplinlerin katılımıyla incelemek daha uygun. Hatta bir tıp doktoru bile halk anlatılarına dikkatlice baksa satır aralarında tıp ilmine dair birçok motif bulabilir. Genellikle edebiyat bölümü mezunları destan ve halk hikâyelerine yöneldiği için ülkemizde böyle bir kafa karışıklığı var. 

Destanların her an yaşadığından bahsetmiştik.  

Eyvallah;

Şu soruyu sormak istiyorum. 

Lütfen;

Mesela günümüzde gazete ve TV kanallarında konuşulan konulara bakacak olursak parti liderlerine, tarikat ve cemaat önderlerine, sol sağ fark etmeksizin farklı grupların ileri gelen kişilerine baktığımızda aynı destansı sözlerin ve mübalağalı ifadelerin, hatta olağanüstü olayların onlara isnat edildiğini görmüyor muyuz? 

Mesela?

Mesela Che Guevara veya Deniz Gezmiş`in resimleri t-shirtlere basılır, onların kahramanlık hikâyeleri anlatılır. Veya herhangi bir tarikat liderinin müritleriyle konuşsanız ve kişileri bir an unutsanız aynı kahramanlık hikâyelerini duyarsınız. 

Yine mesela;

Mesela arkadaşım olan bir Kızılderili rahibi beni âyinlerine davet etti. 

Ne gördünüz!

İnanın, gördüğüm ve duyduğum şeylerin aynısını Afganistan`ın Herat şehrindeki bir tarikat âyininde veya Mezar-i Şerif`te Hz. Ali`nin kabrinden gelenlerin toplandığı bir dondurmacıda duydum.  Hatta âyinlerinde çaldıkları âletler, yaptıkları hareketler, ritüeller ve ritimler bile aynıydı. Sadece isimleri başkaydı. Sezen Aksu`nun dediği gibi Hep aynı, her şey aynı, sanki birbirine eş, yalnız kişiler başka` şarkının devamı bir başka konunun muhatabı. Dolayısıyla meseleye bir de bu yönden bakmak gerekiyor bence. 

Meseleyi Manas ve Şehnameye bağlayalım;

Manas ve Şehname özelinde diğer anlatıları da bu şekilde değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Sorunuzun cevabı kısaca 'ne duymak isterseniz o' diyebilirim.  Ama göze çarpan benzerlikleri ve farklılıkları ifade etmem gerekirse Manas ve Şehname Destanı`nın arasında bazı farklılıklar göze çarpsa da esasen, doğum ve ölümle ilgili bakış açılarının birbiriyle paralellik arz ettiğinin altını çizmek gerekir. İki destanda da kahramanların doğumuyla ilgili olağanüstü olaylar anlatılmaktadır. Manas Destanı`nda kahramanın doğumu şölene-düğüne dönüştüyse de 'Şehname'de bu duruma pek önem verilmemiştir. Esas fark burada yatmaktadır. Destanların ikisinde de halka arka çıkacak erkek çocuğun doğması kuvvetle arzulanır. 

`height=
Y. Emrah İlik Pittsburgh ta

Dr. İlik: Kahramanları toplumların ihtiyaçları doğurur!'

Bu arada şunu belirtmem gerekir ki kahramanları analar değil toplumun ihtiyaçları doğurur ve o toplumun en zeki ce zayıfları onun destanını söylemeye başlar. Bunu siz de test edebilirsiniz.

Ölüm ve ölüm sonrası işlemlerle ilgili iki destanın birbirinden pek farkı yoktur. Türk ve İran medeniyetini yansıtan mezarların yapımı, süslenmesi ve ağıt yakmak ve yas tutmak gibi bazı motiflerdeki farklılıklar hesaba katılmazsa, iki medeniyet arasında birçok benzerlik vardır. 

Manas ve Şehname`de anlatılan en önemli olaylar, kahramanların ve savaşların etrafında gerçekleşir. Adı geçen destanların ikisinde de toplumların ve milletlerin zafer elde etmesi önemli bir yere sahiptir. İki destanda ne kadar fark olursa olsun, Türk ve İran kültüründeki kahramanlık ve savaş anlayışının birbirine yakın olduğu ortadadır.

Kültürlerin ikisinde de savaş ve kahramanlık temleri ön plandadır. Bu duruma Manas ve Şehname destanında gözle görülür şekilde vurguda bulunulmuştur. Destanlardaki savaş sahneleri olabildiğince şaaşalı anlatılmış, kahramanların yüzleşme sahneleri de bolca anlatılmıştır. Destanların ikisinde de halk kahramanı mağlubiyet nedir bilmez ve özel bir güce sahip olduklarına vurgu yapılır. 

