'Emirgan da açılaşmak koyu bir semaverden
Çaylar gibi kararıp kaçdefalarca eski
Bir şiir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki
Çoktan unutulmuş kilitli defterlerden' der şair Atilla İlhan şiirinde.

Emirgan Parkı, adını Osmanlı Devleti`nin bir çağına (1718-1730) veren laleyle özdeşmiştir. Baharın gelmesiyle açan laleleri görmek için en başta burası gelir. Yerli ve yabancı turist kafilelerini çok gezdirdim Emirganı. 1960 larda Emirgan Parkı nda özel bir bahçe kuruldu. 2005 yılından bu yana her Nisan ayında Uluslararası Lale Festivali düzenleniyor ve bu renkli çiçekler parkı daha da çekici hale getirdiği şüphesiz. Simge haline gelmiş İstanbul lalerini israf diye yok etmek abestir. Çünkü lale mevsiminde özel lale turları düzenleniyor. Bu turların getirisi ona harcanan parayı fazlasıyla çıkarır. Biz tekrardan Emirgan`a dönelim.

Bu arazi XVI. yy`da Nişancı Feridun Bey`e verilmiş ve 'Feridun Paşa Bahçesi' olarak anılmaya başlamıştır. 1635 yılında Revan ı kuşatan IV. Murat, kuşatma sırasında Revan Kalesi`ni direniş göstermeden teslim eden Safevi Pers komutanı Emir Gû ne Han a Emirgan ı bağışlayarak burada ikamet etmesine izin verir.
Koru, önce 'Emirgüne Bahçesi' olarak anılmış sonradan bahçenin adı 'Mirgün Bahçesi'  ve  'Mirgün'e dönüşmüştür. Sonunda bütün yöre Emirgân adıyla anılmaya başlamıştır.

Yüzyıllar boyunca pek çok kez el değiştirmiş, 19. yüzyılda Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından Mısır Hıdivi İsmail Paşa`ya verilmiştir.
Emirgan Korusu daha sonraları, 1861 ile 1871 yılları arasında padişahlık yapan Sultan Abdülaziz tarafından, dönemin Mısır Valisi İsmail Paşa ya verilmiştir. Paşa buraya 1871-1878 yılları arasında koru içinde 3 köşk yaptırılmıştır. Günümüze de ulaşan bu köşkler Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk olarak adlandırılmaktadır. 1940 yılında dönemin İstanbul belediye başkanı Lütfi Kırdar`ın girişimiyle kamulaştırılıp park olarak düzenlenerek halka açılmıştır. Emirgan Korusu`nun içindeki köşkler bugün belediye tarafından işletiliyor.

Emirgan Korusu`nda iki dekoratif göletli parkın içinde 120`den fazla türden bitkiler var. Parkın florasının en önemli nadir ağaçları şunlardır: Taş Çam, Türk çamı, Halep Çamı, Mavi Çam, Doğu Beyaz Çam, Deniz Çamı, Japon Sedir, NorveçLadin, Mavi Ladin, Atlas Sedir, Lübnan Sedir, Himalaya sedir, Kayın, Dişbudak ağacı, Sapindus, Babylon Willow, Macar Meşe, Colorado Beyaz Köknar, Baldırıkara otu ağacı, California tütsü-sedir, Sahil Redwood ve Kafur ağacı. Birçok koşu parkuru ve piknik masası Emirgan Parkı`nı özellikle hafta sonları ve tatil günlerinde istanbul ve çevresinde yaşayan halk için çok popüler bir rekreasyon alanı haline getiriyor.
Pembe Köşk: İki katlı, tipik bir Osmanlı evidir. Dış cephesinin orijinal pembe renginden sonra isimlendirilen köşk, tarihinin ihtişamını güzel süslemelerle yansıtmaktadır. Köşk kafeterya olarak kullanılmakta ayrıca özel kutlamalar ve düğün törenleri yapılmaktadır.

Beyaz Köşk: Sarı Köşk e sadece 150 metre uzaktaki üçüncü köşktür. İki katlı ahşap bina neo-klasik tarzı hatırlatıyor. Köşk, gündüzleri kafeterya, akşamları ise Türk-Osmanlı mutfağının seçkin yemeklerinin sunulduğu restoran olarak kullanılmaktadır.

Sarı Köşk: 1871-1878 yılları arasında av köşkü ve misafir evi olarak inşa edilen büyük bir ahşap konaktır. Parkın merkezinde yer alan ve Boğaz a bakan iki katlı köşk, 400 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiştir. Alt katta dört oda, bir salon ve bir mutfak, üst katta ise üçoda ve bir salondan oluşmaktadır. Yerleşim düzeni, geleneksel Osmanlı evinin mimarisini, birçok oturma odasının çevrelediği bir salon ile yansıtmaktadır. Tavandaki ve duvarlardaki süslemeler, Mimar Sarkis Balyan ın eseridir. Tavanlar yağlı boyalı çiçek figürleri, olağanüstü oymalar ile cepheler zenginleştirilmiştir. Yüksek kapı ve pencerelerin yanı sıra parlak renklerdeki içdekorasyonlar da o dönemin ihtişamını yansıtmaktadır. 1980 lerin başında antikalarla döşenmiş ve bir kafeterya olarak halka açılmıştır.