Tüm Türkiye`de olduğu gibi İstanbul`da da muhtemelen ilk defa Ramazan-ı Şerif ayı bu kadar hüzünlü geçiyor. Ve dahi yine ilk defa camilerde teravih namazı kılınamıyor. Mukabele okunamıyor. Buradan, Osmanlı Cihan Devleti asırlarındaki İstanbul`a gidelim ve teravih namazlarındaki usul ve erkâna kısaca göz atalım.

Ramazan ayının gelmesini tabir yerindeyse iple çeken eski İstanbullular oruçayı boyunca teravih namazlarını ihmâl etmez, cami, mescit, tekke ve konaklarda cemaatle huzur içerisinde kılardı.

İstanbul halkı camilere akın eder, 30 Ramazan gecesinin hemen hepsinde farklı camilerde imam efendilerin arkasında namaza durmayı âdetten öte kutlu bir görev telakkî ederdi. Teravih namazlarında Fatih, Süleymaniye, Ayasofya, Sultanahmet gibi büyük camilerin avluları da cemaatle dolup taşar, namazdan sonra çoğu kez sahur vaktine kadar sohbet halkaları kurulur, ağırlıklı olarak gençler Şehzadebaşı ve Direklerarası`ndaki eğlencelere rağbet ederdi.

Her konak kendi imamını tutar, ayrıca Ramazan ayı boyunca güzel sesli kârî leri ve müezzinleri de istihdam ederdi. Teravih namazları öncesinde konağın mescit olarak hazırlanmış büyük odasına saf seccadeleri, işlemeli namazlıklar serilir, imam ve konak sahibi için özel seccadeler konurdu. İmamın sağına ve soluna büyük şamdanlar dikilir, teravih namazı kılınırken güzel buhurlar yakılırdı. Müezzinler teravih namazının rekât aralarında ilahi ve tevşihler okur, namaz sonrasında imam efendi Kur`ân-ı Kerî m tilavetinden sonra Mihrabiye okurdu.

Konaklarda olduğu gibi saray ve şehzade dairelerinde de teravih namazlarında haremlik ve selâmlığa azami ölçüde dikkat edilir, aralara bölmeler, kafesler konulur, namaz sonrasında cemaate Ramazan şerbeti dağıtılırdı.

Enderun usulü teravih namazına dair;

Osmanlı İstanbul`unda saraylarda, saray erkânının cemaati olduğu cami ve mescitlerde, Hz. Hâlid Camii ile Hırka-i Şerif`te ve bazı dergâhlarda teravih namazları 'Enderun Usulü' kılınırdı. Enderun usulü teravih namazı, adı üzerinde, Enderun`a has bir uygulama olarak başlamıştı. Tarihi süreçte önce mû sikî ile temâyüz etmiş tekkelerde ve daha sonra da selâtin camilerde de teravih namazları Enderun usulü ile kılınmıştır. Bu usulde kılınan teravihlerin amacı namazda huşû u artırmaktı.

Günümüzde de özellikle Mehmet Kemiksiz`in gayretleri ve yayınları ile Enderun usulü teravih namazları yaygınlaşmaya başlamıştır. Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, Enderun usulü teravihlerde maksadın namazı müzikal bir hale getirmek olmadığını kulun namazdaki huşû unu artırmak, namazdan alınacak feyzi ziyadeleştirmek olduğunu belirtir.

Enderun usulü teravihlerde imam efendinin ya da müezzinin aktif olduğu iki uygulama vardır. Buna göre sesi ve makamları ya imam efendi gösterir, müezzinler ona tabi olur, ya da sesi ve makamları müezzinler gösterir, bu durumda imam efendi onlara tabi olur. Okunan ilahiler de Ramazan ayına mahsus ilahilerdir.

Enderun usulü tevarihlerde her dört rekâtte kıraatler farklı dî ni mû sikî makamlarıyla eda edilmekte rekâtlerin arasında da namazda kıraat olunan makamlarla ilahiler okunmaktadır. Enderun usulü teravihlerde öncelikle müezzinin namaz öncesi getirdiği kâmet ile yatsı namazının kıraatinin hangi makamla okunacağı belirlenirdi. İmam efendi namazdaki kıraatini Isfahan, Saba, Eviç, Hüseynî , Acemaşiran vb. makamlarla kıldırır, müezzinler rekât aralarında imamın okuduğu makamlarla ilahiler söylerdi.

Son yıllarda İstanbul`da bazı cami ve mevlevî hanelerin semâhânelerinde kılınmaya başlayan Enderun usulü teravih namazını ilk defa, kamuoyunda Itrî ismiyle meşhur olan Buhû rî zâde Mustafa Efendi tertip etmiştir.

Günümüzde Enderun usulü teravihlerinde dikkat edilmesi gereken husus, makamların öne çıkartılıp Kur`ân-ı Kerim tilavetinin arka planda tutulmaması kıraat ve tecvid hatalarına düşülmemesidir.