İran ve Türk destanlarında savaş hikâyeleri birbirleriyle ne kadar benzerlik taşısa da bazı farklılıklardan bahsetmek gerekir. Örneğin, Manas Destanı`nda demirden yapılan savaş aletleri ön plandayken, Şehname`de kılıçlar daha çok çelikten yapılır. Manas destanında kahramanların esir düştüklerine rastlanmazken, Şehname`de kahramanların ele geçirilerek esir edildiklerine dair tasvirler mevcuttur. Bu durum Türk halkının göçebe olduğundan kaynaklanır. 

Sonuçolarak söylenebilir ki destanların her ikisinde de kahramanlar ve savaşlar ön plandadır. Bazı farklılıklar hesaba katılmazsa her iki destanda da savaş yöntemi ve savaşla ilgili beyanlarda aynı yöneliş göze çarpar. 

Okuyucularımız kitabınıza nereden ve nasıl ulaşabilir?  

Kitabımızı İngilizce çıkarmaya karar verdik. Çünkü batıda bu alanla ilgili bir boşluk vardı. Amazon`da e-kitap olarak ve matbu olarak ulaşılabilir. Kitabımız Avrupa`nın birçok ülkesinde de satışta. Daha önce de bahsettiğim gibi çalışmaya Gılgamış destanını da ekleyerek Türkçe olarak basmayı da düşünüyorum. 

`height=
Dr. Y. Emrah İlik Vatikan arşivlerinde 

Kültürler, kimlikler üzerine araştırmalar yapıyorsunuz. Türk ve Fars kültürleri genel anlamda hangi hususlarda benzeşir? 

Tek bir cümleyle özetleyebilirim. Genelde Türk, daha özelde Anadolu toplumunu anlamak, analiz etmek istiyorsak bunu özelde Fars, genelde ise Ariyana coğrafyasını, yani İran-Tacikistan-Afganistan toplumunu görmezden gelerek yapmak mümkün değildir. Aynı durum, tersi için de geçerlidir. Yani Farsça konuşan toplumlar da Türkleri es geçerek kendilerini tam anlamıyla ifade edemezler. İki toplumun arasında çok ilginçbir ilişki söz konusu. Bunu yine iki destan üzerinden örneklendireceksek, bazı araştırmacıların da Alper Tunga olduğunu ileri sürdükleri Afrasyab ile Zal oğlu Rüstem arasındaki ilginçmücadeleye gitmemiz gerekir.  Bu mücadele sadece savaş meydanında değildir. İki ulus da kahraman üzerinden kendi özelliklerini yarıştırırlar. Mesela Rüstem 2-3 arşın daha uzun ve biraz daha güçlüdür. Rüstem, masumdur ve hep saldırgan taraf Afrasyab ve Türklerdir. Rüstem üzerinden bir gurur tablosu gözler önüne serilir. Aynı husus büyük İskender`in Pers İmparatorluğu`na yaptığı, daha sonra da destanlaşan hikâyelerde de geçerlidir. Yani Farisiler kültürel geçmişi derin, medeniyet mirası zengin olan bir toplumdur ve çoğunlukla karşılaştıkları başka büyük medeniyetler karşısında savaşma kabiliyetleri zayıf olduğundan kaybetmişler. Bu yüzden farklı hilelere başvurular. Farklı metotlar ile yenilgilerini hazmedemeyip savaşlarını yürütürler. Yani iki destan karakterlerinin analizi ile bir şablon oluşturup daha sonra günümüze kadar tarihi takip edecek olsak, iki toplumun da davranış şekillerinin pek değişmediğini gözlemeyebiliriz. Bu bir toplum iyi diğeri kötü manasına gelmesin. 

Dr. İlik: Davranış şekilleri toplumsal hafızanın ürünüdür.

Bu davranış şekilleri toplumsal hafızanın ürünüdür. Tekrar ile, bir doktorun hastasına ailesindeki hastalıkları, ameliyatları sorması gibi sosyal genetik ile aktarılan motiflerdir. Ve toplum ve toplumu yönetenler bu motiflerin yoğurduğu tiplerin bir araya gelmesiyle oluşur. Ve kimseye hastalığından veya geçirdiği ameliyatlardan dolayı hesap sorulmaz. Bu şekilde kabul edilmesi ve önlem alınması yapılacak en iyi çözümdür.

-Dördüncü bölümün sonu-

Dr. Y. Emrah İlik: Ahmet Yesevi müstesna gönül sultanlarımızdan biridir.