Ödemiş`ten az biraz ileri yol aldıktan sonra yeşillikler içinde bir kasaba karşınıza çıkar işte Birgi orasıdır. Arnavut kaldırımlarını arşınlayarak ilerlerken içinizde tarifsiz bir huzur hissi uyanır. Anadolu`da beylikler döneminden kalma en eski camilerinden biri olan Aydınoğlu Mehmet Bey Camii`ndeki ahşap işleme sanatı göz kamaştırıyor. İzmir`i Fetheden komutan olarak bilinen Gazi Umur Bey ve kardeşlerinin kabri Aydınoğu Mehmet Bey Camii`nin hemen arka kısmında bulunuyor.

`height=
Turkuaz renkli Mihrap yakın zamanda restore edilmiş. Ama başarısız restorasyonda üst taraf
orijinal haliyle göz kamaştırırken yeşilimsi bölüm tamir gören yer olarak sırıtıyor. 

Hani görür görmez içinize bir mutluluk düşer de tam da yaşanacak yer dersiniz ya, işte öyle bir yer Birgi. Ödemiş`ten az biraz ileri yol aldıktan sonra yeşillikler içinde bir kasaba karşınıza çıkar işte Birgi orasıdır. Tarih kokan evler arasında Arnavut kaldırımlarını arşınlayarak ilerlerken içinizde tarifsiz bir huzur hissi uyanır. Hayranlıkla etrafa bakarken yanı başınızda akan bir dere, onun hemen üstünde adeta o dereye göz kulak olmuş ulu bir çınar beliriverir. Tarihe şahitlik etmiş, içinde nice mutluluklar, nice hüzünler yaşanmış Birgi`nin tarihi evleri size hoş geldiniz der. Tarih demişken öyle böyle bir tarih değil Birgi`deki miras. Ege`yi Cenevizlilere, Bizans`a dar eden Aydınoğlu Beyliği Sultanı, İzmir Fatihi Umur Bey`den, Gönlümüzün Sultanı, Ehli Sünnetin büyük alimi, beldeden ismini alan İmamı Birgivi Hazretleri`ne kadar bir çok önemli değeri içinde barındırır Birgi;

Hem maneviyatı yüksek, hem de tarihi değeri zirvelerde olan bu beldeye Birgi Deresi üzerindeki köprüyü geçtikten sonra sizi karşılayan tatlı bir yokuşla giriş yaparsınız. Tarihi Birgi Evleri arasında bir müddet ilerledikten sonra sizi halk arasında Aslanlı Camii ve Ulu Camii gibi isimlerle de anılan Aydınoğlu Mehmet Bey Camii karşılar.

`height=
Aydınoğlu Mehmet Bey Camii eşsiz ahşap oyma ve mermer işçiliğine sahip eserler
barındırıyor.

EGE`NİN EN ESKİ CAMİSİ...

Anadolu`da beylikler döneminden kalma en eski camilerinden biri olan ve Selçuklu mimarisinde sık görülen 'çok ayaklı camiler' grubunda yer alan camii, Aydınoğulları Beyliği nin kurucusu Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından, Birgi`nin fethedilip başkent yapılmasından 5 yıl sonra, 1312 yılında yaptırılmış. Cami her ne kadar beylikler döneminde meydana getirilen çoğu eser gibi Selçuklu mimari yapısının izlerini taşısa da, sahip olduğu bazı özellikler ile Anadolu daki pek çok camiden ayrılır.

Çakırağa Konağı ile birlikte Birgi`nin en önemli simgesi olan cami, Türk-İslam geleneğine uygun olarak hamam ve medrese ile birlikte bir külliye şeklinde inşa edilmiş. Bu gelenekte cami ruh temizliğini, medrese akıl temizliğini, hamam ise beden temizliğini temsil ediyor. Devletin kurucusu Mehmet Bey ve 3 oğlunun kabirleri de cami içerisindeki türbede bulunuyor. Bu yapı topluluğundan günümüze sadece cami ve bahçesinde bulunan kübik türbe gelebilmiş.

