Dünyanın merkezi tartışmaları öteden beri sürüp gidiyor. Çorum mu? Mekke mi, Londra mı? Bugünkü tartışmaları bir kenara bırakalım, tarihte yolculuğa çıkıp Doğu Roma İmparatorluğu dönemine gidelim.

Dört bir yanı görkemli yapılarla çevrili Sultanahmet Meydanı`nın kuzeybatısında, hemen yanı başındaki su terazisinin gölgesinde mütevazı bir mermer sütun bulunur. Yakın zamanda, dünya şehirlerine uzaklığını gösteren tabelalar konulana kadar önünden gelip geçenlerin dikkatlerinden kaçan bu taş aslında tarihin bir dönemi için dünyanın merkezi olan noktayı göstermektedir. Miliarium Aureum, yani Altın Kilometretaşı denilen ve kısaca Milion olarak bilinen bu taş Doğu Roma İmparatorluğu için Dünya`nın '0 noktası'nı işaret etmekteydi.

Milion Anıtı sadece Roma yollarının başlangıcı olmasının yanında zaman ölçümlerinde esas alınmak üzere 0`ıncı meridyenin geçtiği nokta olarak da kabul ediliyordu. Ancak Doğu Roma`nın Hıristiyanlığa geçmesi ile birlikte 0`ıncı meridyen olarak Ayasofya`nın kubbesi kabul edilmeye başlanmıştır. Yakın zamanda İstanbul`da düzenlenen bir çalıştay ile 1884 yılında İngiltere`deki Greenwich Gözlem Evinden geçen meridyenin başlangıçmeridyeni olarak kabul edilmesine kadar Milion Taşı`nın tüm dünya tarafından başlangıçnoktası olarak kabul edildiği ve saat, mesafe, yön hesaplamalarının bu noktaya göre yapıldığı, özellikle İslam Dünyası`nda zamanın, İstanbul dolayısıyla Milion Taşı`nın referans alınarak hesaplandığı iddia edilmiştir. Ancak henüz daha Doğu Roma döneminde 0`ıncı meridyenin Ayasofya`nın üzerinden geçtiğinin kabulüne dönülmesi ve Osmanlı`nın da bunu devam ettirerek Ayasofya`nın kubbesinden geçtiği kabul edilen, 'Arz-ı Halife' veya 'Arz-ı İstanbul' olarak adlandırılan meridyeni 0`ıncı meridyen olarak kabul ettiğini göz önüne aldığımızda Milion Taşı`nı Osmanlıların da sıfır noktası kabul ettiği iddiası şüphe uyandırmaktadır.

Milion Anıtı`nın 16.yy`da şehre su taşıyan kemerlerin genişletilmesi çalışmaları esnasında yıkılarak, zamanla ortadan kaybolmaya başladığı tahmin edilir.

Roma İmparatorluğu`nda ve ardından gelen Doğu Roma İmparatorluğu`nda başkentin merkezinde bir başlangıçnoktası işaretlenir ardından ülke geneline yayılan tüm yollar boyunca konulan mesafe taşları ile bulunulan noktanın merkeze yani başlangıçnoktasına olan uzaklığı mil cinsinden belirtilirdi. Ayrıca İmparatorluk`un diğer şehirlerinin başkente olan uzaklığı da bu metotla hesaplanırdı. İstanbul`un Roma İmparatorluğu`nun başkenti olduğu 330 yılına kadar Roma şehrindeki Forum`da bulunan Milliarium Aureum başlangıçnoktası olarak kabul edilirdi. Ancak 330 senesinde Büyük Konstantin`in (I. Constantinus) başkenti Nova Roma (Yeni Roma) adını verdiği İstanbul şehrine taşımasıyla imparatorluğun merkezi de değişecekti. Önceden bütün yollar Roma`ya çıkardı, artık bütün yolların Yeni Roma`ya, İstanbul`a çıkması lazımdı ve öyle de oldu.

1965 yılında yapılan kazılarda bulunan Milion Taşı aslında kare şeklinde yerleştirilmiş, birbirine kemerlerle bağlı dört mermer ayak üzerine oturtulmuş bir kubbeden oluşan çok daha büyük bir anıttan kalan tek parçadır. Tetrapylon olarak adlandırılan bu mimari yapı şekli Roma mimarisinin önemli figürlerindendir. Anıtın üzerinde, şehrin koruyucusu olduğuna inanılan şans tanrıçası Tykhe heykelinin yanında İsa`nın çarmıha gerildiği haçı tutan Büyük Konstantin ve annesi Helena`nın heykelleri bulunurdu. Ayrıca Roma imparatorları Trajan`ın, Hadrianus`un, II. Teodosios`un süvari heykelleri ile Antik Yunan kültüründe Güneş Tanrısı olan Helios`un dört atlı arabası (Quadrigae) heykeli de yapıyı süslerdi.

Milion Anıtı, Konstantin` in inşa ettiği ve bir dünya başkenti olarak tasarladığı Konstantinopolis`te, Avrupa şehirlerine giden Via Egnatia` nın başlangıçnoktasıydı. İmparator Konstantin, Roma İmparatorluğu`nun başkentini, Boğaziçi kıyılarına taşımak için inşaası 5 yıl süren bir çalışma başlattı. 330 yılında da, bu görkemli şehrin açılışını yaptı. Şenlikler dört gün boyunca devam etti.

Anıt, ünlü Augusteion Meydanı`ndaydı. İmparator, şehrin imarında, bu gün de görülmekte olan Divanyolu Caddesi`ni baz alarak Çemberlitaş`a kadar uzayan bir şehir oluşturmuştu. Caddenin ismi, Mese`ydi. Mese Caddesi, Milion'un bulunduğu yerden başlıyor ve Konstantin Forumu`nda (Çemberlitaş) bitiyordu. Konstantin, bu şehrin sınırlarını kendisi belirlemişti. Tanrısal bir ilhamla hareket ediyordu. Bunu da görmüş olduğu bir rüyayla anlatıyordu. Uykudayken Tanrı`nın kendisine göründüğünü ve aramakta olduğu yeni başkent için burasını gösterdiğini söylüyordu. Mese çok görkemli bir cadde olarak inşa edildi. Cadde, Çemberlitaş`ta büyük bir meydana çıkıyor, şehir de burada sona eriyordu. Oradan itibaren etraf kırlara açılıyordu.

'Milion' sıfır noktasından başlayan cadde iki tarafında dizili sütunlarla devam ederek Çemberlitaş`ın olduğu yerde, büyük, oval bir foruma dönüşüyordu. Bu meydan, imparatorun adını taşıyan bir forumdu. İki zafer takıyla süslenmişti. İmparator etrafı sütun ve galerilerle çevrili bulunan bu forumun ortasına bu gün Çemberlitaş veya Yanık Sütun adlarıyla anılan porfir sütunu inşa ettirdi. Anıtın tepesinde Apollon`un işaretleri ile bezenmiş olan kendi heykeli bulunuyordu. Çemberlitaş, adeta İmparatorluğunun bir simgesi oldu.

Dünyanın merkezi tartışmaları Nasrettin Hoca fıkrasında da konu olmuştur.

Bir gün Nasrettin Hoca ya arkadaşları şaka yapmak istemişler.

Nasrettin Hoca` ya: 'Hoca Dünya` nın merkezi neresidir?' diye sormuşlar.

Hoca da: 'Eşeğimin bastığı yerdir.' Demiş.

Arkadaşları gülünce de: 'İnanmıyorsanız ölçün.' demiş.

Milion Taşı`nın önünden geçerken bir de bu gözle bakın!