GÖZ KAMAŞTIRICI AHŞAP İŞLEMELERİ;

Tarihi Caminin en önemli bir başka özelliği ise içindeki eşsiz ahşap işleme sanatı. Minber, kapısı ve pencerelerdeki ahşap işçiliği göz kamaştırıyor. Pencere kapaklarının ve minber kapısının üzerine işlenen Hadis-i Şerifler bize ötelerin ötesinden günümüze ışık tutacak çok önemli mesajlar veriyor. Pencerelerin üzerine işlenen Hadis-i Şerifler`in bazılarında İyiliklerin en güzeli dostlara ikramdır``, ` Namaz mü`minin nurudur``, `Dua mü`minin Silahıdır`` yazarken, minber kapılarında ise Enes Bin Mâlik`ten (radiyallahu anh) rivayet edilen: 'Allah`ım! Fayda vermeyen (amel edilmeyen) ilimden, korkmayan kalpten, icabet edilmeyen duadan ve doymak bilmeyen nefisten sana sığınırım. Bu dört şeyin şerrinden sana sığınırım Allah`ım!' Hadis-i Şerif`i yazılıdır. Hepsi ayrı birer ders ve düstur olan bu Hadis-i Şerifler bugün bile yolumuzu aydınlatan deniz fenerlerimiz gibidir. Aydınoğlu Mehmet Bey Camii içindeki ahşap işlemelerin ve Hadis-i Şeriflerin sanat ve ilim değeri o kadar çoktur ki, tezlere konu olmuştur. Ahmet Tahir Dayhan Beyin Birgi Ulu Camii Hadisleri Ü zerine Bir Değerlendirme` konulu yazısını bu linkte https://dergipark.org.tr/download/article-file/599242` bulabilirsiniz. Camideki diğer Hadis-i Şerifler ve geniş bilgi ilgili yazıda detaylı olarak anlatılıyor.

`height=
Tarihe şahitlik etmiş, içinde nice mutluklar, nice hüzünler yaşanmış Birgi`nin
tarihi evleri size hoş geldiniz der. 

MİNBERDE GÜ NEŞ VE AY FİGÜ RLERİ;

Aydınoğlu Mehmet Bey Camii`ni en özel kılan yönü ise şüphesiz minberde bulunan göz kamaştırıcı ahşap işçiliği. Ceviz ağacından yapılan minber, Türk-İslam sanatının en nadide örneklerinden birini sergiliyor. Kündekari tekniğiyle çivi ve tutkal kullanılmadan birbirine geçirilen parçalardan oluşan minberde tam 3 bin parça bulunuyor. Ü zerinde üçgen, kare, dikdörtgen, altıgen, sekizgen gibi pek çok geometrik şekil yer alan minberde ayrıca dünya, güneş ve ay figürleri ile güneş sistemi temsil edilmiş.

ÇALINAN MİNBER KAPILARI...

Sanat harikası olan bu minberin ilginçbir de öyküsü var. 1993 yılında minberin kapıları esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuş. 1996 yılında ünlü İngiliz müzesi British Museum`da bir açık arttırma sırasında satılmak üzereyken ortaya çıkmış ve Kültür Bakanlığı`nın girişimleriyle Türkiye`ye getirilmiş. Kapıların bulunmasını sağlayan kişi ise daha önce camiyi ziyaret eden ve çok beğenen İngiliz bir turist; Anlatılanlara göre bu turist müzayede esnasında kapıları fark etmiş ve yetkililere haber vermiş. Böylece kapılar 3 yıl aradan sonra tekrar ait olduğu yere, Aydınoğlu Mehmet Bey Camii`ne getirilmiş.

Camiden çıkıp Birgi Meydanı`na vardığınızda sağ tarafınızda İmam-ı Birgivi Hazretleri`nin talebelerine ders verdiği ufak bir dergahı görüyorsunuz. Hemen karşınızda ise tarihi bir hamam var. Şu anda restorasyon çalışmaları devam eden bu iki tarihi eser, dimdik ayakta kalarak size adeta tarihte bir yolculuk yaşatıyor.

UMUR BEY, İZMİR FATİHİ;

Aydınoğlu Mehmet Bey Camii imamı bölgeyi tanıtmaya çalışan çok aktif bir insan. Camiyi gezerken bana `İstanbul`un fethinin tarihini ve Fatih`ini biliyoruz ama İzmir`i kim fethetti biliyor musunuz?``dedi. Gerçekten afalladım. Hem bilmiyordum, hem de bugüne kadar aklıma dahi gelmemişti. Hemen cevabını verdi `İzmir`i Fetheden komutan burada medfun bulunan Gazi Umur Bey`dir. Ege`de sefer yapmadık ada, fethetmedik kale bırakmayan Rodos Şövalyelerine kan kusturan büyük komutan Gazi Umur Bey, Fatih Sultan Mehmet Han`a ilham kaynağı olacak karadan gemileri yürüten ilk komutan olarak da tarihe geçmiştir`` dedi.

Tarihi kayıtlara göre, Aydınoğlu donanmasına komuta eden Umur Bey¸ denizci olarak büyük şöhret kazandı. Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birleşerek bir donanma kurdu. Gaziemir den doğup İzmir Körfezi ne dökülen Kızılçullu Deresi nin Gaziemir ile Şirinyer arasındaki bölümünde ilk tersanesini oluşturdu. Bu tersanede imal ettirdiği kadırgalar 30 santimetre derinliğindeki suda bile ilerleyebilen efsane oldu.

İzmir Kalesi ve limanını 1328 de Cenevizliler den alan Umur Bey, ertesi yıl 8 gemilik bir filo ile denize açıldı ve Çanakkale Boğazı nda ilk savaşını yaptı.

FATİH SULTAN MEHMET HAN`IN İLHAM KAYNAĞI;

1335 te 276 gemi ile Mora ya gitti. 1336 da Foça da İmparator Kantakuzen ile buluştu. 1338 de 350 gemi ile Korent üzerine yöneldi. Bu seferinde 50 büyük gemiyi Korent civarına bıraktıktan sonra 300 gemisini karadan yürüterek Patras körfezine geçirdi. Sonra aynı yoldan geri döndü. Bu yüzden eski tarihlerimizde Korent Limanı na Umur Bey Limanı denilir.

Umur Bey in bu dâhice hareketi İstanbul un fethinde Fatih Sultan Mehmet e ilham kaynağı oldu. Türk Tarihi ni derinlemesine inceleyen Fatih Sultan Mehmet de¸ Umur Bey den 115 yıl sonra Haliçe¸ gemilerini karadan yürüterek indirdi. Haliçin ağzına çektikleri kalın zincire güvenen Bizanslılar¸ sabahleyin Türk Donanması nı karşılarında görünce son umutlarını da yitirdi.

GAZİ UMUR BEY`İN KABRİ BİRGİ`DE;

Gazi Umur Bey ve kardeşlerinin kabri Aydınoğu Mehmet Bey Camii`nin hemen arka kısmında bulunuyor. Onlara da birer Fatiha okuyup Birgi`nin manevi fatihi İmam-ı Birgivi Hazretleri`nin medfun bulunduğu kabristana doğru yola çıktık.

`height=

İMAM-I BİRGİVİ HAZRETLERİ;

Birgi merkezden yaklaşık bir kilometre kadar ilerlediğinizde Birgi Kabristanı`na ulaşıyorsunuz. Kabristana ulaştığınızda oradaki manevi hava ve ruhaniyet adeta sizi sarıp sarmalıyor, huzur ve sükû net içinize işliyor. Ulu ağaçlar altında biraz yürüdükten sonra Birgi`nin manevi Fatihi İmam-ı Birgivi Hazretleri`nin mütevazi kabrine ulaşıyorsunuz. Ehli Sünnet`in Ulu Ağacı İmam-ı Birgivi Hazretleri orada yine ulu ağaçların gölgesinde halifeleri ve oğluyla birlikte medfun bulunuyor. Fatihalar ve dualarla ziyaretimizi yaptıktan sonra o manevi iklimin ruhumuzun derinliklerine kadar işlemesi için büyük alimin huzurunda bir müddet daha bekliyoruz.

İMAMI BİRGİVİ HAZRETLERİ`NİN HAYATI;

Osmanlı âlimlerinin en meşhurlarından Muhammed bin Ali Birgivî `nin Lakabı Zeynüddî n`dir. 1521 senesinde Balıkesir`de doğmuş. 1573`de Birgi`de vefât etmiştir. İlimdeki yüksek derecesinden dolayı İmâm-ı Birgivî ismiyle meşhû r olup, Türk âlimlerinin baş tacıdır. Hanefî mezhebinden olup, asrının en meşhû r âlimlerinden idi.

İmâm-ı Birgivî `nin babası âlim bir zât olup, müderris idi. Önce babasından ilim öğrendi. Babasının derslerinde yetişip, akranlarını geçti. Sonra yüksek ilimleri öğrenmek üzere İstanbul`a gitti, İstanbul`da bulunan meşhû r Semâniyye Medresesi müderrislerinden Ahî -zâde Mehmed Efendi`den, sonra da Kadıasker Abdürrahmân Efendi`den ders aldı. Büyük bir şevk ve gayretle ilim öğrenip, Semâniyye Medresesi`nden me`zû n oldu. Parlak bir başarı ile icâzet imtihanını vererek, müderrislik rütbesini kazandı. Bundan sonra bir müddet İstanbul medreselerinde müderrislik yaptı. Bu vazî fesi sırasında Bayrâmiyye tarikatının şeyhlerinden olan Abdürrahmân Karamânî `ye talebe olup, onun sohbetlerinde tasavvufda da yetişti. Daha sonra hocalarından Abdürrahmân Efendi`nin vasıtasıyla Edirne`de Kassâm-ı askerî (Mî râs taksî m eden kadılık) vazî fesi yaptı. Bir müddet sonra bu işten de ayrıldı. Bundan sonra dünyâ işlerini tamamen bırakmak istemişse de, tasavvufda hocası Abdürrahmân Karamânî `nin ısrârı üzerine ders ve va`z vermeye devam etti. İkinci Selim Hân`ın hocası Atâullah Efendi, Birgivî `nin ilimdeki kudretini takdî r ederek, Birgi`de yaptırdığı medresenin müderrisliğine onu ta`yin etti. Bundan sonra orada, talebe yetiştirmek, va`z vermek ve kitap yazmakla ömrünü geçirip, büyük hizmetler yaptı. Orada yaşamış olduğu için 'Birgivî ' adıyla meşhû r oldu.

Haramlardan sakınmanın önemini ve dünyânın fâniliğini çok iyi anladığından, dî nin emirlerini asla ta`viz vermeden açıklardı. Zamanın âlimleriyle, yazılı ve sözlü pekçok münâzaralara girerdi. Hak bildiğini, ilmî delî lleri ile söylemekten hiççekinmezdi. Birgi`den İstanbul`a gelerek, Sadr-ı a`zam Mehmed Paşa`ya nasihatte bulunmuştur.

İmâm-ı Birgivî hazretleri, 52 senelik ömründe onlarda kıymetli eserler yazmış olup, en meşhû r eserlerinden bazıları şunlardır:

Tarî kat-ı Muhammediyye Arabca, kıymetli bir eser olup, Ehl-i sünnet âlimleri arasında büyük bir i`tibâr görmüştür. Birçok âlim tarafından şerhedilmiştir.

Vasıyetnâme, 'Birgivî Vasıyyetnamesi' adıyla meşhû r olmuştur. Asırlardan beri okuna gelmiş, çok çok kıymetli ve fâideli bir eserdir.

Avâmil: Nahiv ilmiyle ilgili çok meşhur bir eseridir. Bu eser üzerine çok şerh yazılmıştır.